Müzik Türleri Nereden Çıkar?
Müzik icra eden her bireyin o güne kadar dinledikleri, etkilendikleri istesin ya da istemesin müziğinde yankısını bulacaktır kabulünü yapalım. O halde üretilen tüm müziklerin öncekilerden bir şeyler aldığını ortaya koyarız. Böyle ifade edince sanki bilimsel bir kuram ortaya koymuş gibi oldum, kabul mabul falan, ama durum bu. Durum buysa da ortada hiçbir zaman yepyeni bir şey olmayacaktır. Üretilen her şeyde, zaten üretilmiş şeylerden parçacıklar bulunacaktır. Bir müziğin salt bir tür olamaması da bu sebeptendir. Aslında müziğin tarihini evrimsel bir sürece benzetebiliriz.
Müzik tarihi der demez işin içine tarih girince tanımlama, adres belirtme, kaynak gösterme gibi ihtiyaçlar doğuyor. Kim buldu bu müzik türünü? Nereden çıktı? Ne zaman çıktı? Neden çıktı? Nasıl adlandırmalı? İlk kim yaptı?
Daha meseleye girişir girişmez bitmeyen bir soru dalgası. Sorun değil, sadece bunlara cevap bulmamız lazım ve işimiz bitecek. Ancak bu sorulara her zaman tek bir ağızdan net bir cevap alabilir miyiz? Hiç öyle bir şey beklemeyin sakın… Bazı müzik türlerini kimlerin yarattığına dair herkesin fikrinin olduğu tartışmalar vardır ki yıllarca alevi sönmez. Bu yazıyla başlayarak bu mevzulara girişmemin amaçlarından biri de bunları kurcalamak zaten.
Her şeyden önce şurası kesin ki müzik türlerinin tek bir koldan çıktığını söyleyemeyiz. Müzik yazarlarından dinleyicilere, müziği yapanın kendisinden yapıldığı döneme, yarattığı hisse ve yere özgü adlandırmalara kadar çeşitli etken; ayrı ayrı veya birlikte rol oynayabilir. Daha teknik anlamda bakarsak kullanılan enstrümanlar, kayıt araçları, tempo, vokal biçimleri, ölçü, enstrüman teknikleri ve sözlerin şekillendiği konular da rol oynuyor.
Kimi zaman müzisyenler “durun ya siz hiç zahmete girmeseydiniz, ben kendi yaptığım müziğin adını söyleyeyim size” derler. Güzel bir çözüm gibi duyulsa da yine fikir ayrılıkları pek önlenemez. Müzisyenin kendi tanımlamasını beğenmeyip “ben aslında şöyle düşünmüştüm” diyecek birilerinin çıkması doğal karşılanmalıdır. Bazı müzisyenler de çıkar karşımıza “ben yeni bir tür yarattım” der. Yer miyiz? Zaman zaman. Deerhunter’ın ambient pop ile müziklerini tanımlama tercihi, Rammstein’ın Tanzmetall’i ileri sürmesi, Kraftwerk’ün robot pop tanımı, Aphex Twin’in braindance’i, veya Gorillaz’ın zombie hip-hop yakıştırması gibi sayısız keyifli örnekleri olmuştur bu mevzunun da.
