Sunset Stream: “Pozitif Bir Şekilde İsyan Etmek”

Sunset Stream henüz yolculuğunun başında bir ekip. Hür ve genel tabirle dream pop müzikler üretiyorlar. İlk EP’leri Güverte geçtiğimiz sene piyasaya çıktı, o gün bugündür de kulak kabartanların aklından silinmedi.

Geçtiğimiz günlerde yayınladıkları yeni teklileri “Bir Yere Kaybolma“yı dinledik, yine çok sevdik, ardından grubu daha yakından tanımak için kendileriyle bir söyleşi gerçekleştirdik. Pandemi, grup üyelerinin esin kaynakları, Mevzu Records, İstanbul’da müzik üretmek ve gelecek planları gibi konulardan bahis açıldı.

Ada, Berkan, Öykü, Yasin ve Zafer’le yaptığımız bu sohbetten umarız bizim kadar keyif alırsınız. Gruba destek olmayı, müziklerini paylaşmayı da unutmayın!

Öncelikle sizi tanımayanlar için hikayenizi anlatabilir misiniz? Ne zaman, nasıl, ne gibi hayallerle bir araya geldi Sunset Stream?

Ada: İlk olarak ben ve Zafer arasında bundan yaklaşık 3 sene önce müzik zevkimizin ortak olarak kesiştiği noktada ufak bir muhabbeti geçti. Biz de bir dream pop/indie grubu kursak ne hoş olur diye düşündük. Bir zaman sonra muhabbet olmaktan çıktı ve faaliyete geçmeye karar verdik. Daha sonra Berkan’a da bu fikrin uyacağını düşündük ve sonra üçümüz fikirler yürütmeye başladık. İlk etapta farklı bir isimleydik ve o dönem Zeynep (fanikedi) klavyeye dahil olmuştu. Sonra Zeynep meşguliyetlerinden dolayı gruptan ayrıldı  ve Yasin ile Öykü dahil oldular.  Hepimiz daha öncesinden aynı arkadaş grubundaydık, aynı kolektifteydik ve aynı uğraşlara sahiptik. Müzik grubu arkadaşlığı açısından kaynaşmamız hiç zor olmadı. Müziğimizde buluşabileceğimiz bazı insanlar olsun, kendimizi bu yönde tatmin edebilelim, Türkiye’de bu bazda bir şeyler yapabilelim düşüncesi ile yola çıktık:) 

O günlerden bugüne neler yaptınız?

Berkan: “Lütfen Kimseyi Çağırma” teklisini çıkardıktan sonra çok hoş tepkiler aldık. Güverte’den sonra da yavaş yavaş konserlere başlamıştık ve çok eğleniyorduk. Tam o anda korona önümüzü kesti. Şubat sonunda ilk konserimizi vermiştik, sonra birkaç konser daha oldu ama Mart ortasında biliyorsunuz ki kısıtlamalar başladı, bu yüzden konser de veremedik. Bu açıdan biraz şanssızlık oldu bizim için. Pandemi sürecinde üretim de kolay olmuyor, yavaş yavaş toparlanıp “Bir Yere Kaybolma”yı kaydettik. Bir uzun çalar albüm ile devam etme isteğimiz var fakat şu süreçte nasıl olacağını ben de çok merak ediyorum.

Pandemi sizi nasıl etkiledi? “Bir Yere Kaybolma”nın klibinde tüm olumsuz şartlara karşı hayat enerjisiyle dolu görünüyorsunuz, izleyene de hayat doluyor doğrusu.

Ada: Kişisel olarak kendimi daha çok yeni şeyler öğrenmeye verdim. Bu süreçte annem bana klavye çalmasını öğretti ve bana epey getirisi oldu diyebilirim. Böylelikle biraz daha klavye odaklı besteler yapmaya yönelebiliyorum. Kendi adıma konuşmam gerekirse her an hayat dolu birisi değilim. “Bir Yere Kaybolma”nın müziği öncesinde demo olarak elimizde vardı ve bitirebilme enerjisini toparlamamız uzun sürdü diyebilirim. Çünkü aşırı karanlık bir dönemden geçtik. “Bir Yere Kaybolma”nın müziği ve sözleri aslında karanlık dönemden önce elimizdeydi. Yaşanılan karanlık dönemin ardından elimizdeki bu müziği ve sözleri birleştirip, hayata geçirmenin manidar olabileceğini düşündük. Biraz da ihtiyacımız olduğunu hissettik. 

