Yılın en dikkat çekici konseri: Emily Wells

Amerikalı multi enstrümantalist, yapımcı, besteci, vokal ve söz yazarı Emily Wells Avrupa turnesi dahilinde 27 Kasım’da İstanbul’u ziyaret etmeye hazırlanıyor. Garanti Caz Yeşili kapsamında düzenlenen konsere Babylon ev sahipliği yapacak.

4 yaşında klasik keman eğitimi ile yeteneklerini sergilemeye başlayan Wells’in tarzı genel olarak “R&B ve klasik müzik karışımı” olarak nitelendiriliyor olsa da R&B, neo-gospel, folk, pop, elektronik, deneysel dans müziği öğeleri ve cazı, klasik müzik ile bir araya getiren geniş bir palete sahip. Kemanın yanı sıra, davul, klavye, analog synthesizer, zil, oyuncak enstrümanlar ya da onun deyimiyle bavuluna sığan her enstrümanı kullanabiliyor.

Çocukluğu klasik müzik ve kilise koro şarkılarıyla geçiren Wells, ailesinin Teksas’tan Indianapolis’e taşınmasıyla caz ile tanışmış. Lise yıllarında caz ile içli dışlı olmasını ise sıkça gittiği küçük bir caz kulübü olan The Chatter Box’a bağlıyor. Lise yıllarında sahip olduğu müzikal açlığı dinleyerek, araştırarak ve sindirerek gideren Wells bu sayede çoğu müzisyenin aksine ana akımdan uzak durarak yeteneklerini köreltmemeyi tercih etmiş. 19 yaşında büyük bir plak şirketinden aldığı teklifi müziğin ana akım doğrultusunda geliştirmesini istedikleri için reddeden müzisyen; eğer teklifi kabul etmiş olsaydım seçtiğim değil, dayatılan bir kariyer içinde sıkışmış olacaktım diyor. Bu başkaldırış ile yolunu çizen yetenekli sanatçı tartışılmaz özgün müziği ile herhangi bir sanatçıya benzetilmesinin de önüne geçiyor.

Wells, sadece kayıt esnasında değil canlı performanslarında da sahip olduğu eşsiz ses ile birden çok enstrümanı oldukça başarılı bir biçimde bir araya getirmekte. Sahnede önceden kaydettiği herhangi bir sesi kullanmayarak canlı altyapı performansı sergilemesi seyirci ile arasındaki bağı kuvvetlendiren bir diğer etken. Stüdyoda geçirdiği vakti sevse de konserlerinden sonra hissettiklerinin herhangi bir uyuşturucu ile karşılaştırılamayacağını ifade ediyor. Neden canlı altyapı performansı sunduğunu ise şöyle açıklamakta:

“Stüdyoda iken doğal olarak seyirciye sahip değilim. Bu durumu sıcak hava balonlarına benzetiyorum. Seyirci sana ne kadar veriyorsa balon o kadar doluyor ve seni uçuruyor.”

Wells, genç yaşına rağmen 9 LP ve 1 EP sahibi olan üretken bir müzisyen.  İlk stüdyo albümü Midori Sour’u 1999’da bağımsız olarak yayımlayan Emily’nin öne çıkan albümleri Beautiful Sleepyhead & The Laughing Yaks (2007), The Symphonies: Dreams Memories & Parties (2008), Mama (2012) ve Kasabian, Handsome Boy Modeling School, Gorillaz, Depeche Mode gibi isimlerle de çalışan Daniel M. Nakamura a.k.a Dan The Automator’ın prodüktörlüğünde Ocak 2013’de yayımlanan Pillowfight. Emily bu albümde Nakamura ile çalışırken sesini nasıl farklı şekilde kullanabileceğini öğrendiğini ifade etmekte.

Wells’in birden fazla enstrüman kullanmaya düşkün olmasının bir diğer nedeni de sesini kullanmaktan çok hoşlanmıyor olmasıydı. Nakamura’dan tek başına vokalin ne derece güçlü olabileceğini ve sesini sevmeyi öğrenen Wells 2012’de Partisan Records etiketiyle yayımladığı Mama albümünün akustik versiyonu Mama Acoustic Recordings’de öğrendiklerini hayata geçirmiş. Geleneksel gospel, akustik gitar ve daha da kırılgan bir biçim alan muhteşem vokali ile Mama Acoustic Recordings, Wells’in müzikal kariyerinde önemli bir dönüm noktası. Albüm yine Partisan Records etiketiyle önümüzdeki Haziran’da satışa sunulacak.

Yaptığı bir röportaj sırasında sahneye her zaman üzerinde “I am too sexy” yazan uğurlu çoraplarıyla çıktığını itiraf eden sevgili müzisyenimizi çorapları, bavulunda taşıdığı oyuncak enstrümanları ve kemanıyla İstanbul’da görmek için sabırsızlanıyoruz.

Seray Şan