İlk Albümler: Arcade Fire

Arcade Fire, 2004 tarihli çıkış albümü Funeral’dan son çalışması Reflektor’a kadar çıkardığı başarılı albümler ile sadece indie türünün değil, son on yılın en gözde ve öne çıkan gruplarından oldu. Sakin, huzur verici ve melankolik bir havada giden müziklerindeki zengin müzikal altyapı ile müziğine kayıtsız kalmak mümkün değil. En son Reflektor albümleriyle, bu zenginliğe new wave, afro-beat ve James Murphy’nin etkisinde elektronik unsurlar eklediler. Albümdeki yardımcı müzisyenlere ve kayıtta yer almış isimlere bakmak, bu zenginliği anlamak için yeterli olacaktır. Ayrıca çektikleri kliplerle müziğe entelektüel bir bakış açısıyla yaklaşıp şarkılarını farklı bir estetikle ve sinematografi ile boyadıklarını belirtmek gerekir. Fakat tüm yeniliklere ve çıkardığı albümlere bakıldığında ilk albümleri Funeral her zaman en samimi, en naif, en kırsal, en masum ve en toy olarak durmuştur. Bu albüm başka nelere karşılık geliyordu diye düşündüğümde söyleyecek çok fazla şey geliyor aklıma. O zaman Arcade Fire’ın ilk zamanlarından ve Funeral’dan konuşmaya başlayabilirim.

İki metreye yakın cüssede ama bir o kadar sempatik, ailesinin çoğu müzisyen olan ve 2000’de McGill Üniversitesi’ne başlayan Win Butler grubun temellerini -daha sonra 2003’te akademik sebeplerden dolayı gruptan ayrılacak olan- görsel sanatlar öğrencisi Josh Deu ile birlikte McGill Üniversitesinde besteler yaparak atmış. Butler grubun üçüncü üyesi eşi Régine Chassagne ile burada tanışmış, 2003’te evlenmiş ve üniversitenin din çalışmaları alanından mezun olmuştur.

– Win Butler’ın böyle bir bölüm tercihinde bulunması Texas’ta büyümüş ve dini ortamdan oldukça etkilenmiş olmasına bağlanabilir. Kiliselerin sessiz ve görkemli oluşuyla etkileyici bir atmosfere sahip olduğundan, küçükken büyük kiliseleri, dev futbol stadyumlarına benzettiğinden ve mezheplerden bağımsız oldukça ruhani bir insan olduğundan bahsetmiştir. [1] Dolayısıyla Arcade Fire’ın müziğinde din temasının hem sözlerinde hem de müziğinde neden sıklıkla yer aldığına şaşırmamak gerek-

Grup basçı, davulcu ve multi-enstrümantalist birçok ismin eklenmesiyle 2001’de konserlere başladı. Fakat bu dönemde grup içi birçok anlaşmazlık yaşanmış ve sonunda iki ismin değişmesiyle kadroya Butler’ın kardeşi Will Butler da eklenerek grup kendi adını taşıyan bir EP çıkarmıştır. Grupta Josh Deu artık yer almasa da EP’nin kapak tasarımını yapmıştır. 2003’ün sonuna gelindiğinde ilk albümü çıkarmak üzere bağımsız şirket Merge Records ile anlaşma yapmıştır. Merge Records Neutral Milk Hotel, Magnetic Fields başta olmak üzere 90’ların başından beri birçok indie/alternative grubunu bünyesine katmakta olan ekol bir bağımsız müzik şirketidir.

Albüm 2004’te Kuzey Amerika’da Merge Records, 2005’te Avrupa’da ise Rough Trade Records tarafından çıkarılmıştır.

Albümün isminin arkasında yatan sebep Win Butler’ın din çalışmaları eğitimi almış olmasından ziyade üzücü bir olaya dayanmaktadır. Albüm kayıtları sırasında grubun üç üyesi aile yakınlarını kaybettiği için albümün adını Funeral koymuşlardır. Bu durum sadece albümün adına değil, içeriğine de nüfus etmiştir. Öyle ki albümü dinlerken her şarkıda bu havayı soluyorsunuz. Zengin müzikalitesi ve enstrümantal altyapısıyla bir tür senfonik indie rock ağıtı gibi. Cenazenin hüznü ve devamında bu kötü olayları arkalarında bırakıp geleceğe umutla bakmaya çalışan ve aralarındaki aşka tutunan insanların ruh halini siz de paylaşırsınız. Albümün samimiyeti de burada yatmaktadır. Win Butler’ın titreyen sesinden, edebiyat kokan sözlerinin güzelliğine kadar her anında o duyguları yaşarsınız. Bu kadar güzel sözleri acı çekmeyen bir insan yazamaz ve bu kadar etkileyici bir müzik gerçek hayattan ilham almadan yapılamaz dersiniz. Bu albüm sadece benim gibi dinleyicileri değil David Bowie, Bono, Lou Reed, David Byrne, Chris Martin gibi müzisyenleri de çarpmış, onları birer Arcade Fire hayranı haline getirmiştir. David Bowie bununla kalmayıp grubun müziğinde de yer almak istemiş ve birkaç konserde eşlik etmiştir. Bono 2005 Vertiogo turunda açılışı Wake Up şarkısıyla yapmıştır. Lou Reed ve Byrne birkaç konserde yer almak istemişlerdir (Bowie, Reflektor albümünde konuk sanatçı olarak da yer almıştır).