Yasin: Pandemi sürecinde yaratıcı ve üretken şeyler yapmayı pek beceremedim maalesef, kendimi enstrümanımda geliştirmek dışında.

Güverte ile “ Bir Yere Kaybolma”ya baktığımızda artık az çok oturmuş bir dream pop sound’unuz var. Bu sound nasıl ortaya çıktı, esin kaynaklarınız kimler?

Ada: Elephant 6 bünyesindeki gruplar (Apples in Stereo, The Olivia Tremor Control, Neutral Milk Hotel, Beulah, The Minders)  bu yoldaki esin kaynağım oluyor diyebilirim. Bunlar haricinde Lush, Alvvays, The Cranberries, Destroyer ve Blonde Redhead yine Sunset ile alakalı hayallerimi süsleyen öteki gruplar.

Zafer: Güverte‘deki şarkıların yazılma sürecinde çok fazla Blonde Redhead ve Peach Pit dinlediğimi hatırlıyorum. Bunlarla birlikte Alvvays ve Seapony’nin de ilerleyen zamanlarda birçoğumuzun ortak dinlediği gruplar olmasından dolayı bir etkisi olmuştur sanırım.

Berkan: Ben yaklaşık iki üç yıl önce Seapony ve Alvvays isimli iki grup keşfettim. İlk keşfettiğim zamanlar çok mutlu olmuştum. Uzun zamandır aradığım bir şeyi bulmuş gibi olmuştum. Lush zaten sevdiğim bir gruptu fakat o günden itibaren daha çok dinlemeye, türün içine de iyice girmeye başladım. Tam da kendi kendime mix/master yapmaya çalışmaya başladığım dönemlerdi. Şarkı dinlerken prodüksiyona da çok odaklanıyorum ve sevdiğim bu tarz müzikleri bir şekilde taklit ederek -sound’un büyük kısmının kredisini kabul ettiğimi düşünürsek :D- Sunset Stream’in sound’unu oluşturmaya çalıştım. Westkust da çok çok sevdiğim ve esinlendiğim diğer bir grup.

Bir stüdyo albümü yayınlama planınız var mı, EP’lerle ve teklilerle mi devam edeceksiniz? “Bir Yere Kaybolma” sıradaki albümden gelen ilk ses mi?

Ada: Böyle bir planımız var ve bestelerimize biraz daha yenilik katma fikri bize çok cazip geliyor. Mevcut olan sound’umuzu koruyarak ama “biz böyleyiz” düşüncesinden de tamamen uzak olan bir LP yayınlamak istiyoruz. 

Zafer: Güverte‘nin çıktığı dönemden bu yana (hatta kayıt süreçlerinde bile) bir uzun çalar yapma planımız hep vardı. Şu an ne oldu, o sürece başladık mı bilemiyorum ama “Bir Yere Kaybolma” da bu çalışmanın bir parçası olacak. Biraz daha farklı dinamiklere sahip şarkılar oluşturmaya çalışıyoruz aslında. Çünkü tekrar tekrar aynı gidişata sahip olan şarkılardan oluşan bir uzun çalar, dürüst olmak gerekirse, dinlemesi kadar yaratması da sıkıcı bir süreç. Sanırım bu tarzda, bizim için yenilikçi sayılabilecek parçaların oluşması için biraz daha zamana ihtiyacımız var.

