Rock’ın Babası Nasıl Olunur?

Mustafa Erkin Koray, 1941 yılında Kadıköy’de doğdu. 1966 yılında ilk 45’liğini yayımladı ve Türkçe rock için ufuklar açacak kariyerine başladı. Erkin Koray ve Ritimcileri, Yeraltı Dörtlüsü, Ter… Bir sürü efsaneyle birlikte çaldı. Hepsiyle birlikte progresif ve psychedelic rock, bohem sesler ve yeni enstrümanlar getirdi ülkeye. Hatta Ter grubuyla yaptığı “Hor Görme Garibi” Türkiye’nin ilk heavy metal şarkısı olarak geçebilir. Beni de çoğu Türkiyeli genç gibi çocukluğumdan beri etkileyen bu muazzam adam 7 Ağustos akşamı aramızdan ayrıldı. Kendisi hakkında bir yazı yayımlamak ise boynumun borcu.

Erkin Koray’ın en güçlü vizyonlarından biri Doğu – Batı sentezinin ustası olması. Türk halk müziği dinlemeyecek metalci ve rock’çı gençlere “Cemalim” gibi bir şarkıyı duyurabiliyor olması. Punk dışında karıştırmadığı tür kalmadı müziğinin içine. Aynı şekilde kendi halkının müziği dışında bir şey dinlememiş, metal ya da rock nedir bilmeyen büyükleri Anadolu rock dünyasıyla tanıştırdı. Yaptığı sentezi genişletmek ve zenginleştirmek için yakın arkadaşı Orhan Gencebay ile elektro bağlamayı geliştiren bir insandan bahsediyoruz. Hem ülkesinin toprağına hem dışarının yeniliğine ayağını bu kadar sağlam basan bir sanatçı, herhangi bir dönemde karşımıza nadir çıkmıştır.

Askerliğinden sonra 1965 yılında kısa süre Almanya’ya gidip gelmesi ve oradan tanıştığı insanlarla yeni bir grup kurması ile beat kuşağının ülkemizdeki müzikal temsilcisi olageldi. Bu unvanı hak edecek başka kim vardı zaten? 1969 yılında Yeraltı Dörtlüsü grubunu kurarak underground müziğin de öncülüğünü yaptı. “Sana Bir Şeyler Olmuş” ve “İstemem” gibi sonrasında Erkin Koray’ın klasik Mesafeler albümünde yer alacak psychedelic şarkıları tanıttılar. Erkin Koray 1971’de yine Avrupa’ya gidince grup dağıldı. Mayıs 1971’de Cannes Film Festivali’nde yeni dağılan dünyaca meşhur The Beatles’ın frontman’i John Lennon ve sevgilisi Yoko Ono ile bir görüşme ayarladı. Sonrasında çıkaracağı albümüne adını vereceği, benim görüşümce en büyük işi olmaya aday “Mesafeler” parçasını dinletmiş onlara. Her ne kadar John Lennon kendisine Avrupa’da kalmasını, bir plak şirketiyle anlaşma ayarlayıp müziğine burada devam etmesini, dünyaya yayılmasını teklif etse de Erkin Koray teklifini geri çevirdi.

1971 yazı bitince Türkiye’ye dönüp Super Group’u kurdu ve sonradan başka bir Türk progresif/psychedelic rock efsanesi olacak Hardal’ın bateristi Sedat Avcı ile çalıştı. Birkaç şarkı yayımlayıp hızlıca dağıldılar. 1972’de ise şahsi fikrimce muhteşem bir kesişme yaşandı kariyerinde. Bunalımlar grubunun gitaristi ve bateristini yanına ekledi, Kurtalan Ekspres’ten gelen ve daha önce hiç plak yapmamış gencecik bir Özkan Uğur’u da bas gitara aldı. Böylece Ter grubunu kurdular. Yazının başında bahsettiğim “Hor Görme Garibi / Züleyha” 45’liğini çıkardılar. Erkin Koray’ın gruba çok odaklanmaması ve talihsiz bir Ankara konseri sonrası Ter de dağıldı. Yine yakın zamanda vefat eden MFÖ efsanesi Özkan Uğur ve Erkin Koray’ın, çok bilinmese de benim için Türkiye’nin en güzel gruplarından birinin (Bunalımlar) üyeleriyle birlikte çaldığı bu proje, benim kalbimde hep özel bir yer tuttu.

