Palmiyeler: “Yine Beraber Dans Edeceğimiz Günler Yakındır”

Yerli sahnenin özel ekiplerinden Palmiyeler, tekliler halinde adım adım yayınladıkları son albümleri Ben-Hür ile bir kez daha birçoğumuzun kulaklarını uzun uzun işgal etti. Biz de çok geçmeden kendilerine ulaşıp Ben-Hür, müzik sektörü, gelecek planları ve ötesi üstüne sorular yönelttik. Keyifle okumanız dileğiyle…

Soldan sağa: Mertcan Mertbilek, Tarık Töre Elgay, Rana Uludağ, Barış Konyalı.

Klasik başlangıç sorumdur, pandemi günlerini nasıl geçirdiğinizi, nasıl olduğunuzu sorayım öncelikle.

Barış: Pandemi yoğun konser serisinin sonuna denk geldiği için ilk bir-iki ay hoşuma gitti ama sonra konsersizlik canımı çok sıktı, çünkü keyif aldığım tüm şeyler durdu. Ben de uzun süredir görmediğim ailemin yanına, İzmir Foça’ya gittim. Temiz hava bol alkol ile kendime geldim. 

Rana: Benim hayatımın epey değiştiği ve hala değişmekte olduğu bir dönem oluyor aslında. Üç yıllık New York serüveninin ardından pandeminin ortasında İstanbul’a geri döndüm. Hayatta beni mutlu eden şeylere odaklandığım ve yaptığım her şeyi daha büyük bir farkındalıkla yapmaya çalıştığım bir dönem.

Tarık: Tüm kötü yönlerinden ayrı bakarsam sessiz sakin sokaklar hoşuma gidiyor. Çalışmak için de olumlu katkıları oldu.

Yeni derlemeniz Ben-Hür’den şarkıları geçtiğimiz iki yıla yayarak çıkardınız. Bu süreçte de yaşama dair çok şey değişti. En başından beri bu teklilerden albüm çıkarma fikriniz var mıydı, yoksa zamanla mı gelişti?

Mertcan: Kayıtları albüm düşüncesi ile yaptık ancak süreç farklı ilerledi ve tekliler yayınlamaya başladık. Yine de Ben-Hür olması gerektiği şekilde yayınlandı sanırım.

Rana: Her şarkıyı kaydederken verdiği hissiyat ile  yayınlandıktan sonra dinlediğimde bende uyandırdığı hissiyatlar çok farklı oldu. Bu hissiyat farkını genelde bir şarkının kaydından belki seneler geçtikten sonra hissederim ben, ama bu kadar kısa zamanda bu değişikliği yaşamam sanırım yaşadığımız dönemde her şeyin ne kadar hızlı evrildiğinin bir göstergesi oldu benim için.

Tarık: İlk defa tekli olarak çıkardık bir albümü. Benim için albümün gelişimini bu şekilde izlemek yeni bir deneyim oldu. 

Dijital çağda müzik endüstrisi artık albümlerden ziyade teklilere bel bağlamış durumda diyebiliriz. Bir yandan da plak satışlarında bir artış söz konusu, bu da belli bir kitleyi albüm almaya itiyor. Tekli – uzunçalar ikileminde siz ne tür görüşlere sahipsiniz?

Mertcan: Hepsi geçerli yöntemler gibi gözüküyor. Ben-Hür böyle ilerledi ancak gelecek albümde tekliler üzerinden gitmeyi düşünmüyoruz. Bir kaç tekliden sonra albümü paylaşacağız. Yılbaşında Ben-Hür de plak olarak yayınlanacak. Plaklarımız yurtdışında bulunan bir şirket tarafından basıldığı için buradaki dinleyicilerin ulaşması bazen zor olabiliyor. Pandemi sonrası daha iyi bir dağıtım yapılabilir diye düşünüyorum, bu süreçte websitemiz üzerinden sipariş verilebiliyor.

Müziğinizden üstümüze sürekli yaz meltemleri esiyor desek uygun bir benzetme olur sanırım. Ben-Hür’deki şarkılardan pandemi süresince kaydettiğiniz oldu mu, yaşamın değişmesi o yaz meltemini nasıl etkiledi ve etkiliyor? Bu defa “Kar Yağmıştı” gibi bir şarkı ismiyle karşılaşmamız ne kadar tesadüf, ne kadar bununla ilgili?