Bu albümün arkasında aynı zamanda Win Butler’ın lise dönemlerinden beri etkilendiği isimler yatar. Joy Division, The Smiths, Radiohead gibi grupların yanında George Orwell gibi edebiyatçılar yer alır. Öte yandan Arcade Fire, Funeral sonrası Radiohead ile kıyaslanmış ve Butler bu benzetmenin üzerine The Bends’i “İsa’nın tezahürü” olarak tanımlamıştır. [2]

İlginç bir bilgi vermek gerekirse Win Butler’ın indie sevgisi bilinse de Régine Chassagne, Win Butler ile tanışmadan önce indie’den haberdar olmadığını söylemiştir. [3]

Arcade Fire, Fransızca’nın yoğun konuşulduğu ve resmi dil olduğu Quebec/Montreal’li bir grup olması sebebiyle bir şarkıda Fransızca sözlere de yer vermiştir. Fakat Régine Chassagne dışında grubun Fransızca bilgisi sınırlıdır. Zaten bu kısımları şarkılarda Chassagne söylemektedir. Albümdeki Haiti parçası Chassagne’ın Haiti’li kökenlerine ithafen yazılmıştır ve Vespers katliamına dayanır. Ebeveynleri Duvalire diktatörlüğü sırasında Haiti’den Kuzey Amerika’ya göç etmiştir.

Funeral, Neutral Milk Hotel albümü olan In The Aeroplane Over the Sea’yi egale ederek Merge Records’un tarihinde en çok sattığı albüm olmuştur. Çok az medya desteğiyle 500,000’den fazla satış rakamına ulaşması bağımsız bir albüm için büyük bir başarıdır. Bugün indie müziğin bu kadar yayılmasında, göz önünde olmasında, alternatif müzik endüstrisini domine etmesinde Funeral’ın payı göz ardı edilemez. Beklenmedik bir dalga gibi gelmiş kıyıda kendi halinde takılan müzik endüstrisine sertçe çarpmıştır. Arkasındaki rüzgar birçok genç müzisyene kapı açmış, onları etkilemiştir.

Funeral, kült indie albümleri arasındaki yerini çoktan almıştır. Indie müziğin Neutral Milk Hotel, Pavement, Modest Mouse, Belle and Sebastian, Yo La Tengo, Wilco gibi gruplarla pek de toprak üstünde olmadan altın çağını yaşadığı 90’lardan sonra dünyaya uzun bir aranın ardından bir tür müjdeleyici haber gibi gelmiştir. Bu kadar güzeli bir daha gelmiş midir tartışmaya açıktır. Bu albüm benim gözümde In The Aeroplane Over The Sea ile birlikte indie marşlarından biridir. Tabii ki sadece indie ile sınırlamak yanlış olacaktır. Eğer olur da birgün uzaylılar dünyayı tanımak isteyecek olurlarsa, insanların o kadar da kötü canlılar olmadıklarını göstermek için bu albüm dinletilebilir.

In The Aeroplane Over The Sea benzetmesi insanlar tarafından çokça yapılsa da benim yazımda daha ziyade öznel bir karşılaştırmadır. 97 tarihli In The Aeroplane Over The Sea de Funeral kadar samimidir ve hüzün üzerine kuruludur. Konusunu Nazilerden kaçmak için yıllarca Amsterdam’daki evinin gizli bir bölmesinde saklanmış ve sonunda yakalanıp öldürülmüş 16 yaşındaki Anne Frank’ten alır. Dünya 97’den sonra bu denli hayattan beslenen bir albümle 2004’te tanışmış ve üçüncüsü için hala beklemektedir. Funeral  gerçeklik konusunda ise ulaşılamaz bir konumda. Öyle ki ben de bu gerçeklikten nasibini almışlardan biriyim. Ben de dedemi birkaç yıl önce, Butler kardeşlerin dedelerini kaybettikleri yaşlarda kaybettim ve onların Funeral’ı kaydettikleri yaşlarda dinlemekteyim. Dolayısıyla dedem vefat ettiğinde bu albümü dinlemekten başka çarem kalmamıştı ve bu albüm ne zaman karşıma çıksa veya dinlesem aklıma dedemi getirecek kadar bir parçam haline geldi. Ben binlerce örnekten biriyim. Funeral, aslında samimiyeti ve gerçekliğiyle müzikten öteye geçerek grupla ortak hisler paylaşan yüzbinlerce insanın fark etmeden bir araya geldiği bir alan, 21. Yüzyıl rock klasiği.

Montreal’in soğuğu içinde büyülü atmosferi ve melodileriyle içinizi ısıtan bu albümü hala dinlemediyseniz daha fazla beklememelisiniz. Şimdiden uyarıyım albüm bittiğinde kendinizi soğuk bir kış sabahı bir cenaze töreni sonrasında sessiz sakin evine dönüp ısınmış ve hayatını yorumlamaya çalışan bir insan gibi hissedebilirsiniz. Ve ironik olanı da bu albümü her dinlediğinizde sizi mutlu edecek olmasıdır.

Mustafa Şardan