Ruunt ile Söyleşi: “Yıkık, Dökük ve Parçalanmış”

Son güncelleme:

Punk temelli, live coding breakcore/noise ikilisi Ruunt ilk teklileri “Guillotine”i geçtiğimiz günlerde yayımladı. Biz de hikâyelerini öğrenmek adına kafamızdaki soruları kendilerine ilettik.

Ruunt’ın ismi ne anlama geliyor, tam olarak nasıl doğdu, nasıl müzik üretmeye başladı?

Grubun adını çok sonradan koyduk. Birbirimizi farklı isimler konusunda ikna etmeye çalışırken Uzak anlamı yıkık, dökük ve parçalanmış olan bu Latince kelimeyle geldi. Telaffuzunun motor sesine benzemesi (ruunt, ruuunt, ruuuuuunt!) ve sessel bir kimliği olması hoşumuza gitti.

Biz yaklaşık 10 sene önce Jack White konserinde tanışmıştık. Tanıştığımız ilk gün bile birlikte müzik yapma fikri vardı. Birkaç denememiz olmuştu fakat devamı gelmedi. Yaklaşık 5-6 yıllık bir aradan sonra pandemi döneminde Uzak’ın evinde arada kapanıp daha dingin diye tanımlayabileceğimiz doğaçlamalar yapmaya başladık. Daha sonra canlı kodlama ikilisi (Alp Tuğan, Selçuk Artut), sevgili RAW’un atölyesinde prova almaya başladık ve bu sayede yaptığımız müzik de daha gürültülü hale geldi. Projenin nasıl bir şey olacağı konusunda hiç konuşmadık, herhangi bir genre fikri yoktu. Sadece çalıyorduk. Başta vokal olacağı bile kesin değildi. Zamanla oturdu.

Müziğinizin “teknoloji ve tüketim odaklı dünyaya karşı alternatif bir bakış açısı” sunduğunu belirtiyorsunuz. Açabilir miyiz bunu? 

Biz canlı kodlama kullanarak üreten bir grubuz. Bunun anlamı şu, bir yazılıma ya da donanıma para vermek yerine, kişisel bilgisayarlarımız ile kullandığımız açık kaynak kodlu kütüphaneler sayesinde hem müziği kompoze ediyoruz hem de ihtiyacımız olan araçları dijital olarak yaratıyoruz. Bundan ötürü de punk temelli olduğumuza inanıyoruz. Burada özellikle belirtme amacımız müzikten ziyade, felsefi bir yerden; sektörün dayattığı araçlar yerine, finansal bir yükü olmadan özgür bir şekilde müzik üretebilmemiz ve kaydedebilmemiz.

“Guillotine”ın hikâyesi nedir, ne anlatıyor, ne anlatmıyor, kendisini ilk tekliniz yapan şey neydi?

“Guillotine” en hızlı yazdığımız parçamız oldu ve bize diğer parçalarımızı yazarken ihtiyacımız olan özgüveni verdi. En büyük olayı bu. Parçanın sözlerini yazarken bir yandan Jeanne D’arc’ın Fransız devriminden sonra bir sembole dönüşmesi hakkında bir şeyler izliyordum ve bundan etkilenerek parçanın sözlerini tamamladım. Parça kafamızdaki sound’u en catchy şekilde sunduğu için bununla çıkış yapmanın mantıklı olduğunu düşündük.

Yakın zamanda başka şarkılar da bekleyebiliriz sanırım?

Evet, “Guillotine” ile birlikte kaydettiğimiz diğer parçamızı da (“Obscure”) 6 Şubat’ta yayımlayacağız. Bir albüm hazırlığı içerisindeyiz 10 parçadan oluşan. Diğer parçalar hazır fakat henüz kaydedilmedi. Daha performans odaklı bir grupken, bir şeyleri kaydedip paylaşma odağına gireceğiz yakın zamanda.

Geçtiğimiz günlerde üst üste iki kere sahne aldınız. Müziğinizin talep ettiği icra biçimini içinize sinen bir şekilde sahneye taşıyabildiniz mi?

Bu performanslarda çaldığımız her şey yeniydi. Daha önceki konserlerimizde tamamen doğaçlama yerler olsa da artık biraz daha önceden planladığımız bir yapı oturttuk. Her iki günde de ufak aksiyonlar yaşadık ama fena duyulmadığımızı düşünüyoruz. Canlı setup’ımızı ve mix’imizi optimal hale getirme sürecimiz devam etse de çalarken keyfimiz yerinde. 

Post-janra bir dönemde yaşıyoruz. Bu çağda genre-less ya da meta janra müzik yapan isimlerden en çok kimleri dinliyorsunuz?

Selim:

Xiu Xiu’yu çok seviyorum. Jamie Stewart, janra ve bunu icralama konusunda hiç endişesi olmayan birisi. Bu yüzden kendime yakın hissediyorum. Bunun dışında bu listeye Swans, Iceage ve Godflesh’i benzer sebeplerden dolayı dahil edebilirim.

Uzak:

NHX, Turkey, Simo Cell, Space Afrika son zamanlarda dinlediklerim arasında.

Bir de kullandığınız müzik platformunun arama geçmişinde görünen son üç şeyi isteyeyim.

Selim:

1- Show Me the Body

2- Street Sects

3- ‘68

Uzak:

1- Mess of Fermenting Dregs

2- Stereo Mcs

3- Otoboke Beavers

Ruunt’ın istikameti nereye?

Her attığımız adım bir ötekisini takip etse de müziğimizin ülkede ilerleyebileceği istikamet belli gibi. Ama bir yandan bizi iki farklı topluluktan (punk ve deneysel elektronik) arkadaşlarımız benimsemiş durumda. Bu çok özel hissettiyor. Bu yüzden şimdilik tek istikamet üretmek ve çalmak.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Tüm arkadaşlarımızı çok seviyoruz. Topluluk müthiş bir şey. Ve umarız İstanbul’da deneysel ve doğaçlama odaklı sahne imkanları artar.