Klibin son görüntüsü yakın zamanda kaybettiğimiz Hedonistic Noise vokali Orçun Özdemir’i anıyor. Geçtiğimiz günlerde Mevzu Records grupları olarak Orçun’u birer şarkısıyla andığınız tribute albüm Reddiye’de “Yeni Bir Gün” yorumunuzla yer aldınız. Orçun yeraltı müzik sahnesinde nasıl bir miras bıraktı?

Berkan: Orçun’un kaybını hala anlamlandırabilmiş değilim. Gerçi ölüm olgusu genel olarak karışık bir şey. Sanki uzak bir sahil kasabasında herkesten uzak yaşamaya başlamış gibi o insanlar, yaptıkları şey sadece bizden uzaklaşmak. Kişisel olarak müzik hayatına ilk adım attığım insandı Orçun. Benim için yeri gerçekten apayrı. Tüm bu dostlukları edinmemde, müziğimi bu kadar geliştirmemde onun payı çok fazla. Sadece beni değil, bir şekilde hepimizi bir araya getiren de oydu. Negatif ve umutsuz görünse de çok çabalıyordu inandığı şeyler için. Hedonistic Noise gerçekten çok özel işlere imza attı, çoğu kişi değerini bilmeyecek olsa bile. Şimdi tarihe karıştığında, insanın kafası karışmaya başlıyor. Daha da değerli gelmeye başlıyor, en azından benim için “her şey geçmişteyken daha güzel”. Böyle bir albümde bulunmak çok güzel fakat keşke bu albüm hiç var olmasaydı.

Mevzu Records ağırlıklı olarak punk gruplarına yer veren bir oluşum. Sizinle yolları nasıl kesişti?

Zafer: Bu gruptan Berkan, Yasin ve benim dahil olduğumuz Asperger adında bir punk rock grubumuz var. Asperger’le ilk uzun çaları yayınladığımızdan itibaren Mevzu çatısı altındaydık. Sunset’in oluşmaya başladığı sıralarda galiba Mevzu da sadece punk ve türevlerine odaklanmaktan ziyade çeşitli tarzda gruplarla da çalışmak istiyordu bir yandan. Durum böyle olunca yollarımız kesişmiş oldu bir şekilde.

Ada: Zafer’in dediklerine ek olarak; Sunset kurulmadan öncesinde de Mevzu Records’un içinde olduğumdan dolayı tüm işleyişi biliyordum. Mevzu Records’a dahil olmadan önce müzik paylaşımının arkasında yatan işleyişe dair bilgi birikimim pek yoktu. Dahil olduktan sonra kendimi epey şanslı hissettim. İşlerin arka tarafından bir şeyler öğrenmeyi, bir şeyler yapmayı ve daha ötesi her zaman kol kola verip çoğu duruma beraber göğüs gerebileceğin sağlam dostlar edinmeyi gençliğimin bir parçası ettiğim için mutluyum. Sunset’i böyle bir dostluğun olduğu bir label’a dahil etmek epey keyifli oldu bizler için. 

Kullandığınız enstrümanların modelleri nedir?

Zafer: Fender Squier Bullet Strat kullanıyorum.

Berkan: Addictive Drums 2 🙁

Öykü: Gruba ilk girdiğim zaman evimde bir elektronik piyanom vardı ama konserlerde kullanabileceğim, şarkıların tonlarını seçebileceğim bir klavyem yoktu. Hatta ilk konserlerde biraz benim sorumsuzluğumdan da ötürü klavye konusunda sıkıntılar yaşadık, mesela ilk konserimizde kullandığım klavyenin adaptörü sıkıntılıydı ve klavye ara sıra kendi kendine beat açıyordu ve biz de bunu soundcheck esnasında fark etmiştik 😛 Oradan buradan klavyelerle birkaç konser verdikten sonra Babylon bizden orda vereceğimiz konser için ekipman listesi istedi, o esnada yanında olduğum bi arkadaşım da bana “Nord Stage 2 iste yaaa, çok iyi klavye” dedi, ben de onu söyledim. Konsere bir gün kala “Ya bu klavye kesin çok teknolojiktir ben nasıl orda ses mes değiştireceğim” diye düşünüp, Şişhane’deki bütün enstrüman satan yerlere girip Nord Stage 2 var mı, varsa bana kullanmayı öğretebilirler mi diye sordum. Sonra baktım olmayacak, konser günü okulun müzik bölümünden Yamaha’nın oldukça analog bi klavyesini ödünç aldım yalvar yakar. Sonra o klavyeyi okula geri götürmeyi unuttum, müzik bölümü hocası da gün içinde sürekli arayıp klavyeyi soruyordu. Araya korona girdi, okullar tatil oldu derken o klavye bende kaldı, geri de götürmem herhalde artık. Modelini bile bilmiyorum ama soran olursa “Analog bi Yamaha işte yeaa,” diyorum.

