Gallipoli ve Zach Condon’ın Şehirleri

Nantes, Bratislava, East Harlem, Fener, Rumeli, Venice, Brandenburg, Prenzlauer Berg, Rhineland, Perth, Gibraltar, Corfu, Gallipoli… Bütün bu yer isimleri aynı zamanda Beirut şarkılarının adları… Beirut’un yüzü, sesi ve bütün şarkılarının yaratıcısı Zach Condon sıradan bir Amerikalının aksine doğduğu yerde yaşamayı değil, dünyanın geri kalanını görmeyi; sadece görmekle de kalmayıp birçok farklı şehrini kendine yurt edinmeyi tercih etti. Paris, New York, İstanbul, Berlin son yıllarını geçirdiği şehirler… Şu an Berlin’de yaşıyor ve Almanca öğreniyor. İstanbul’da yaşadığı dönemde Türkçeyi de epey öğrenmiş hatta 2016’da İstanbul’da verdiği son konserde neredeyse tamamen Türkçe konuşmuştu. Geçtiğimiz Ekim ayında kendisiyle yapılan bir röportaj kaydında İngilizce konuşurken bir kelimeyi yanlış söylüyor ve ardından gülerek, “galiba artık İngilizceyi unutmaya başladım,” diyordu. 

Bu gezgin yaşam tarzı Zach Condon’ı bir yandan bir dünya vatandaşına dönüştürürken diğer yandan da hiçbir yere ait olamama ve yabancılaşma hissine kapılmasına sebep olmuş. “Aslında kendimi hep biraz yerinden edilmiş, yersiz yurtsuz biri gibi hissediyordum. Yaşadığım yerlere ait hissedemedim bir türlü. Büyüdüğüm yer olan New Mexico’da, New York’ta ya da Paris’te hep bir yabancı gibiydim. Seyahat etme fikrini fazlasıyla romantize ederek biraz olsun teselli bulabiliyorum,”  diyor. Başka bir röportajında da “belki çocukluğumda çok fazla Tenten kitabı okumamla ya da Indiana Jones saplantımla alakalıdır. Büyüdüğüm şehir Santa Fe çok güzel olmasına rağmen çok izole bir yerdi. İçimde hep bir kaçma isteği vardı,” diye anlatıyor. 

Beirut’un son albümü Gallipoli üç ayrı şehirde şekil bulmuş: New York, Puglia (İtalya) ve Berlin’de… Condon, İstanbul’da yaşadığı birkaç yıldan sonra New York’a geri dönmüştü. Onu New York’tan uzaklaştıran şeyler Amerika’nın politik ortamı ve şehrin stresi olmuş. Ama zaten 2008’de Paris’te yaşadığı zamandan beri Avrupa’ya geri dönmek aklının bir kenarında varmış: “Berlin hiçbir zaman yaşamak istediğim yerler listesinde üst sıralarda yer almamıştı. Örneğin Paris’te yaşamak en büyük hedefimdi; Türkiye çok heyecan vericiydi ama Berlin’in böyle bir çekiciliği yoktu. Yine de 14-15 yıl öncesinde Berlin’e ilk geldiğimde bende çok derin bir iz bırakmıştı. Tesadüf müdür bilmiyorum; yazdığım ilk şarkılarda en çok kullandığım yer isimleri Berlin’e aitti.” Grubun resmi sitesinde albüm üzerine yayımlanan tanıtım yazısında Condon’ın anlattığına göre 2017 baharında Brooklyn’deki evinin önünde patenle kayarken sol kolunu bir kez daha kırmış ve bunun üzerine New York’taki kayıt çalışmalarına ara verip Berlin’e gitmeye karar vermiş. Prenzlauer Berg’teyken verdiği bir sigara molasında eşyalarını toplayıp Berlin’e yerleşmeye karar vermiş. 

