Oyun içinde Oyun – 2

Ne kadar az söz o kadar iyidir felsefesini nedense benimsemişimdir çünkü melodilerin konuşmasını seviyorum. Onlara bunun için fırsat vermek ve ne diyeceklerini dinlemek veya defalarca dinleyerek ne demeye çalıştıklarını anlamak biraz sabır istese de, değiyor. Bu listedeki bazı parçalar da onlardan. Sizi karmaşık düşüncelere ve mekanlara sürükleyecek melodilerle süslü hepsi.

Oyun dünyasının bu derin sularında, sadece birkaç parçadan oluşan bir liste hazırlamak kadar zor birşey yok. İlk yazıda karma bir giriş yaparak dönüp dolaşıp sık sık uğradığım melodileri sizinle paylaşmayı seçmiştim. Ancak bu sefer biraz daha derinlere inerek, işi gerçekten sanata dökmüş olan oyun ve onların müziklerinden derlemek istedim. Yine seçmek çok kolay olmadı ancak listeyi baştan sona dinlediğinizde, neden bu parçaları seçtiğimi anlayacaksınız.

Özellikle piyano ve yaylı çalgıları sevenler için çok fazla uzatmadan sizi onlarla baş başa bırakıyorum, içlerinden biri olan Dear Esther’den bir alıntı ile:

I have run out of places to climb. I will abandon this body and take to the air.
We will leave twin vapour trails in the air, white lines etched into these rocks.
I am the aerial. In my passing, I will send news to each and every star.