Derleme: Kıyı’da 2024 Röportajları

Son güncelleme:

2024’ün röportaj anlamında -hem nitelik hem de nicelik olarak- Kıyı’nın en dolu senesi olduğunu söylememiz herhalde abartı olmayacaktır. Yeni bir rekor sayı olan 49 röportajla kapattığımız seneden geriye hafızalarımızda bütün bu söyleşilerden nice güzel -ve yer yer komik- anekdot kaldı. Aşağıda bu tatlı ya da özgün anlardan bir demet seçkimizi bulacaksınız. Grubun/sanatçının adının üstüne tıklayarak kaçırdığınız ya da tekrar göz atmak istediğiniz röportajlara ulaşabilirsiniz. Art Diktator, Blixa Bargeld, Chat Pile, I Monster, Jon Hopkins, MGMT, Mount Eerie, Nilüfer Yanya, Osees, Padme, (acı kaybımız) Steve Albini, Thurston Moore, Xiu Xiu ve çok daha fazlasının ağzından okumak için aşağıya buyurun.

Art Diktator ile Punk ve Techno Üstüne

“Yayınlanmamış birçok işimiz var bizim. Hepsinde de o isyan, o enerji, o rock’n roll, o elektro, o synth bir arada duyuluyor ve duyulacak. Bizde bir punk çiğliğiyle synth, techno hep iç içe. Ben Terminator‘ün çıktığı seneyi hatırlıyorum. Bir kulübe giriyor Arnold Schwarzenegger’in karakteri, adı Technoir. Bu dönemde punk, synth ayrımı yok. Her şey iç içe: Asilik, fütürizm, umutsuzluk, baştan çıkma… Bunun benzinini de yola ilk Mad Max dökmüştür.”

bar italia ile Podcastler Üstüne

“Dün UFO’lar ve Tanrı üstüne harika bir podcast dinledim. (…) Aynı podcast’ten bir de astrofizik üstüne bir bölüm dinledim, konuk saygın bir caz müzisyeniydi. Her şeyin ses dalgalarının ürünü olduğuna, bildiğimiz bütün gerçekliğin sesten meydana geldiğine inanıyor. Ama sonuçta kendisi bir caz müzisyeni. Sunucu da böyle düşünmesinin sebebinin bir müzisyen olması olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.”

Berke Can Özcan ile Müzikal Araçları Üstüne

“Davullar, gonglar, vibrafon, vazgeçilmezim: hazırlanmış piyano, steel drum, doğa kayıtları, gazoz kapakları, synth’ler, eski kasetler, bir sürü ‘sampler’ ve tabi sonra arkadaşlarımın çaldıkları: trompet, bariton saksafon, bas, piyano.”

Blixa Bargeld (Einstürzende Neubauten) ile Oğlak Burcu Olması Üstüne

“Burçların kökeni büyük ölçüde Antik Babil zamanlarına uzanıyor. Oğlak’ın yanında yer alan ve çoğu batı öğretisinde Aquarius (Kova) adıyla bilinen burç, çoğunlukla bir su düzeneği taşıyan adam görseliyle tasvir edilir. (…) Bir yardımcısı var: Keçi balığı. O da elbette Oğlak’ın ta kendisi. (…) Keçi balığı gündüz vakti insanlığa öğretebileceği her konuyu öğretmek için yeryüzüne uğruyor. Kökleri ve çiçekleri birbirinden ne şekilde ayrıştırabileceklerini öğretiyor. (…) Onlara yıldızları ve gezegenleri öğretiyor. Dili, yazımı, mimariyi öğretiyor. Gece vakti yeniden Babil’in yeraltına kozmosuna karışıyor. Çünkü aşağıda koca bir evren var, bir gölden ibaret değil. Keçi balığının kökeni işte budur. Ve evet, kendimi bir bakıma o mitolojik yaratığa yakın görüyorum. Bir bakıma yaptığım şey bu.”