Müzik Türleri Üzerine Yanılgılar
Her ne kadar bir dönemi veya yeni bir şeyi tanımlamak için ona zaman vermek en iyi çözüm olsa da insanlar olarak sıcağı sıcağına bir şeyi yorumlama açlığımızı durduramayız. Hadi onu anladık da bu kategorize etme isteği nedir? İstek dedim ama bu aslında buna ihtiyaç duyanların meselesidir. Plak şirketleri, müzik yorumcuları, müzik tarihçileri bunu yapmak zorundadır. Neden mi? Öncül bir sebebi üzerine rahatça konuşabilmek. “Sen art punk seviyordun, şu yeni albümü de dinle”, “Hardcore punk seviyorsan grindcore’a da şans verebilirsin aslında”, “Şu sanatçı afrobeat ile neo-saykedelik karışımı işler yapıyormuş, tam senin hamurun” gibi laflar edebilmek. Bu cümleleri tür adları kullanmadan kurmanın ne kadar çok şey değiştirebileceğini görüyor musunuz? İşte tam o yüzden bunlar var. Kimse işleri kolaylaştıracağının garantisini vermiyor ama. Bazen de komiktir ki zorlaştırıyor bile zaten…
Aslında zaman verilmesi gerektiğinin bariz sebebini değişen tür tanımlarında görüyoruz. Death Cab for Cutie’nin Ben Gibbard’ı zamanında şöyle bir şey demişti: “80’lerin kolej rock’ı 90’larda alternatif rock oluverdi, 2000’lerde ise indie rock.” Bu durumu daha da komik kılansa indie isimlendirmesinin başta independent yani bağımsız olandan ismini almasına karşın şimdi koca plak şirketlerinin odağındaki tür olması. Buradan da müzik dışı bir sebeple adını alan bir müzik türünün, dönemin sesini tanımlama yoluna bile gidebileceğini keşfediyoruz. Zamanla ana akımdaki bir sanatçıya alternatif denmesi kabul edilebilir olmayacağından başka bir kılıf bulmak kaçınılmazdı tabii ki. Yine de hala alternatif tanımının kullanımı uçup gitmedi. Yerleşen ifadelerin de gitmesi pek kolay olmuyor haliyle.
Ha bir de yeni müzik türlerinin çıktığını ortaya koymak kadar eski müzik türlerinin öldüğünü ortaya atmalar var ki ayrı bir mevzu. Bahsettiğim “Rock is dead” falan gibi boş laflar değil tabii ki burada. Rock veya pop gibi türler dünya müzik tarihini domine eden ve sürekli dallanıp budaklanan kollarıyla alt başlıklarını genişleten türler. Hiçbir zaman rock bitmez. Sizin bildiğiniz ve alıştığınız tür rock bitebilir ama orada uyarayım. Kimse yeni “Led Zeppelin”leri beklememelidir. Müzik türlerinin ölümünden, hiçbir zaman tam olmasa da, bu anlamda bahsedebiliriz. Bir alt başlık kapanır, diğeri açılır. Gidenin ardından ah vah etmektense keşfe devam.
Müzik Türlerinin Faydaları ve Zararları
Birçok insan için müzik türleri rahatsız edici kavramlar olabiliyor. Benim için de çok uzun bir süre öyleydi. Sonradan beni asıl rahatsız eden şeyin; insanların müzik türlerini, birbirlerini ayırıcı etiketler gibi kullanması olduğunu fark ettim. “Rap’ten ne anlıyorlar bee”, “Popçular aptal”, “Ben sadece punk dinliyorum yea”, “Metalden daha iyi tür yok”lardan bahsediyorum. Radyoda da zaman zaman kullandığım bir cümleyi tekrarlayacağım. Her yerde olduğu gibi müzikte de türcülüğe karşıyız. Ancak altını çizmeliyim ki burada belirttiğim türlerin varlığı değil, insanların türleri kullanarak birbirlerini ayrıştırmaya gitmesi. Ama sorun şu ki müzik türlerinin varlığı zaten baştan bu etiketlendirmeye izin veriyor. Bu çelişki maalesef önlenemez.
Müzik türleri başka ne sorunlar yaratıyor dersek başlıklar şeklinde şöyle üzerinden geçebiliriz;
- Vizyonunu o yönde henüz açmayan insanlar sırf belirli bir türle etiketlendiği için aslında çok sevebilecekleri işleri dinlemiyor.
- Bir sanatçının üzerine yapışan bir tür, kendisinin yeni yönelimlerini sabote edebiliyor.
