Krautrock’ta Kült Olma Yolunda: Föllakzoid

2008’de Şili’de bir araya gelip müzik yapmaya başlayan aynı zamanda çocukluk arkadaşı olan Juan Pablo Rodriguez, Alfredo Thiermann ve Diego Lorca 2009’da aralarına yine çocukluk arkadaşları olan Domingo Garcia’nın da katılmasıyla Föllakzoid ismiyle, başlangıçta trans müzik tınılarını kullandıkları müzik yolculuklarına Krautrock grubu olarak varlıklarını ve tarzlarını oturtarak devam ediyor.

2009’da kendi isimleriyle ilk albümünü kaydeden grup, 2013’de II adıyla ikinci albümünü ve 2015’de III adıyla üçüncü albümünü  kaydediyor. Geçtiğimiz ağustos ayında I adıyla son albümünü yayınlayan Föllakzoid, son albümünde öncekilerden farklı olarak şarkılar kaydedilirken, grubun stüdyoda bir araya gelip ilk çaldığı halini kaydetmemiş ve kayıtlar üzerinde yaklaşık 3 ay çalışmış. 

III ve I albümlerinde, albüm kayıtlarında birlikte çalıştıkları alman müzisyen Atom TM’ nin de etkisiyle, daha yoğun elektronik altyapı, soyut ve karanlık soundlar ve yaratılan hipnotik etki ile insanı adeta zihninin daha önce keşfetmediği noktalarından yolculuğa çıkarıyor. Bu etkiyi daha yoğun yaşatabilmek amacıyla albümlerde eklentiler oldukça minimal kullanılmış ve armonilerden ziyade karanlık ve somut seslere yoğunlaşılmış. Son iki albümdeki soundlar birbiriyle oldukça aynı çizgide ve dinleyiciye hissetirilen derinlik algısı dinleyiciye benzer şekilde verilmiş yalnızca IIII albümünde elektronik altyapılar biraz daha detaylandırılmış . 

Benzer tarzda müzik yapan birçok grupta kopya etkisi yaratan ve yapılan müziğin insanları sıkmasına neden olan tekrar etkisini, temel bir noktaya  oturtarak kullanan Föllakzoid, bunların aksine tekrar ile parçalarında dinleyici üzerinde hipnotik bir etki yaratıyor. Grup, trans etkisi verebilmek için tekrarın kaçınılmaz olduğunu ve tekrarın mağara yazıtlarından da başlayarak insanlığın  yaratım süreçlerinde temel felsefe olduğunu düşünüyor. 

Grubun dikkat çeken diğer bir özelliği ise tabir yerindeyse albüm grubu değil konser grubu olması. Konserlerde trans etkiler yaratan gitar riff’leri, delay’li ve karanlık tonların oldukça başarılı kullanılması, müziğin ritmine doğru zamanda eşlik eden algı bozumcu görsel efektler, grup üyelerinin gerek tarzları gerek tavırlarıyla birleşince aktarılan deneyimlere göre dinleyici bambaşka bir dünyaya akmaya başlıyor. 18 Ekim Salon İKSV konseri öncesi altı çizilmesi gereken bu grubu daha önce dinlememiş olanlarımızın da mutlaka keşfetmesi gerekiyor.