Chat Pile ile Filistin’de Yaşanan Soykırım Üstüne

“Pek çok insanın tutuklandığını görmek isterim. ABD de bu vahşetin büyük bir ortağı. İşlenen suçların bedelini kitlelerin değil de gücü elinde bulundurup savaş ve insanlık suçları işleyen kişilerin ödemesi gerek. Eğer bu insanlar tutuklanıp yargılanabilse ve bu işlere kalıcı çözüm sunabilse, evet, harika olurdu.”

Congulus ile Keyiflerinin Nasıl Olduğu Üstüne

“Enflasyon dışında fazlasıyla iyi, teşekkürler.”

Crack Cloud ile Gelip Geçicilik Üstüne

“İki ayağının üstüne düşüp düşmeyeceğine emin değilsin, yine de içinde bulunduğun determinist koşullarda gücünün yettiği ölçüde yol alıyorsun. Çevrendeki ortamın ve koşulların ayrıntılarına dikkat ediyorsun. Bu şekilde yaşamak elbette gergin bir deneyim; ama Crack Cloud ile geçtiğimiz on yılda kazandığımız deneyimin de hiçbir zaman çok ‘kesin’ hissettirmediğini söyleyebilirim. Hep gelip geçici bir şeyin içindeymişiz gibi hissettik.”

Cry Ankle ile Dönüşümler Üstüne

“‘Fly Back Home’ isimli şarkının sonlarındaki sözlerde ‘Find your way home.’ cümlesini tekrar ettikçe ‘Fly back home.’ cümlesini duymaya başladım ve böylece kendiliğinden şarkıya en azından benim için duygusal açıdan yeni bir boyut eklendi. 

Dark Sky Burial ile Metaforlar Üstüne

“Rüyalarımda garip metaforların yanı sıra tanıdık yüzler görüyorum. Bazen ne anlama geldiklerini ben de çok anlamıyorum. Geçen hafta bir rüya gördüm: Oğlum beş yaşında, bu sene altı olacak. Arkadaşıma ağlayarak ‘Altıncı doğum günü bugün,’ dedim. O da ‘Altı rakamı suyu temsil eder. Bu da gelişime işaret ediyor, çünkü karın ateş burcu.’ dedi. ‘Ne diyorsun ya?’ oldum.”

Ductape ile Pizza Üstüne

“Latin Amerika turnesinde ilk konserden sonra Brezilya’da sabah ışıklarıyla havalimanına tabii ki de tüm turnede olduğu gibi uykusuz ve aç gitmiştik. Kocaman bir pizza söylemiştik. Bitiremedik ama atmaya da kıyamadığımız için o pizza bizimle 3 ülke gezdi.”

Gewalt ile Yapay Figürler Üstüne

“Fransa, Belçika, Hollanda ve ABD’de Gewalt’a verilen tepki farklıydı. ‘Enerjinizi sevdim! Çok fenasınız!’ falan diyorlardı. (Almanya’da) ise ‘Bu adam ne diyor? Bunu demesi şart mı? Emin değilim. Değişikmiş. Gerçeği söylüyor, ama buna katlanamıyorum,’ modunda takılıyorlar. İnsanlar hep yapay figürleri sever. Gewalt’ın sözleri ise fazlasıyla gerçek.”

GNOD ve MC Sissi ile Huzuru Yakalamak Üstüne

“Kabuğuma çekiliyorum. Köpekler, doğa ve vücudumu sağlıklı tutmak için yaptığım egzersizlerle içsel huzuru yakalıyorum. Bütün iş bedende bitiyor.”

Grails ile Devam Etmek Üstüne

“Sonuçta işe hiç kariyerci bir bakış açısıyla yaklaşmadık. İçinde olmamızın tek sebebi grubun bize kendini hâlâ taze ve canlı hissettirmesi. Grails böyle olmayı sürdürdükçe biz de var olmayı sürdüreceğiz.”

