Seneyi Kapatırken / Gizzard Dünyaya Karşı

Bütün bir seneyi “en iyi albümler” listesiyle ele almak güç iş. Bu yüzden senenin tamamını ele almak yerine gözden kaçırılması kolay, değişik işler peşinde koşan insanların ürettiği 10 albüme göz atacak ve ardından ikramiye grubumuza, birçoğumuz için seneye damga vuran “o” ekibe hak ettikleri şekilde ayrı bir paragraf açacağım.

10. The Underground Youth – What Kind of Dystopian Hellhole Is This: Mükemmel gecelerin tekinsiz müziği; post-punk’tan dream pop’a, Velvet Underground’dan The Cure göndermelerine kadar her şeyiyle harika bir iş.

9. Yüksel Güney Hanedan – The Voyage: Bilinmeyene doğru bir gece yolculuğu, yeni avantgard müzik örneklerinin içinden sıyrılacak bir kalite; içine girmesi güçse çıkması daha da güç.

8. The Residents – The Ghost of Hope: Deneysellik ve gizem mi dediniz, kimliği bilinmeyen bu adamlar  mevzubahis iki mefhumu 50 yıldır gururla icra ediyor.

7. Yazz Ahmed – La Saboteuse: Geleceğin sosuna bulandırılmış geleneğin sesi, Doğu ile Batının kesiştiği bir deneyim; mistik caz adına gerçek bir başyapıt.

6. Oxbow – Thin Black Duke: Çok sert bir blues, gürültülü bir huzur, uçsuz bucaksız bir bilgelik; zamanında çok hovardalık yapmış bir grubun olgunluk dönemi eseri.

5. Lambert – Sweet Apocalypse: Yarı zarif, yarı kaotik; yarı klasik, yarı fütürist; maskeli piyanistin son şaheseri huzurlu başlayıp bir fırtınanın içine korkusuzca atılıyor.

4. Igorrr – Savage Sinusoid: Listenin en büyük mayını, dokunan patlıyor, müzik ruha işlediği an içinden çıkılmıyor; zarifliği sertliğinde, aklı arıza, kalbi güçlü atıyor.

3. Bent Knee – Land Animal: Indie, art rock, prog, avantgard; tarzlarına ne derseniz deyin Bent Knee hepsi ve toplamda hiçbiriyle aklınızı almaya geliyor.

2. Benjamin Clementine – I Tell A Fly: Paris, Londra ve ardından dünyayı fethetmek için yolunda emin adımlarla ilerleyen bir adamdan gelen yeni opera; korkusuz ve öngörülemez.

1. Major Parkinson- Blackbox: Tom Waits’vari bir vokalin karizması, sinematik bir müziğin görkemiyle birleşti; senenin en güzel ve en gizli sürprizlerinden.

https://www.youtube.com/watch?v=6HBlTAXtR5g

BONUS: Ve senenin grubu…

Neredeyse 1,5 aydır yeni albüm yayımlamayarak hepimizi merakta bırakan King Gizzard & The Lizard Wizard, son dakikada 2017 için vaat ettikleri 5 albümün beşincisini de yayımlayarak bu senenin gerçek şampiyonu oldu. Her albümde ayrı bir orijinallik, ayrı  bir tema gözetip kendi festivalleri Grizzfest‘i organize etmek gibi hamlelerde de bulunan Avustralyalı delilerin üretkenlik anlamında önündeki tek rakipleri Buckethead artık; ki zaten onunla bir nevi başka dünyaların insanları sayılırlar. Yeni albümleri Gumboot Soup, günler evvel single formunda yayımladıkları 4 şarkıya da yuva oldu. Müzikte türlü deliliklere sahne olan bir senede bedava albüm dağıtmaktan uzay operası yazmaya kadar birden fazla deliliğe imza attıkları için King Gizzard‘a ne kadar hayran olsak azdır. 2018’de ister yeni müziğe ara versinler, ister 20 albümle dönsünler; kükremeye devam edeceklerine şüphemiz yok.

İşte birer cümlelik değerlendirmeleriyle 2017’nin bize sunduğu 5 Gizzard albümünün çok şahsi bir sıralaması:

5. Sketches of Brunswick East: Mild High Club’la girişilen bu caz güzellemesinde tekrar tekrar dinleyeceğimiz çok şey var; ne var ki Gizzard sound’undan biraz kesintiye gidilmiş.

4. Gumboot Soup: Son dakika golü, zamanla gözümüzde değeri yükselebilir; ancak önceki albümlerin görkemine yetişemediği de doğrudur.

3. Murder of The Universe: Kellelerin havada uçtuğu hızlı ve bir o kadar da absürd bir uzay operası; 3 epik hikayeden oluşuyor ve grubun bugüne kadar çıkardığı en sert işlerden biri.

2. Flying Microtonal Banana: Senenin ilk albümü mikrotonal gitarları ve sound’uyla herkesin gözdesi oldu; en geniş kitlelere ulaşan da bu albümdü zaten.

1. Polygondwanaland: 10 dakikalık epik Crumbing Castle’la açılıp içine girildikçe daha çok kendine bağlayan bu eser, Gizzard’ın bu sene yayımladığı en bütünlüklü işti muhtemelen; bedava sunulması da ayrı bir olay oldu.