Kayo Dot – Blasphemy (2019)

Kayo Dot müzikte belli bir şablona uymayı reddeden o özel gruplardan biri. Metal, post rock, yeni klasik ve oda müziği gibi tarzları elden geçirdikleri kariyerlerinde sıradaki albümlerinin tınısını önceden görmek hiçbir zaman mümkün olmadı. Bu yüzdendir ki 3 yıllık bir aradan sonra yeni bir Kayo Dot albümü yayınlanacağını öğrendiğimiz vakit biz eski toprak hayranlar heyecanlanmadan edemiyoruz. Ekibin beyni Toby Driver son iki senedir solo albümleriyle karşımıza çıkıyor, gönlümüzü hoş eyliyordu neyse ki. Mevzubahis albümlerde (Madonnawhore ile They Are The Shield) harika biçimde yalıtılmış tınlayan Driver, bu defa arkadaşlarıyla birlikte daha zengin bir epifoni yaratıyor.

Kayo Dot’un sert ve yıkıcı geçen ilk dönemini fazlasıyla hatırlatan “Ocean Cumulonimbus” ve takiben “The Something Opal”a kulak verince dinleyeceğimiz şeyin eski Kayo Dot ile ondan da eski dost Maudlin of the Well‘i yeni Kayo Dot’la buluşturan bir içerik olduğuna emin oluyoruz. Synth’ler, brutal vokal, gitarlar kararında bir sentez yaratıyor. Sahiden de albüm boyunca “ağır” geçen anlarla hafif ve melankolik tınlayan anlar arasında bir denge gözlemek mümkün. “Lost Souls in Lonesome’s Way” çoğunlukla Driver’ın son dönemdeki tarzına yakın duruyor, yavaş yavaş derdini anlatarak gönlümüzde serpiliyor. Ardından gelen “Vanishing Act In Blinding Gray” ise albümü ruhunu kurcalayan tezatlığı ayyuka çıkararak melankoliden agresifliğe, hüzünden fiziksel enerjiye evriliyor. Böylesi dönüşümleri izlemek albümün en keyifli yanı desek, sanıyoruz ki itiraz eden çıkmayacaktır.

Madem albümün bir ‘ruhu’ olduğundan bahsettik, Blasphemy‘i şekillendiren hikayeyi de anmadan geçmeyelim: Sıklıkla gruba şarkı sözleri kazandıran emektar üye John Byron‘ın kurguladığı alegorik bir hikaye bu: “Siyasi hırs tesirinde saklı bir hazinenin peşine düşen üç karakter, sonunda aradıkları hazine tarafından yok edilirler: Blasphemy (Hristiyanlıkta kabaca ‘dine küfür’) denilen kudretle kuşanmış uyuklayan bir kız.” Albüm boyunca kibir kavramına dair bir tragedya dinliyoruz kısacası. Dini ögeleri günümüz siyasi iklimine ve sosyokültürel ortamına yapılan göndermelere dönüştüren bu şarkılar her dinlemede yeniden fark edilmeyi, her denemede üstüne yeniden düşünülmeyi hak ediyor. Blasphemy‘nin bir numaralı gücü müzikal olduğu kadar sözsel düzeyde de katmanlar içermesi, diyebiliriz rahatlıkla. Sanki işitsel bir edebi eser bulmuşuz, şansa bak!

Albümün en enteresan dakikaları “An Eye For A Lie” şarkısıyla vuku buluyor: Günümüz pop ve hip-hop standartlarına -belki alaycı, belki ciddi- bir biçimde göz kırpan bu parça, şüphesiz garip ve dikkat dağıtıcı bir deneyim. Tatmin edici olmamasından ziyade seçki içinde eğreti duruşundan kaynaklı bir sorun yaratıyor. Heyhat “Turbine Hook and Haul”, “Blasphemy: A Prophecy” gibi baş döndürücü besteler bu yabancılaştırıcı süreci hakkıyla telafi ediyor. Neredeyse her an yeni yükselişlerle, yeni sürprizlerle karşılaştığımız sarsıcı bir çaba Blasphemy. Diskografinin asil üyelerinden biri olup olamayacağı tartışılır, ancak takdir edilmeyi sonuna kadar hak ediyor.

PUANLAMA: 8/10