1972’den sonra bol miktarda grup denemesi, yarışmalar ve tanışmalardan sonra Erkin Koray kendi solo işlerine odaklandı. 1973 yılında Lennon’a çaldığı “Mesafeler” ve arkasında “Silinmeyen Hatıralar” 45’lik olarak yayımlandı. Sonrasında albüm olarak yayımlanan Mesafeler, Türkiye’yi rock müzik sahnesinde dünyaya tanıtan ilk ve en büyük iş oldu. Bir plak dükkanında çalışıyorum, günümüzde hâlâ plak bakmaya gelen turistlerin sorduğu ilk şeylerden biri Erkin Koray ve Mesafeler. Bateride yine Sedat Avcı var. Sonrası ise bilinen tarih. Çok başarılı geçen 1974-1975 yılları, “Şaşkın” ve “Fesuphanallah” 45’likleri, Elektronik Türküler albümü ve beşinci kez Sedat Avcı… 1977 yılında Erkin Koray Tutkusu albümünü yaptı ve grubuna da aynı ismi verdi. Bu sefer grupta bulunan tanıdık isim ise bas gitarda Harun Kolçak oldu.

82’de Benden Sana albümü -altıncı kez Sedat Avcı-, 1983’te eski hitlerinin derlemesi İlla Ki yayımlandı. 1970’ler sonu – 1980’ler başı dönemde bolca yurt dışına gidip geldi, bu albümler de yarı Almanya yarı Türkiye’de kaydedildi.

Türkiye’ye dönüşünün sonrası “Çöpçüler” hariç verimli geçmedi, düşük bütçeli yapımlara zorlandı ve ailevi sıkıntılar yaşadı. Tamam Artık derlemesi ve son albümü Gün Ola Harman Ola‘dan sonra sadece konserlere devam etti ve bir süre sonra inzivaya çekildi.

Cem Karaca ile birlikte 2003 yılında katıldıkları bir programda rock müzik sahnesinde ne kadar büyük bir imajı olduğunu Cem Karaca kendisi anlatır. İlk karşılaşmalarını ve Erkin Koray’ın bir çatı katında “I Can’t Get No Satisfaction” çalmasını, Avrupa – Anadolu yakası çekişmesinde Erkin Koray’ın ne kadar dominant bir karakter olduğunu ve dolayısıyla aşık olduğum günümüz Kadıköy’ünü Kadıköy yaptığını, çaldığı mekanların acımasız şartlarında ayakta kalmasını… İkisi de ülkenin hem içinde hem dışında kendini kanıtlamış efsanelerin sohbetini görmek isterseniz buyurunuz:

Erkin Koray tüm bunlara rağmen kariyeri boyunca Türkiye’deki her vizyoner, yetenekli ve farklı sanatçı gibi zorluklar yaşadı. Dönemin belirsiz telif hakları yüzünden yaptığı işler kendisine maddi olanaklar sağlamadı. “Korsan meselesi” yüzünden çok baş ağrısı çekti. Uzun saçları, renkli kıyafetleri ve bazı şarkılarının içerikleri TRT tarafından hedef tahtası gibi görülmüş olacak ki çoğu şarkısı yasaklandı ve hor görüldü. Günümüzde hâlâ aynı sebeplerden dolayı yaptığı şarkıları yayınlamak için uğraş verme hevesini kaybetmiş durumdaydı. Vefat etmeden bir ay önce, 8 Temmuz’da kendi Instagram hesabından bu konu üzerine yaptığı paylaşım hâlâ duruyor. Kendisi hakkında onlarca yıl iftiralar atıldı. “Şarkılarını yurt dışından çalıyor,” dendi, “Küfürbaz” dendi, “Gitarı kendisi çalmıyor,” dendi, “Şuradan kovuldu, buradan atıldı…” dendi. Bunun gibi milyon tane iftira hakkında da bir açıklama metni göndermiş Erkin Koray. Öldükten sonra yayınlanması için arkadaşı müzik eleştirmeni Kanat Atkaya’ya mail olarak gönderdiği cevapları şurada görebilirsiniz. Bu kadar güzel bir insana bu yaşta illallah ettirmiş olmaları iç karartıcı.

Artık neredeyse hiçbir usta kalmadı bizimle. Belki en büyüğü, babası da aramızdan ayrıldı. Yaptığı her şey, müzikle ilgilenen ve Türkiye’de umutsuz hisseden bir genç olarak bugün bile bana umut vermeye devam ediyor ve hep edecek, kendisi idol olacak bana. Elveda Erkin Baba.