- İçinde belki 10 kadar türe yakınlık taşıyan parçalar bulunan bir albüm tek bir türle anılabiliyor.
- Bir müzisyen, kendisine ithaf edilen müzik türü tanımına katılmayabiliyor.
- Müzik türlerinin ilk nereden ve kimden çıktığını bulmaya çalışmak gibi bir noktadan sonra anlamsızlaşan çabalara giriliyor.
- Müzik türlerinin ırka veya cinsiyete bağlanması ile müzikte ayrımcılık hat safhaya ulaşabiliyor. Ki bu son iki konuya bazı örnekler üzerinden farklı yazılarda değineceğim.
- Müzik türlerinin benzer işleri bir arada paketleme tutumu, bilindik türler ötesi işleri yanlış tanımaya itebiliyor.
- Belirli enstrümanlar müzik türleriyle özdeşleştiği için o enstrümanları çalanların üzerine ait olmadıkları türler yapışabiliyor.
- Medya tarafından şişirme tür savaşları yaratılabiliyor.
- Türleri tanımlamada yapay zekaya verdiğimiz rol arttıkça tuhaf senaryolar da artıyor.
- Yani basit olacak ama… fazla öznel olabiliyorlar. Komik bir şekilde çoğu zaman tek bir insandan çıkıyorlar sonuçta. Müzik yazarının birinin albüm yorumlamasında beliriveriyorlar mesela.
Başlıklar bol gördüğünüz gibi. Daha da saysam sayarım sanırım. Aslında bu yazıyı müzik türleri neden kötü bir fikir üzerine yoğunlaşmayı seçerek yapabilirdim, veya bir ara bu başlıkla tekrar ele alabilirim. Ama bu yazıda “ya tamam hepimiz görüyoruz kötü yanlarını da o zaman baştan neden var, niye hala ihtiyaç duyuyoruz”, “gerçekten gerekli mi”, “nasıl faydalı olabilir”leri incelemek istedim.
Farklı müzik yapma türleri yokmuş gibi de davranamayız şimdi. Neden diyenler olabilir buna. Olayı müzikten ayırın. Bir gurme gibi yaklaşın. Veya daha spesifik düşünüp bir somelyer olun. İnsanlara şarap önerirken en rahat nasıl yaklaşırsınız? Bir noktada aldığınız tatları kategorize etmeye başlamanız gerekecek. Kelimelere dökmeniz de lazım şimdi. Aşağıda gördüğünüz haritalardan biri müzik türleri için, diğeri ise şarap türleri. Mantık yalnızca bu.
Müzik türleri, yeni müzikler keşfetme konusunda gerçekten fark yaratıcı kolaylıklar sağlıyor. Bu yazının ardından gelecek yazıda, müzik keşif araçları üzerine kullandığım başlıklardan biri türlere göre keşifti. Orada daha detaylı değineceğim AllMusic, Every Noise At Once, Rate Your Music gibi sayfaların türlere özel filtreleme yollarıyla beni çıkardığı keşifler sayesinde tanıdığım albümlerin ve sanatçıların haddi hesabı yok. Ne zaman ki müzik türlerini kendi yararıma kullanmayı öğrendim, o zaman müzik dağarcığım fırlamaya geçti.
O noktadan sonra dinleme alışkanlıklarımın hangi türlere yöneldiğini izlemeye başladım. Bunun için yardımcı araçlar Last.fm ve Stats for Spotify oldu. Daha sonra bu türlere daha derin daldım. Bugün çok sevdiğim sanatçıları kısa bir sürede keşfetmiş oldum. O türlerde kuyunun dibine mi geldim, yakın bir türe geçtim. Maceradan maceraya atlar gibi hissettiren bu deneyimi daha önce yaşamak isterdim. Müzik türlerine burun kıvırmasaydım bu olmayacaktı. Bu yazıyı okuyup da ufkunu açabildiğim biri bile varsa ne mutlu bana.