Harpya ile Müzikte Feminist Mücadele Üstüne

“Çok net bir şekilde söyleyebilirim ki görünür olmak, var olmak mücadele içinde olmaya yetiyor bazen. Ağzınızdan tek kelime çıkmasa bile, feminist mücadele kapsamında bir şey yapmıyor olduğunuzu düşünseniz bile sadece var olmak bir mücadele içine sokuyor. Ben bunun bilincinde olarak var olmak diyorum elbette, bunun ne kadar önemli olduğunu bilerek. Ateşli bir mücadele için protest şarkı yazma ihtiyacı hissediyordum önceden bu konuda. Bu kendimden beklediğim bir şeydi. Fakat artık sadece var olmanın, üretmenin, sözünüzü söylemenin en protest biçim olduğunu düşünüyorum.”

Hav Hav! ile Kendi Mezarlarında Kimlerle Partilemek İstedikleri Üstüne

“Huysuz Virjin, Daniel Johnston, James Gandolfini, George Harrison, Beetlejuice.”

HEALTH ile Mutluluğun Müziğe Aktarımı Üstüne

“Black metal üstüne çekilmiş belgeselleri izlediğimizde görüyoruz ki karanlık müzik yapan insanların birçoğu gayet güzel şartlarda yetişmiş. Mutlu müzik yapanların bir kısmı da çok zor zamanlardan geçmiş. (…) Bize gelirsek, her zaman böyle post-apokaliptik müzikler yapıyorduk, şimdilerde ise bu tutmaya başladı.”

I Monster ile Korku Filmleri Üstüne

“İkimiz de korku filmlerine aşk besleyerek büyüdük. İngiliz televizyonunda geç saatte sık sık Hammer ve Amicus gibi stüdyoların ürettiği İngiliz korku klasikleri gösterilirdi. 1970’lerde, henüz çocukken izlediğimiz filmler bunlardı.”

Jaime Stewart (Xiu Xiu) ile İlham ve İmgeler Üstüne

“Bir ara rüyalarımın günlüğünü tutmayı denedim; uyandığım anda rüyalarımı yazıya dökersem belki havalı bir imgenin belireceğini, bunun da bir şekilde şarkıya dönüşebileceğini düşündüm. Umudum tam olarak bu yöndeydi. Ancak turne boyu çok yorgundum, yapamadım. Yeniden başlamak isterim ama. Henüz böyle bir şey yaşanmadı, ama bu pratiği uygulamaya ve ortaya çıkabilecek sonuçları görmeye çok açığım.”

John Grant ile Diller Üstüne

“Bence Almanca seni dilin yapısı yüzünden biraz daha resmi ve çokbilmiş olmaya itiyor. İzlandaca konuşurken kişilik özelliklerimin biraz daha yumuşadığını hissediyorum. Sanırım biraz daha feminen oluyorum, emin değilim. Rusça konuşurken de daha yüksek sesli biriyim. (gülüyor)”

Jon Hopkins ile Fiziksellik ve Bilinçaltı Üstüne

“Bu müzikleri yapmak oldukça müthiş ve eğlenceli bir deneyimdi. Meditasyon ve psikedelik maddelerin desteklediği önceki albümün aksine nefes çalışmaları gibi fiziksel tekniklerle vücut buluyor, bir yandan da aynı diyardan geliyorlar sanki. Diğer bir benzerlik, iki albümün de kendi kendini bestelemiş olması. Doğrusu da budur aslında. İşte bunun yaşanması hâlinde akıl yerine bilinçaltı iş başındadır.”

Jozef Van Wissem ile Dünyanın Güncel Durumu Üstüne

“Rüyalarımda sık sık bir uçurumun kenarında olduğumu görüyorum. Uçuruma düşüyor, sonra da uyanıyorum. Yükseklik korkum var da. Belki şu an dünya da bir uçuruma sürükleniyordur.”

light motiv ile Solo ve Kolektif Üretimler Üstüne

“Tek başıma üretmek hoşuma gidiyordu bayağı aslında, ama artık sıkılıyorum. Fikirlerimi birinden sektirmek, o kişilerin fikirlerini görüşlerini duyup denemek çok ilham verici oluyor. light motiv’i hep tek başıma yaptım zaten, ama İstanbul’a taşınınca birkaç insanla aynı odada müzik üretme fikri heyecan verici gelmeye başladı.”