Berlin’de istediği dinginliği bulmuş Condon. “Paris’teyken hiç yalnız kalamazdım. New York ise sürekli stres ve endişe kaynağıydı. New York’ta başka sanatçılarla tanıştığınızda ilk yaptığınız şey kim daha başarılı yarışına girmek oluyor. Berlin’de yeniden konserlere gitmeye başladım. Deneysel ve hatta atonal müziklerin çalındığı galerilere ve küçük kulüplere gittim. Hâlâ şarkı formatında yazıyor olsam da bu müziklerin etkisini Gallipoli albümünde duyabilirsiniz.” 

Ama Berlin de Condon’ı elinde tutmayı başaramamış. Yaşadığı şehirlerde yeni projelere başladığını ama bunları bir türlü tamamlayamadığını; o nedenle şehir değiştirdiğini anlatıyor. İtalya da Berlin’den bir kaçış olmuş. Grup üyelerinden Paul Collins balayı için Roma’dayken Puglia’nın kırsal kesiminde geniş bir stüdyo bulmuş. Bunun üzerine grup 2017’nin Ekim ayında Roma’da buluşup stüdyonun yolunu tutmuşlar. 

Grup İtalya’da kayıtlara devam ederken tabelalarda sürekli ismini gördükleri Gallipoli kasabasını görmeye gitmişler bir gün. Tesadüf eseri kasabaya vardıklarında dini bir geçit törenine denk gelmişler. Törene bir bando eşlik ediyormuş. Condon bunları anlatırken gülerek “benim için herhangi bir konserden daha güzel bir şey bu,” diyor. “Bir yanda büyük bir coşkuyla çalan bandonun sesi, diğer yanda kasabadaki bütün kiliselerden aynı anda yükselen çan sesleri… Tam bir kaos ortamıydı.” Dönemeçli, daracık sokaklarda tören alayının peşine takılmışlar ve gecenin geç saatlerine kadar orada kalmışlar. Ertesi günü “Gallipoli” adlı şarkıyı bir oturuşta yazmış Condon. Sadece yemek yemek için ara vermiş. Şarkıya “Gallipoli” adını da hemen o akşam vermiş. Sözlerini ise birkaç ay sonra Berlin’de yazmış. Eski ve yeni albümlerinin bir karışımı olarak değerlendirdiği “Gallipoli” şarkısı işte böyle ortaya çıkmış. Sadece bu şarkıda değil albümün bütününde yeni şehirlerin, yeni kasabaların tazeliği hissediliyor. Zach Condon farklı coğrafyalardan, farklı iklimlerden damıtıp geçmişiyle harmanladığı melodileri bizlerle paylaşmaya uzun yıllar devam eder umarız.

***

Yazıyı Zach Condon ve Beirut’un Türkiye’deki hayranları için güzel birkaç ayrıntıyla bitirelim. Condon her ne kadar artık İstanbul’da yaşamıyor olsa da İstanbul’a olan sevgisini her fırsatta dile getirmeye devam ediyor. Reddit’in indieheads topluluğunun 8 Şubatta Condon ile yaptığı soru-cevap oturumunda Türkiye’den sıkça bahsetmişti. En sevdiği yerleri soran bir hayranına Meksika, Fransa, Türkiye, Portekiz ve Berlin cevabını veriyor; konser verdiği mekanlar içinde en çok etkilendiği yerler arasında İstanbul Boğazı’nı (Kuruçeşme) da sayıyor. Gerçek bir İstanbullu gibi (Condon birkaç yıl Kadıköy’de yaşamış ve o dönemde kaydettiği No No No albümündeki şarkılardan birine “Fener” adını vermişti) İstanbul’da görülmesi ve yapılması gerekenlerin listesini yapıyor: Adalar’ın etrafında bir vapur turu yapmak, en iyi manzaları görmek için Beyoğlu’nda binaların çatılarına çıkmak ve durmadan yemek yemek… Bu soru-cevap oturumunda, grubun 2019 turnesinin durakları ilan edildiğinde listede İstanbul’u göremeyip üzülenler için güzel bir haber de var: Condon önümüzdeki yazın sonunda İstanbul’a dönmeyi düşünüyormuş. Sadece bir ihtimal de olsa sonbaharda Beirut’u sahnede görebiliriz.