Ada: Evde Cort Ad 810 akustik gitarım, manevi değeri çok yüksek Cort KX1Q elektro gitarım, Kinglos LY-1101A kemanım ve Alican’dan yürüttüğüm -Alican’ın da annesinden yürüttüğü- Yamaha marka bir klavye var. (Bana 5 TL’ye satsa keşke.) İlerleyen zamanlarda Sunset sahnesinde de bir enstrüman çalmak çok isterim. 

Yasin: SX Vintage Serisi Jazz Bass klonu kullanıyorum. Tavsiye de ederim, fiyatına göre kalitesi gayet süper. Tabi ben aldığımda 600 liraydı, şimdi 1550 filan olmuş. 🙁

Güverte. Kapak görseli: Ada Öykü Erdem

Ada, çalışmalarınızın kapak görselini sen hazırladın. Güverte’nin kolajında neler görüyoruz? Sağ üstteki sizin ters çevrilmiş bir fotoğrafınız mı?

Ada: Sunset için hazırladığım kapaklardaki parçaların tamamını internetten ve fiziksel olarak eski dergilerden görselleri bularak toparladım ve bütün bir kolaj yaratmaya çalıştım. Sağ üst köşedeki insanlar yanlış hatırlamıyorsam 60 ya da 70’lere ait bir eğlence reklam afişinden aldığım insanlar. Ardından o insanları gökyüzü ile birleştirip Güverte EP’mizin ruhunu yansıtan bir bütünlük yaratmak istedim. 

Berkan, davullara ilaveten mix/mastering dokunuşları da senden. Bu ikinci görevde nasıl deneyimlerin oldu?

Berkan: Diğer soruda da belirttiğim gibi yaklaşık iki üç senedir kendi kendime birtakım deneyler gerçekleştiriyorum. Stüdyo Dodo’daki canım Ali abimin çırağı olarak görüyorum kendimi. Onun yaptıklarını anlamlandırıp taklit etmekle başladı süreç. Kulağıma güveniyorum, dinlediğim sesleri anlamlandırma ve taklit yeteneğime de güveniyorum. Açıkçası bu işe başlarken bu kadar eğlenceli olacağını tahmin etmemiştim -edit’ler hariç :D-. Müzik üretiminin bu kısmında da olmak, ve tabi yaptığım işlerin beğenilmesi beni çok tatmin ediyor. Sunset Stream’i mikslemek çok zevkli, özellikle Ada gibi bir sese sahipseniz <3

Öykü, müziğinize klavye tınılarını sen katıyorsun. Klavye/synthesizer kullanan grupların sayısında son zamanlarda gördüğümüz artış seni de çok mutlu ediyor mu?

Öykü: Açıkçası düşününce benim müzik zevkimin özellikle bir parçası değildi synth, Lost Sounds’u falan çok seviyordum ama oradaki synth kullanımının da Sunset’inkiyle hiçbir alakası yoktu. Son zamanlarda klavyeli grupların artması ve yeni şeyler denenmesi de ortaya oldukça tatlı şeyler çıkartıyor bence.

Yasin, duyduğun en yaratıcı basçı şakası nedir ve basçılara yöneltilmiş tüm zalimce esprilere inat ne demek istersin? 