Lords and Lady Kevin ile 2024 Üstüne

“Şimdiye kadarki en iyi yılımdı!”

Louis Cole ile Müzik Videosu Yapımı Üstüne

“‘Let It Happen’ videosunu hazırlamak çok zor ve açıkçası oldukça da stresliydi. (…) Beni çeken arkadaşımdan bir kilometre uzakta duruyor, arayıp ‘Beni görüyor musun?’ diyordum. Çok uzaktan bana doğru kamerayı zumluyordu. Cebimde bir metronom vardı, şarkının ritmine ayarlıydı. ‘İki bar şeklinde şarkı söyleyeceğim.’ dedim, o da bu sayede ne zaman zumlayacağını takip edebildi. Sinir bozucu ve zahmetli bir işti, ama çok da havalıydı.”

Maruja ile Bir Sound İnşa Etmek Üstüne

“Sen şu an çaldığımız şeyi duyuyorsun; ama biz altı, belki yedi yıldır birlikteyiz. Bu bir de benim gruba girdiğim zaman oluyor, grubu kuran ikilinin dokuz yıllık bir geçmişi var. Çok fazla sound denedik, zamanla müzik kendi kimliğine kavuştu. Zorla oldurduğumuz hiçbir şey yok, içimizden çıkan her şey doğal biçimde var oldu. Yıllar içinde nice şey denedik, hepsinden de bir şeyler öğrendik.”

Meridian ile Ego ve İşbirliği Üstüne

“Egona rağmen başkasının güzel dediği şeyi takdir edebiliyorsun. Matematikte, fizikte, kimyada, iş dünyasında doğru birdir ya da birkaç tanedir. Müzik öyle bir şey değil. Yaratıcılık dediğinde biri için güzel olan şey sana göre olmayabilir. Beş benzemez insanız, o da var. Herkes farklı kültürlerden geldi. Sonuçta ortaya çıkan şeye bayılıyoruz, ama birbirimize pek bayılmıyoruz. Neyse ki tartışmalar uzamıyordu. İki dakika önce delice kavga etmemişiz gibi tekrar işe koyuluyorduk.”

Mercury Rev ile Rüyalar ve Gerçeklik Üstüne

“Rüya yaşamımızla gerçek yaşamımızı birbirinden ayırmak git gide zorlaşıyor. Böyle hisseden tek kişi olmadığımı biliyorum. Kendi kafamda kurduğum kaçışçı bir ideoloji ya da fantezi değil bu, bazen cidden ayırması zor oluyor. Zaten belki rüyayla gerçeği, alışkın olduğumuz şekilde aralarına demir bir duvar örülü iki ayrı dünya olarak düşünmemek de daha hayırlı olacaktır. Çünkü tümüyle bağımsız olduklarına inanmıyorum, kendi deneyimimin bana öğrettiği şey bu.”

MGMT ile Rüyalar Üstüne

“Sanırım rüya görüyorum. Düzenli olarak çok yoğun rüyalarım oluyor, uyandıktan hemen sonra oturup düşüncelerimi organize edersem hatırlıyorum. Bir yandan da büyük bir seyahat anksiyetem var. Başka bir sürü çılgın şey yaşanırken eşzamanlı turnede olduğum, bir uçuşa geciktiğim veya bavul toparladığım bolca rüya görüyorum. Bazen havaalanı içinde koşturuyor oluyorum.”

Midvil ile Fiziksellik ve Metafizik Üstüne

“İlk albümlerimiz metafizik anlatılar içeriyordu, bu nedenle çok daha tekrarlı ve atmosferik bir sound arayışındaydık. Bu albümde ise anlattığımız daha ‘gerçek’ ve fiziksel bir dünya. Bu nedenle şarkıların daha vurucu ve net olması tercihimizdi, evet.”

