İstanbul Konseri Öncesinde Sinkane Üzerine Notlar

Sinkane 31 Ekim Perşembe akşamı İstanbul’da, Salon İKSV’de sevenleriyle buluşacak. Kendisini bir önceki albümü Life & Livin’ It’in henüz yayınlandığı günlerde New York’ta canlı izleme fırsatı bulmuştum. O zamanlar Sinkane’i çok yakın bir arkadaşım sayesinde tanımış ve yeni yeni dinlemeye başlamıştım. Birçok şarkısına aşina olmamama rağmen konserden büyük bir keyif almıştım. Hem kendisi hem grubu çok eğlenceli ve enerjik insanlar. O nedenle ekim ayında İstanbul’da sahne alacağını öğrenince çok sevindim. Bu vesileyle hem Sinkane’i henüz tanımayanlarla tanıştırmak hem de yeni albümü Dépaysé hakkında bir şeyler söylemek istedim.

Sinkane, asıl adıyla Ahmed Gallab, Londra’da doğup çocukluğunun kısa bir dönemini Sudan’da geçirmiş, 1989’daki askeri darbenin ardından ailesiyle birlikte Amerika’nın Utah eyaletine sığınmış Brooklyn’li bir müzisyen. Krautrock, indie rock, psychedelia, electronica, free jazz ve Sudan popu gibi bir çok farklı tarza yakın parçaları olsa da Sinkane’in müziğinde (özellikle son albümünde) en baskın olan şey reggae ve funk etkileşimleri. Tabii Nijeryalı ünlü funk müzisyeni William Onyeabor’un etkisini de unutmamak lazım. Zaten Ahmed Gallab aynı zamanda, William Onyeabor’un parçalarını çalan Atomic Bomb! Band’in de vokalistliği ve müzik direktörlüğünü yapıyor. 

Son albümü Dépaysé’yi 2019’un mayıs ayında çıkaran Sinkane, adını 2012 tarihli Mars albümüyle duyurmaya başlamıştı. Son iki albümüyle de epey adından söz edilir bir müzisyen haline gelmeyi başardı. 2017 tarihli Life & Livin’ It albümündeki “Deadweight,” “Favorite Song,” “Telephone,” “Won’t Follow” ve “Kulu shi tamaam” (her şey yolunda) diye tekrar eden Arapça nakaratıyla “U’Huh” gibi şarkıları epey başarılıydı ama son albümü Dépaysé ile çok daha iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum. Bunun bir sebebi Dépaysé’yi sound olarak kendime daha yakın hissetmemse diğer sebebi albümün politik bir içeriğe sahip olmasıdır.

Dépaysé yayınlanmadan bir ay önce Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir’in 30 yıllık iktidarı sokak gösterileri sonrasında gelen askeri bir müdahaleyle sona erdi. Ahmed Gallab’ın ailesinin Sudan’ı terk etmesine sebep olan liderin düşüşü her ne kadar albümün yapım aşaması bittikten sonra gerçekleşmiş olsa da albümde yer alan “Ya Sudan” şarkısı ve albümün geneline hakim olan mücadele, eşitlik, özgürlük temaları yaşanan gelişmeler için bir nevi soundtrack niteliği kazanmış oldu. Aslında Sinkane, albümde sadece Sudan değil, başta Trump Amerikası olmak üzere dünyanın dört bir yanında süren ayrımcı ve baskıcı rejimlere karşı farklılığı, özgürlüğü ve çoğulculuğu vurguluyor. Bir basın açıklamasında, albümün açılış parçası olan “Everybody”yi Brezilya, Sudan ve dünyanın her köşesinde baskıya karşı direnen erkekler, kadınlar ve çocuklara ithaf ettiğini söylüyor. Şarkının “And now I’m feelin’ stronger / Even after the truth / Stand up ’cause you gotta / Together we can change the news” (“Ve şimdi kendimi daha güçlü hissediyorum / Gerçeği öğrenmiş olmama rağmen / Ayağa kalk, çünkü kalkman lazım / Birlikte haberleri değiştirebiliriz”) dizelerinde olayların akışını değiştirebiliriz mesajı verirken “news” kelimesini seçerek Trump’ın “fake news” (sahte haber) karalamalarına da gönderme yapıyor. Şarkının ilerleyen kısımlarında “message to the one who keep sayin’ to make America great again” diyerek bu sefer Amerika’yı yeniden büyük yapma vaatleriyle başkan seçilen Trump’a açık açık mesaj gönderiyor. Trump’a olan öfkesinin en büyük sebebi bazı Müslüman ülkelere karşı uygulamaya koyduğu seyahat yasağı ve Amerika’daki bütün göçmenlere ve azınlıklara karşı yürüttüğü ayrımcı politikalar.

“Everybody” şarkısının video klibi Rio de Janeiro’da karnavallar sırasında çekildi. Karnaval Brezilyalılar için sadece eğlenceden ibaret değil; aynı zamanda halkın siyasilere karşı tepkilerini gösterebileceği bir fırsat da sunuyor.

Sinkane’nin son albümündeki en belirgin temalardan biri de yerinden edilmişlik duygusu. Albüme adını veren Fransızca “dépaysé” kelimesi “yolunu şaşırmış, yerinden edilmiş, yabancılaşmış” gibi anlamlara sahip. Ahmed Gallab bir göçmen olarak iki dünya arasında sıkışmış olmanın nasıl bir duygu olduğunu iyi biliyor: bir yanda geri dönmenin güvenli olmadığı yurdu, diğer yanda yeni bir hayata başlamanın çok zor olduğu yabancı bir ülke… Aslında bizler için de pek yabancı olmayan şeyler…