Mertcan: Bir ‘Kar Yağmıştı’ daha yok ancak ilgi çekebilecek başka şarkılarımız olduğunu düşünüyoruz. Ben-Hür pandemiden hemen önce tamamlanmıştı, o sebeple bu albümü çok etkilemedi ancak şu an üzerinde çalıştığımız albüm bu süreçte kaydedildi. 

Yeni şarkınıza da adını bahşeden Jazz Jackrabbit oyununun hafızasındaki yeri nedir?

Mertcan: Bu şarkı üzerine ne zaman çalışsam kız arkadaşım Yasu şarkının Jazz Jackrabbit gibi olduğunu söylüyordu. Böylelikle şarkının adı benim için de Jazz Jackrabbit’e dönüştü.

Albümdeki şarkılara başka videolar gelecek mi? Bir yenisini izledikçe tadı damağımızda kalıyor doğrusu.

Mertcan: Maalesef Ben-Hür burada sona erdi ancak yeni albümdeki şarkıların videoları için çalışmaya başladık.

Kapak görselindeki yunus ile isimdeki Ben Hur göndermesi, birlikte nasıl bir diyalektiğe oturuyor?

Mertcan: Ben-Hür bir arkadaşımızın çıplak denize girmek için kullandığı kelimeydi, biz de bunu yunus ile birleştirip kapağa taşıdık.

Favori enstrüman modelleriniz neler?

Rana: Yurtdışına ilk çıktığım anda yeni davul alma hayali içerisindeyim. Yıllardır göz diktiğim davul seti Sonor Vintage Series. Çok sevdiğim davulcu dostum Can Kalyoncu’da da aynısından var, yakında pişti olacağız.

Tarık: 50-60 yılları arasında çıkan Fender P-Bass’ler. Özellikle Maple klavyeler.

Barış: Ben Hallow-Body ve Bigsby tremolo kolu olan gitarları çok seviyorum ama yakında ben de Fender Stratocaster alacağım. Mertco’da gördüm beğendim, kıskandım. Görünüş olarak Rickenbacker gitarları da seviyorum.

Mertcan: Uzun yıllar Epiphone Casino kullandım, hala harika bir gitar olduğunu düşünüyorum, başka jazz kasa gitarlarım da oldu ve genelde favori modellerim hep onlardı. İki senedir Fender Stratocaster ile çalıyorum, bu gitarın da farklı bir çalım zevki var. İleride bir akustik Gibson almak isterim. Çok güzel gözüküyorlar.

Mertcan ve Tarık, Kilink günlerinizi sonlandırmanızın sebebi punk’tan öte arayışlara girişmenizdi. Elbette Palmiyeler’in sonlanmasını istediğim yok, ama her şeyin online, saçma ya da gergin olduğu günümüzde Kilink gibi bir punk projesine bir yeniden uğrama, o enerjide bir iç dökmeyi yeniden deneyimleme isteğiniz oluyor mu hiç? 

Mertcan: Birçok sebep var. Zamanında insanlar Kilink’e şu an olduğu kadar ilgi göstermiyordu, biz de yerimizde saymak istemedik. İkinci sebep de artık 16-17 yaşında olduğumuz insanlar değiliz, o günlerin enerjisi ile şimdi dönüp baktığımda şaşırdığımız şeyler yapmışız. Öyle kalmasının çok daha iyi olacağını düşünüyorum. 

Tarık: Son iki yılda yoğun istek üzerine iki tane konser verdik aslında. Hala da en çok sorulan sorular arasındadır. Çok iyi vakit geçirdik fakat çaldığımız yere sığamadık, herkes konseri izleyemedi, o biraz içimde kaldı.

Rana, artık aramızda olmayan bir davulcuyu canlı izleme imkanın olsaydı bu kim olurdu? Seçmek zor gelirse birden fazla kişi de olur…

Rana: Güzel soru. John Bonham, Buddy Rich ve yakın zamanda aramızdan ayrılan Viola Smith.

Barış, bundan böyle klavye ya da gitardan sadece birini çalacaksın deseler hangisini seçerdin? 

Barış: Gitarı tercih ederdim. Gitarla çalıp dans ederken çok daha rahatım.

Şu aralar neler dinliyorsunuz?

Mertcan: Spacemen 3, Babe Rainbow.