MONO ile Duygular Üstüne

“Bu defa şimdiye dek ifade ettiğimiz öfke, karanlık, mutsuzluk ve umutsuzluk gibi duygulardan uzaklaştık. Neşe, kıymetli olan şeyler ve hayatın anlamı gibi olumlu unsurlara odaklanan bir iş yaratmak istedik.”

Mount Eerie ile Zen Üstüne

“Zen’e yaklaşık 25 ya da 30 yıldır, anlayacağın bayağı uzun bir süredir ilgi duyuyorum. Başlarda gelişigüzel bir ilgi gibiydi. Ya da belki de o kadar gelişigüzel değildi, bilemiyorum. Yaptığım albümlere dönüp bakınca aslında oldukça erken bir dönemden itibaren teslimiyet ve boşluk gibi bazı Zen değerlerini anlatmaya çalıştığımı fark ediyorum. Son zamanlarda ise iyice ‘Ne olacaksa olsun!’ deyip bu ilgimi daha açıkça ifade etmeye başladım. Zen fikirlerini metafor ya da şifrelerle anlatmayı bıraktım, artık doğrudan Zen edebiyatından alıntılar yapıyorum.”

Nilüfer Yanya ile Neden Müzik Yaptığı Üstüne

“Cevabın sürecin içinde gizli olduğunu hissediyorum. Elimde bir cevap yok. Öte yandan müzik yapmayı bugün bıraksaydım, bu sürecin anlamını asla bilemezdim. Anlatabiliyor muyum? Sadece hayatımın tuhaf bir dönemi olurdu. Pek çok insanın yirmili yaşlarında farklı şeyler yaptığını, otuzlarında ise “Yok ya, aile kurmak istiyorum!” ya da “Buraya taşınmak istiyorum. Hayatımı değiştirmek istiyorum. Farklı bir şey yapmak istiyorum.” dediğini biliyorum. Yine de müziği bırakacağımı sanmıyorum.”

Omni ile Müzikle Geçinmek Üstüne

“Bazen (müzik) iki albüm arası ana gelir kaynağın olmaya yetmiyor, başka bir işe girmen gerekebiliyor. Pandemi döneminde geçinmek için barmenlik yaptım mesela. Bunda da hiçbir sorun yok, para akışı sağlamak için ikinci işte çalışan bizden çok daha büyük gruplar biliyorum. Ne yazık ki hepimizin ihtiyacı olan bir şey bu.”

Osees‘ten John Dwyer ile Kahve Üstüne

“Kahveye bayılırım. Amerika’da çocukken kafelerde çalışırdım. Ama sabahları kahve içmeyi bıraktım çünkü yaşlandıkça erken saatte kahve içmek beni delirtmeye başladı. Fazla hızlı uyanıyordum. Bu yüzden sabahıma genelde siyah çayla başlarım, sonra kahveye geçerim. Evde kahve içerken koyu kavrulmuş kahveleri demlemeyi tercih ediyorum. Bir espresso makinem de var; espresso, Americano ya da benzer bir şeyler yaparım.”

Padme ile Kaçış ve Çözüm Üstüne

“Yazdığım şarkılar genelde kendi varoluşumla alakalı. Dünyadaki yerim, alkol tüketmem… Artık bu bir ‘kaçış noktası’ olmaktan çıktı, bu bir çözüm. Artık kendimi iyi hissettiğim değil, gerçekleştirdiğimi düşündüğüm bir noktadayım. Filmle de, müzikle de uğraşırken kendimi gerçekleştirdiğimi hissediyorum; ama gerçekten kafam iyiyken daha iyi yaşanıyor bu. Başka hiçbir şekilde olsun istemiyorum. Bu ne iyi ne de kötü bir şey, sadece olan şey. Zaten hepimiz yok olup gideceğiz bir noktada.”

