Amplifier – Trippin’ With Dr. Faustus (2017)

Alman ozan Johann Wolfgang von Goethe’nin 19. yüzyıl ve sonrasına damga vurmuş epik oyun/şiiri Faust, edebiyat tarihinin en kıymetli, içerik olarak en yoğun ve tavır olarak en ağırbaşlı eserlerinden biri. Goethe’nin yazabilmek için adeta ömrünü verdiği, her dizesi üzerinde ince ince çalışıp didindiği ve 65 yıllık bir zihin fırtınasının emeği sonucu ortaya koyduğu bu eser, eski bir Alman efsanesi figürü olan simyacı Dr. Faustus’u ilham noktası kabul ediyor; onun şeytanla girdiği bahsi konu alırken yolu Cennet ve Cehennem’den geçen yoğun ve destansı bir felsefi metin yaratıyordu. Şeytan Mephispheles’e yenilmeyen bir insan olarak Faust’un girdiği savaş ondan önce ve ondan sonra birçok yazarın ilgisini çeken bir tema olageldi. Kısacası Faust, hangi yorumla anlatıldığı çok da fark etmeksizin yüklü ve içine girmesi sorumluluk isteyen, ciddi öneme sahip bir hikaye. Peki böylesi bir efsaneyi 21. yüzyılda bir konsept albüme nasıl uyarlarsınız? Bu sorumluluğun altından nasıl kalkarsınız?

Amplifier bu soruya verilebilecek en net cevabı bulmuş: Hiçbir sorumluluk iddiası taşımadan fazlasıyla modern ve serbest bir uyarlamaya gitmek! Cennet ve Cehennem’i kozmosun iki ucu olarak ele alıp 21. yüzyılda cereyan eden saykodelik bir bilimkurgu öyküsü formunda Goethe’nin şaheserine kendi yorumunu getirmek, olsa olsa bir İngiliz mizah anlayışının sonucu olabilir, zira öyle de. Manchester’da doğan bu saykodelik space rock ekibi, son dönemde kendi hayran kitlelerini giderek büyüten kült gruplar kervanına katıldı. Bundan önceki 5 albümlerinde kendi seslerini bulup güçlendiler. Kendi deyişleriyle Pink Floyd, Soundgarden, Oceansize, Tool ve Black Sabbath’ın birlikte kafayı çekip uzay yolculuğuna çıkmaları sonucu oluşmuş” bir sound’ları var. Bu sound’un kimliğini belirleyen şeyler içinde efekt pedalları, atmosferik ritimler, kompleks bir davulculuk ve felsefik şarkı sözleri mevcut. 14 Temmuz’da yayımlanan Trippin’ With Dr. Faustus ise bu yaratıcı kimliğin bize sunduğu en yeni nimet.

Ve böylece bu yepyeni adaptasyon bizi Faustiyen bir uzay öyküsünün kucağına atıyor, karşılaştığımız şey adeta LSD’den yapılmış bir atom bombası. Açılış parçası “Rainbow Machine”den itibaren albümün gücünü hissetmeye başlıyorsunuz. “Freakzone” benim için şimdiden 2017’nin en iyi şarkıları arasına girdi. Epik yapısı, kuvvetli gitarlar ve melodikliğiyle her dinleyişte yeni detaylar fark etmeniz mümkün, zaten albüm de olduğu gibi ince işçilik üstüne kurulu. “Kozmos (Grooves of Triumph)” kozmostan fırlama efektlerle bezeli, adeta bir uzay yolculuğunda dinlenmek üzere bestelenmiş bir başka harika parça. Bir albüm daha ilk 3 şarkıda turnayı gözünden vurmuşsa işler ters gidemez zaten. Öte yandan önceki albümlerde varolan saykodelikliğin bütçesinden bu albümde kısıldığını ve space rock’ın epikliğine daha çok yoğunlaşıldığını gözlemlemek de mümkün bu noktada. “Nihai kötü adam” Şeytan’la yapılan bir sözleşme müzikal anlamda uzun süredir bu kadar görkemli icra edilmemiştir. “Big Daddy”de geri vokallerini duyduğumuz Beth Zeppelin şarkıya teatral bir polifoni sağlıyor. “Horse”, “Anubis” ve “Silvio” gibi parçalar ise albümün saykodeliklikten uzak, temiz denebilecek bir sound’a sahip şarkıları olarak bu yoğun seçkide nefes almamıza yardımcı oluyor. Her şey yerli yerinde gibi, şarkılar ne fazla yorucu ne de fazla tahmin edilebilir olacak şekilde düzenlenmiş. Şarkı sözleri ise Goethe’nin entelektüel seviyesine sahip olmamakla birlikte zekice şarkı yazımının bir örneği olarak ilgimizi baştan sona canlı tutuyor.

Sıkıcı olmamaya ant içmiş büyük bir konsept albüm yapmak isteyen Amplifier, Trippin With Dr. Faustus’la bu amacına hayli hayli ulaşmış. Bizi Dr. Faustus’la ufak bir kozmos yolculuğuna çıkarıp dönüş masraflarımızı da karşılayan Amplifier, kendi kulvarının en sağlam gruplarından biri olarak devam ediyor taşlı uzay yollarına. Goethe olsa gururlanır mıydı? Hayır, muhtemelen kulaklarını tıkardı. Herkesi tatmin edemeyiz tabi. Yine de burada kendi entelektüel birikimleriyle görkemli şeyler yaratmak isteyen bir ekip var ve çok güçlüler. Yolları açık olsun diyor ve çok da güvenli olmayan bir uçuşa geçiyoruz.