Rana: Az önce Michele Mercure’un Beside Herself albümünü dinledim. Onun dışında bu aralar çoğu zaman downtempo müzikler dinliyorum. Jay Daniel, Fred Pallem, Terry Callier, Ted Lucas…

Tarık: Prefab Sprout’u yeni keşfettim, tam aradığım sound. Bir de Whitesnake’in “Is This Love” şarkısına taktım bir ara.

Barış: Son iki haftadır özlediğim için bol bol Oingo Boingo, Devo dinlemeye başladım. Frankie and the Witch Fingers, Los Tigrillos, Arthur Lee (Love)… 

Hepimizin konsere hasret kaldığı şu günlerde bizimle paylaşmak istediğiniz, çok da bilinmeyen konser anılarınız var mı?

Rana: Amerika turnemiz başlı başına dev bir hikaye, ancak son konserimizi Mertcan’ın rahatsızlığı sebebiyle enstrümantal yapmaya karar verip sahnede farklı bir akış yakalamamız unutulmazdı.

Tarık: Bir festivalde çok sevdiğim Moğollar’ın sonrasında çalıyorduk. “Bir Şey Yapmalı”’yla bitirdiler. Biz de “Yapamam”’la başlamıştık. 

İnternetten konser verme fikrine nasıl bakıyorsunuz? 

Barış: Ben Internetten konsere çok sıcak bakamıyorum. Sahnedeyken seyirciden çok fazla enerji alıyorum ve o enerjiyi toplayıp seyirciye geri veriyorum. Benim için çok büyük bir motivasyon. Özellikle Palmiyeler konserleri seyircili olmalı diye düşünüyorum. Ama birlikte çalmayı da çok özledim. Hadi gel çalalım deseler koşa koşa giderim. 

Geri dönüp baktığımızda yerli alternatif sahnede çok hızlı yükseldiniz. Sahne de birbirinden güzel ekipler çıkardı geçtiğimiz yıllarda, bu yükselişin parçası olmak, bunu içeriden deneyimlemek nasıl bir şey?

Rana: Hep beraber büyüdüğümüz birçok grup var bu dönemde. Sanırım farklı farklı bir sürü sanatçının müzikal yolculuğuna, üretimlerine şahit olmak geçtiğimiz yılları düşününce bana en çok ilham veren şeylerden bir tanesi. İçeriden deneyimlemek konusunda ise, kesinlikle bundan yıllar sonra çocuklarıma anlatacak müthiş hikayeler biriktiriyorum!

Tabi şu anki gerçeklik o kadar da güllük gülistanlık değil: Müzik sektörü, bilhassa alternatif sahne ayakta kalmak için görülmemiş bir çaba sarf etmek zorunda. Zaten önceden de bu ülkede sanatçı olarak ayakta kalmak kolay değildi. Sizce o günlerden bugüne ne değişti, daha neler değişecek?

Rana: Gelecekte neler olacağını tahmin etmek mümkün değil. Ancak net olarak söyleyebileceğimiz bir şey varsa o da müzik sektörünün ülkemizde olup biten her şeyden en hızlı ve en sert şekilde etkilenen sektörlerden bir tanesi olduğu. Sanatçılar için ayakta kalmak sadece Türkiye’de değil bütün dünyada neredeyse imkansız hale geliyor. Olmasını umduğum şey ise gelecek nesillerin bu konuda bilinçli insanlar olarak yetişmesini sağlayabilmek ve bununla beraber müziğe ve sanatçıya biçilen maddi/manevi değerleri yüksek tutabilmek. 

Bir şey yapmalı, ne yapmalı?

Rana: Merak ettiğin her deliğe burnunu sokmalı, keşfetmeli!

Tarık: Hey!!

Mertcan: Tatil.

Son söz olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Mertcan: 2021 yılında yeni Palmiyeler şarkıları ve videoları gelecek. Bunlar için çok heyecanlıyız.

Rana: Bu zor dönemde bağımsız sanatçılara elinizden geldiğince destek olmayı lütfen unutmayın. Herkes kendine dikkat etsin, yine beraber dans edeceğimiz günler yakındır!  

Barış: Sert kalın, taviz vermeyin. Şaka şaka.

Palmiyeler’in resmi sitesine şuradan, Instagram profiline şuradan ulaşabilirsiniz.