Plague Chamber ile İmkanlar ve Aktarım Üstüne

“Üretim sürecimde benim için öncelikli olan, mevcut imkanlarım ve o anki duygusal durumum doğrultusunda istediğim sesi en doğru şekilde yakalayabilmek. Yaratım sürecimin temelinde araçlardan çok yarattığım atmosferin ruhu ve o an hissettiklerimi müziğe nasıl aktardığım yer alıyor. Bu yaklaşım sayesinde kendi sınırlarımı zorlayabiliyorum ve bu beni yaratım sürecim sırasında özgür kılıyor.”

Puck ile Albümlerinin İsmi Üstüne

Horror Vacui Latince boşluk korkusu demek. Uzun yıllar sonra İstanbul’a döndüğümde, özellikle müzik hayatımda hissettiğim boşluğun temsili olmasının yanında, hayatın her anını beğeni ve yorumla doldurmaya bağımlı sosyal medya kültürünün de bir eleştirisi. Öte yandan, karantina döneminin bir zamanlar hayatla dolu olan boş mekanların ürperticiliğini de yakaladığını düşünüyorum. Son olarak, Japonca, Almanca ve Latince şarkı isimleri olan bir albüm için basitçe güzel bir başlık.”

Reymour ile Subjektiflik Üstüne

“Sanat eserleri başkalarıyla paylaşıldıktan sonra kendi hayatını yaşamaya başlar. NoLand’deki her parça, dinleyicilerimiz tarafından farklı şekillerde yorumlanabilir. İnsanların müziğimizde kendilerine özgü anlamlar keşfedecekleri fikri hoşumuza gidiyor.”

Ruunt ile Grubun İsmi Üstüne

“Grubun adını çok sonradan koyduk. Birbirimizi farklı isimler konusunda ikna etmeye çalışırken Uzak anlamı yıkık, dökük ve parçalanmış olan bu Latince kelimeyle geldi. Telaffuzunun motor sesine benzemesi (ruunt, ruuunt, ruuuuuunt!) ve sessel bir kimliği olması hoşumuza gitti.”

Shackleton & Six Organs of Admittance ile Üslup Üstüne

“Enstrümanı stüdyo olan biri olarak enstrümanlarını iyi çalabilen müzisyenlere daima hayranlık duymuşumdur. Ben’in çalmaya yönelik açık fikirli yaklaşımını seviyorum, yetenekli biri olmasına rağmen müziğe kaideler ya da yazılı kurallar olmadan yaklaşması çok hoş. Birçok iyi müzisyen o tavrı zaman içinde kaybediyor, ama Ben’in kendine has naif bir yaklaşımı var.”

Steve Albini‘den Son Bir Selam

“Eskiden Şikago’da karaoke geceleri düzenleyen bir bar vardı. “Beşlik çakmak yok,” yazan bir tabelaları vardı ve cidden o barda beşlik çalmak yasaktı, zira o günlerde bu hareket avam insanlarla özdeşleşmişti. Beyaz yakalılar ve geri zekalılar yapıyordu. O jest o günlerde bizde pek iyi bir bağlama oturmuyordu. Neyse, o tabelanın altında başka bir tabela vardı, onda da “Karaoke geceleri hariç!” yazardı. O gecelerde biri harika bir performans sergilerse sahneden indiklerinde onlara beşlik çakabiliyordun. Buna izin vardı. Karaoke üstüne yazdığımız Shellac şarkısında da ben bir noktada “Çak bir beşlik!” diyorum. Birkaç dakika sonra bu defa Bob aynı şeyi diyor. Anıt taşımıza bir sözümüz yazılırsa bunun önce benden sonra Bob’dan gelen “Çak bir beşlik!” olmasını tercih ederim.”

straygaze ile Bağlantılar Üstüne

“Genel olarak creepy bir vibe‘ı var albümün, bu yüzden ismini perili orman koyduk. Şarkıların aralarındaki bağlantıları sizin bulmanızı tercih ederiz, herkesin kendine göre anlam çıkarabilmesi ve kendiyle rezone edebilmesi için boşluk bırakarak yazıyoruz şarkılarımızı.”

