En Uzun Gece: Beirut, 21 Eylül

Beirut

Turkcell Kuruçeşme Arena

21 Eylül 2012, 21.00

Aylardır süren bir bekleyişin artık sonuna geldik ve Balkanlar’dan gelen soğuk ve yağışlı hava kütlesi ironik bir şekilde İstanbul’a ulaştı! Uzunca bir müddet evvel alınmış, üzerinde ‘Beirut’ yazan biletlerin işlerlik kazanma, giriş kapısındaki görevlilere gururla uzatılma zamanı geldi çattı. Bileti olan şanslı topluluktan değilseniz de eh, ne yapalım, ne de olsa her yerde dinlenir Beirut, her zamanda dinlenir.

Beirut’un yaptığı müzik gerçekten de zamansız ve yersizdir. Algı kapılarımızı genellikle ardına kadar açar. Örneğin; Gulag Orkestar’ı dinlerken kendinizi nerede, nasıl, kiminle ve hangi zamanda bulacağınız tamamıyla meçhuldür. Hayal gücünüzü tetikleyecek iç ve dış etkenlerin sayısında patlama olmuştur ki, kimlerin ve nelerin insafına kaldığınızı bile bilemezsiniz.

Bunun yanında, kendinizi nasıl bir ruh hali içinde bulacağınız da sürprize açıktır. Beirut’un şarkıları içinde dolaştıkça anlarsınız ki, Beirut’un müziği ya da daha küçük çapta albümleri değil, her şarkısı kendi içinde bir seyrüsefere sahiptir. Bipolar duygu durum bozukluklarına neden olur; çünkü karşıtlıklarla doludur ve onlarla beslenir ve besler; bir uçtan diğer bir uca seyahat, Zach Condon’un vokalindeki bir parlamayla, bir minik trompet nefesiyle ya da bir ukulele notasıyla, ve her halükarda ışık hızıyla gerçekleşir. Klişe tabirle; ağlatırken güldüren, güldürürken düşündüren bir kurguya sahiptir.

Zach Condon’u dinlerken, zaman zaman ne söylediğini anlayamazsınız; ve bu, İngiliz dili ve edebiyatı yeteneklerinizin sınırlarından bağımsız bir haldir. Yuta yuvarlaya ne dediğini anlamazsınız; ama esasında ne dediğini çok da iyi anlarsınız. Bilirsiniz ki, iletişim kurabilmek için sadece sözleri kullanmaktan çok daha farklı yollar vardır, mesajları taşıyan farklı kanallar da mevcuttur ve bu özel mesajların da bir kısmı evrenseldir.

Bu yazıda, Beirut’un biyografik ve diskografik özelliklerini bahis konusu yapma niyetinde değilim. Şu albüm şu tarihte çıkmış, şu kadar single yayınlamışlar, bu kadar festivalde çalmışlar gibi şeylerin de en ufak önemi yok- tüm o ayrıntılara Kıyı Müzik’te yayınlanan şu yazıdan ulaşabilirsiniz. Benimkisi sanırım, sahnedeyken görkemi bir kat daha artan Beirut’u bir kez daha canlı görecek/ duyacak olmanın heyecanını bir şekilde dillendirme ihtiyacı…

Emre Yürüktümen