Yasin: Ben hayatımda yaratıcı bir bas/basçı şakası duyduğumu düşünmüyorum maalesef. 🙁 

Zafer, gitarla ilgili ilginç bir soru düşünemedim, klasik ama kaliteli bir şey sorayım: Yerli-yabancı en sevdiğin, sana büyük ilham vermiş gitaristler kimler?

Zafer: Gitaristlerden ziyade gruplar beni daha çok etkiledi aslında. Özellikle Sunset’in kurulma aşamalarında ve sonrasındaki süreçte Blonde Redhead, Widowspeak, Cemeteries, Eternal Summers, Kidsmoke, Blushing gibi oluşumları çok fazla dinliyordum. Bir de tek başına yaptığı projelerle Dustin Lovelis’den çok etkilendim. Açıkçası başlarda hem ekipman hem dinleme alışkanlığı açısından biraz yabancı olduğum bir türdü. Şu an durum ne bilmiyorum. Gün geçtikçe daha fazla grup keşfetmeye çalışıyorum. Mesela şu sıralar Japonya’dan Tricot grubuna düşmüş vaziyetteyim.

Hikayeniz çoğunlukla İstanbul’da ilerliyor, değil mi? Şehir hayatının curcunasında böyle pozitif müzikler üretmek zor olmuyor mu?

Ada: Bana kalırsa zor bir şey. Pozitif bir şekilde isyan etmek gibi geliyor bana biraz. Şahsi olarak karakterimin çoğu insan gibi ikiye (belki çok daha fazla olabilir) ayrıldığını hissediyorum. Birisi kendimi ve çevremi hafifletici yanım, öteki ise kendimi ve çevremi koyulara çekecek tarafım diyebilirim. İki tarafın da üretmek istediği şeyler var. İstanbul’da yaşamak zor, fakat ilk yanım bu zorluğun ağır kokusunu ancak bu kokuyu hafifletecek şeyler üreterek dağıtabiliriz diyor. 

Öykü: Bence de oldukça zor. Kendi müzik zevkim de Sunset ile yaptığımız müziğe çok zıt kalıyor. Benim için ürettiğimiz şeyin en pozitif tarafı bunu arkadaşlarımla yapmak ve onlarla bir şeyler paylaşmak.

Yasin: Ben katılmıyorum. İstanbul’u çok seviyorum. İstanbul’da yaşamayı da çok seviyorum. O yüzden bana bir zorluk teşkil etmiyor sanırım.

Müzik sektörü, bilhassa yeraltı sahnesi bu günleri nasıl atlatacak sizce?

Ada: Elimizin kolumuzun bağlı olduğu bu dönemin eninde sonunda geçeceğine dair umut biriktirmekten başka yolumuz yok ne yazık ki. Bu yolda dayatılanın aksine daha çok üretmek, daha çok hayal kurmak, plan yapmak ve bunları yapanlara destek çıkmak yapılacak en verimli hareket diye düşünüyorum. İçinde bulunduğum müzik ortamı şu anda bu şekilde ilerliyor.

Bandcamp sayfanızda tarzınız “dreamy” olarak geçiyor. Düş kurmak güzel şey. İleriye dönük ne gibi hayalleriniz var?

Berkan: Açıkçası bu soruyu güzel hayallerle süslemek isterdim ama şu sıralar pek hayal kurma fırsatımız olmuyor ülkede. Uzun vadede sevdiğim işi yapmayı sürdürmek ve sevdiklerimle güzel bir hayat kurmak istiyorum. 

Ada: Ben de kendi adıma uzun vadeli olarak; rutinlerim, sevdiklerim ve diğer şeylerden dolayı kendiliğinden doğal bir şekilde oluşan, aynı zamanda karakterimin bir parçası olan sabit dengemin hiç bozulmamasını (her şeye rağmen onu koruyabilmeyi) temenni ediyorum. Sunset’le alakalı güzel planların yanı sıra kafamda eskiden beri çok hayalini kurduğum ve planlamalarına başladığım trip-hop projemin günün birinde hayata geçmesini hayal ediyorum.