SUUNS ile Yolda Olmak Üstüne

“Bugünlerde eskisi gibi değilim, çok durgun bir hayatım var. Tam şu anda bir ambardayım. (gülüyor) Turnede olmayı seviyorum, ama zorlayıcı yönleri var. Çok fazlasına gelemiyor insan.”

Svartvit ile Müzik Gazeteceliği Üstüne

“Bence iklim değişti; günümüzde daha çok podcast yapılıyor, uzun röportajlar ses kaydı hâlinde yayınlanıyor. Bir sanatçıyla iki saat boyunca, radyo formatında konuşuluyor. Bu tür şeyleri daha çok görür oldum, makaleler ise hayli azaldı. Ben röportaj okumayı bugün bile çok seviyorum. Eskiden fanzin toplardım. Hâlâ arada eski fanzinlere bakarım.”

Thurston Moore ile Sonic Youth’un Popüler Kültürdeki Yeri Üstüne

“Glenn Branca’dan biraz daha genç, hardcore çocuklarından ise biraz daha yaşlıydım. 1958 doğumlu olduğum için halihazırda mevcut sahneler ve kültürler arasında sıkışmış gibi hissediyordum. Sonic Youth tam olarak bu yüzden bir anomali olarak ortaya çıktı. Kendi dünyamıza daha yakın insanlarla bağ kurduk; Nick Cave, The Butthole Surfers, Meat Puppets gibi bizim yaşımızda olan insanlarla. Hardcore, punk ya da new wave’in standartlarının dışında kalan bu marjinal grupları bulmak heyecan vericiydi. Bir kategoriye girmiyorduk, ama kesinlikle çevremizde olup bitenlerle bağlantılıydık.”

Trentemøller ile Sonbahar Üstüne

“Sonbaharı çok seviyorum, en sevdiğim mevsim hatta. Atmosferi, renkleri seviyorum. Stüdyomda oturup çalışırken kötü hissetmiyorum, güneşin altında olmalıyım demiyorum.”

Uranium Club ile ‘Müziğin En İyi Çağı’ Üstüne

“Bence her nesilde insanlar doğru olan yöntemin bu işe ilk giriştikleri zaman kullandıkları yöntem olduğuna inanmaya meyilli. Böyle düşündüğümüzde insanların müzikleri Spotify’dan keşfetmesine karşı değilim. Kimilerinin şikayetlerinin olduğunun farkındayım. “Artık her şey herkesin parmağının ucunda, bir şeyleri kendin arayıp bulduğun zamanki gibi özel değil artık bu işler!” diye düşünenler var. Buna katılmıyorum, eskiden olanın daha iyi olduğunu düşünmüyorum. Farklıydı, hepsi bu.”

Warm Exit ile Ölüm Üstüne

“Bilimsel olarak kanıtlandığına emin olmadığımız bir teori var, belki duymuşsundur: Ölmek üzere olduğun an beynin vücuduna DMT salgılarmış, bu sayede yaşam ile ölüm arasındaki o geçiş anı yumuşarmış. Yani ölüm anında beynin çalışır haldeyse yaşamak dediğimiz tecrübeyi absürt bir psikedelik diyarda noktalıyorsun. Kafan aşırı güzel oluyor. Bizce bu çok şairane bir şey.”

Y Negative ile Kuşaklar Arası Çatışma Üstüne

“1990’lar sonu 2000’ler başı çocukluğunu yaşamış, internetin popülerleşmesi ve sosyal medyanın çıkışını en hızlı öğrenilen yaşlarda görmüş bir nesil olarak; üst ve alt nesillerle bir kopukluğun, anlaşılmazlığımızın olduğunu ve genel olarak toplumsal kabullerin içinde nasıl kaybolduğumuzu ve bunların psikoloijilerimizdeki karşılıklarını konuşuyorduk içerken hep. Yani bir anlaşılamayan sorunlar silsilesi ve fırlatılmışlık hissi, bunun getirdiği aidiyetsizlik ve yabancılaşma… Bu sebeple Y jenerasyonu olduğumuz için Y Negative (Y-) koyduk ismimizi.”