Earthless ile Söyleşi

San Diegolu psychedelic üçlü Earthless ile müthiş son albümleri Night Parade of One Hundred Demons üstüne söyleştik.

Öncelikle harika yeni albümünüz için tebrik edip, bu röportaja zaman ayırdığınız için teşekkürlerimizi sunalım!

Nazik sözleriniz için teşekkürler. Tabii bu röportaj için bize ulaştığınız için de ayrıca teşekkür ederiz.

Dinleyiciyi sayısız hissiyatlarla dolu bir girdaba çeken şaşırtıcı bir enstrümantal albüm çıkardınız, gerçekten muhteşem bir albüm! Yakın zamanda Night Parade of One Hundred Demons incelememizde de bahsettiğimiz gibi, müzik dinledikçe genişliyor ve müzisyenler arasındaki kimya da birinci sınıf. Bu güzel çalışmanın yaratıcıları olarak daha kişisel bir düzeyde baktığımızda, albümün genel sound ve performansından memnun musunuz?

Teşekkür ederiz. Bu albümün ortaya çıkmasından gerçekten çok memnunuz. Yazması ve kaydetmesi gerçekten çok keyifliydi. Şimdiye kadarki en iyi albümümüz olduğunu düşünüyoruz.

Albüm sadece iki (üç) şarkı içeriyor; ilki hipnotik 40 dakikalık iki bölümden oluşuyor ve ikinci parça Death to the Red Sun, 21 dakikalık epik bir şarkı. Bu bana sadece iki şarkıdan oluşan ilk albümünüzü hatırlattı. Bu oldukça sıra dışı şarkı listesine geri dönme fikrini biraz anlatır mısınız?

Black Heaven’ı yapmak biraz zor olmuştu. Konfor alanımızın dışında bir şey yaratmak için farklı bir şey yapmak istemiştik. Yaptık ama sanırım bu albümü bitirdikten sonra “yapısı belli” şarkıların kısıtlayıcı olduğu ve bu şekilde çalmayı sevmediğimiz sonucuna vardık. 2018 boyunca bu düşünce benim için netleşti. Doğaçlamanın çoğu gitmişti. Konserlerde çaldığımız doğaçlamalar zaman içinde bir rutine oturdu. Daha esnek bir yapıya sahip olmak bizim için hem daha rahat hem de keyifli.

Night Parade of One Hundred Demons’ın her iki bölümünde de Hyakki Yagyō olarak bilinen Japon efsanesinin hikayesini anlatan birçok ambient bölüm var. Tüm albüm sanki bu efsane için bir film müziği tadında diyebiliriz. Bu arada, albüm kapağı da harika olmuş, ürkütücü ve sounda muhteşem bir şekilde uyuyor. Şarkıların bestelenmesinde ve düzenlenmesinde bu efsane ne kadar önemliydi?

Şarkıları düzenlemeye başladığımızda hikaye önem kazandı. Rifflerin çoğunu yazmıştık. Ama bu hikayeye bakmaya başladığımızda, bir film müziği olmaya başladı. Başlık parçası için, Hyakki Yagyo’nun bizim versiyonumuz diyebiliriz. Death to the Red Sun da ona eşlik eden bir parça, ancak Night Parade of One Hundred Demons panik ve bilinmeyen şeylerin dehşetinin hikayesini anlatıyor. Pandemi ile dünyada değişen genel havayla bir tür uyumu olduğunu hissettik. Kendi kendine uygulanan karantina hayatta kalmanızı sağlar.

Yine parçaların yapısından yola çıkarsak, bir yanda onlarca farklı solonun çığlık attığı, dakikalarca genişleyen rifflere sahip parçalar var; bu riffleri oldukça uzun tutuyorsunuz, ancak tam kıvamında bir uzunluk. Farklı bölümler arasında bariz bir uyum var ve şarkı yapıları birçok farklı ruh hali içeriyor. Öte yandan, albüm canlı kaydedilmiş gibi geliyor. Kayıt sürecinden biraz bahseder misiniz? Kayıtlarda calışınız belli bir omurga yapısına mı dayalı, yoksa farklı bir yaklaşım mı benimsediniz?

Albümün çoğunluğunu minimum izolasyonla canlı olarak kaydettik. Mario ve ben büyük bir odada birlikteydik ve Isaiah o odanın içindeki küçük bir kabindeydi. Ritim parçalarının tümü nispeten esnek parça yapılarıyla canlı olarak çalındı. Bu yapıların içinde epeyi jam havası da vardı. Gitar sololarının çoğu, perküsyon ve ambiyans geçişlerinde kullanılan synthesizerlar bu yapıların üzerine sonradan kaydedildi.

 Black Heaven‘ın aksine Night Parade of One Hundred Demons tamamen enstrümental. Albümde vokal olmamasının, o gecenin iblisler ve hortlaklarla dolu resmini çizmeye yardımcı olduğunu düşünüyorum. Bu albümde vokallere yer vermeme seçiminin arkasında ne vardı?

Bu kayıtta vokal yaparsak minimal olacağını baştan kafamıza koymuştuk. Aslında bazı bölümler başlangıçta sözlü olacaktı. Isaiah henüz şarkı sözü bulamadığından vokal yerine bir melodi çalıyordu. Ve melodi o kadar mükemmel uyuyordu ki sonunda hikayeyi anlatmak için kelimeler yerine melodileri kullanmaya karar verdik. Bence iyi sonuç verdi.

2018’den beri saykodelik rock’tan ziyade metal müzikle ilişkililendirilen plak şirketi Nuclear Blast ile çalışıyorsunuz. Bu ortaklık hakkında ne düşünüyorsunuz?

Nuclear Blast harika oldu. Hiçbir sorunumuz yok. Bizi bünyelerine almış olmaktan mutlu görünüyorlar ve biz de onların kadrosunun bir parçası olduğumuz için mutluyuz.

Bu bahar için Birleşik Krallık/Avrupa turunu yeni duyurdunuz (ve umarım Lyon konserine katılabilirim!). Özellikle pandemi sırasında albümün yazıldığını düşünürsek, bu güçlü yeni şarkıları dinleyicilerin önünde çalacağınız için heyecanlı olmalısınız. Bu turdan canlı bir kayıt yayınlamayı planlıyor musunuz? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Evet, bu kadar uzun bir aradan sonra turneye çıkmayı dört gözle bekliyoruz. Özellikle İngiltere’ye ve Avrupa’ya geri dönmek harika. En son oralarda çalalı epeyi zaman oldu. Dinleyenlerin yeni parçalara tepkilerini görmeyi gerçekten sabırsızlıkla bekliyorum. Bence iyi geçecek.

Bu noktada canlı kayıt için plan yok ama kim bilir, belki birisi iyi bir kayıt alabilir.

Kıyı okurları için son bir sözünüz var mı?

Röportaj için tekrar teşekkür ederiz. Konserlerimize gelen, plaklarımızı ve tişörtlerimizi satın alan ve son 20 yılda bize destek olan herkese çok teşekkür ederiz. Bunu onlarsız başaramazdık. Birbirimize karşı nazik olalım. İnsanlara saygı ve sevgi ile davranalım. Bunun dünyayı daha iyi bir yer haline getireceğinden eminim.

Earthless’ın resmi sitesine şuradan ulaşabilirsiniz.