İstanbul, onları İyi karşıla!

Özellikle farklı türleri birleştirmeyi seviyorsanız, birbirleriyle müzik olmaları dışında pek alakaları olmayan tarzlardan hoşlanıyorsanız bizce bu liste size göre!

Bu yazının yayınlanmasından önce konuk ettiğimiz Tortured Soul, Pelican ve Gold Panda konserlerinin devamının gelmesini dileyerek başlıyoruz.

Seriye Brian Eno ile yaptığı düet ile daha çok tanınan fakat ilk dj setini 17 yaşında almış olan ve 90’lı yılların başından beri müziğini icra eden bir isim, Timo Maas ile başlıyoruz. Deneysel elektronik müzik yapan müzisyenlerin yanında, daha çok takip edilen ve belki daha az risk alan büyük müzisyenlerden biri olan Timo Maas 27 Nisan’da Anjelique’de olacak.

İlk ters köşemiz Radio Moscow ile olacak. Heyecanımıza yenik düşeceğimiz, belki de sahneye “I just don’t know” diye bağıracak kadar sevdiğimiz Radio Moscow ise, 30 Nisan tarihinde Garage İstanbul’da olacak. The Black Keys, Hugo, The Stone Roses, The Dead Weather, Them Crooked Vultures derken tekrar tırmanan blues ilhamlı rock tınılarına başka bir soluk getiren Radio Moscow’un mümkünse sahneden, damağımızda yeterince tat bıraktıktan sonra inmelerini istiyoruz.

Bir indie grubu olan Mystery Jets Salon İKSV’nin Nisan programında ve 28 Nisan’da bizle buluşacak. İnanın Mystery Jets’in de bu ülkede neredeyse bir stadyum dolduracak kadar dinleyicisi var fakat bu sefer İKSV Salon yeterli olmak zorunda. Indie pop ne demektir sorusuna cevap olan grup, ana akım haline gelmiş bir alternatif akımın dönüştürdüğü çağdaş müzik zevkine hitap ediyor.

Movits!, hip-hop’u swing ve jazla birleştiriyor, hali hazırda bu durum, kıyafetlerinden saçlarına kadar kendilerine yansıyor. İsveç’ten kötü müzik çıkmayacağına artık iyice kani olduğumuz şu günlerde son bir kanıt arıyorsak 28 Nisan Ghetto konserlerinde bulabileceğiz. Şimdi oturduğunuz yerden kalkın, Sammy Davis Jr.’I açın ve gerisini Movits! e bırakın. Size neden bu listede olduklarını, bu satırları okumuş olduğunuzu anlatsınlar.

Biz bu sene Woodkid’siz edemedik ve onu da İstanbul sahnesine çağırdık. Hem de iki gün! Woodkid hem 1 Mayıs hem de 2 Mayıs tarihlerinde Babylon’da. Iron adlı şarkısıyla ilgisini çekmediği kişi bırakmayan Fransız yönetmen Yoann Lemoine’nin müzik projesi olarak karşımıza çıkan Woodkid, melankolik, melodik ve deneysel.

Woodkid’den hemen sonra 3 Mayıs tarihinde bir güzel Chinawoman dinleyeceğiz. Rus genine sahip bir Kanadalı olan Michelle, tüm yeteneğiyle bizi eski zamanlara götürüp getirecek. Müzikal altyapısı oldukça yoğun olan şarkılarında enstrümanların çoğunu kendi çalabildiği için konserinin nasıl olacağına dair merakımız gittikçe artıyor.

Yine de Chinawoman’a ikna olmadıysak belki aynı gün İKSV’de akustik olarak yer alacak olan Patrick Wolf’u dinleriz. Zira çağımızda neredeyse çağdışı kalacak fakat bu sıfatı olumlu anlamıyla hak edecek genç bir ozan olmayı onun kadar iyi beceren müzisyen sayısı yok denecek kadar az.

Ters köşelerle devam ediyoruz. Bunlardan 1.si tırmanan akım dubstep ve onun harika icracısı Rustie’nin 4 Mayıs’ta olacak Babylon Konseri. Çünkü müzik, ruhun gıdası olduğu kadar vücudumuzdaki gıdayı yakmaya da olanak sağlamalıdır.

Bizlere biraz Mr. Scruff’ın prodüktörlüğünü yaptığı müzik türlerini hatırlatan Mark Farina ise, elektronik benzeri bir caz müzik üretimiyle 6 Mayıs’ta Babylon’da olacak. Mushroom Jazz serisinde kendisi gibi birçok başka dj ile birleşen Farina, funky caz ve hip-hop’un elektronik halinden haz alanlara aradıkları tadı verecektir diye düşünüyoruz.

Babylon, konserlere 9 Mayıs Of Montreal konseri ile devam edecek. Of Montreal bizlere biraz Beatles’ı hatırlatabilecek kadar iddialı bir glam rock sunuyor. Çağdaş indie müzisyenlerine güzel bir örnek olan grup üstelik çok yeni de sayılmaz, 1996 senesinden beri David Bowie’den de etkilendiği tartışılmayacak bu müziği yapıyorlar. Hareketli şarkıları havaların ısınmaya yeni başladığı anlarda gereken enerjiyi kanımıza taşıması kaçınılmaz.

Genelde Mayıs’la açılan festival sezonu için başlangıçlar tadında bir oluşum olan Babylon Soundgarden, 26 Mayıs’ta Parov Stelar ile Oi Va Voi’ yi konuk edecek. İki isme de yeterince aşinayız.

Aşina olduğumuz diğer isimler de bu yaz herkesin bildiği gibi Red Hot Chili Peppers, Guns’n’Roses, Megadeth, Madonna, Morissey ve Leonard Cohen. Belki bu büyük konserlere biletler bulunamadı, belki bazısının henüz biletleri satılmaya başlanmadı ama seven sevmeyen herkesin, kaçırdıklarına üzüleceklerini kabullendiği bu müzisyenler, muzip bir bakış açısıyla İstanbul’a göçün bu denli artmasına sebep olanların başında düşünülebilir.

Yazın yankı uyandıran başka bir konseri ise gerçekten günümüzde neredeyse popüler müzik sayılabilecek denli revaçta olan bir alternatif müziğin sahipleri Two Doors Cinema Club ve Metronomy. İkisi de hayli melodik müzikler yapan ve şarkılarında her türlü öğeye sahip olan gruplar.

Bunların dışında 25 Ağustos’ta, Santral Kıyı Amfi’de sahne alacak olan müzisyen, Kings of Convenience ile yaptığı işbirliği ve Brokan Social Scene solistliğiyle tanınan, muhteşem sesli Feist’den başkası değil.

Bu yaz uzun süredir her yaz olduğu gibi, festivaller de dolu. Bu festivallerin açıklanmış ana gruplarından bildiğimiz heyecan verici iki isim daha sayalım;

İlk olarak 13 Haziran’da ise Electronica Festival’de ziyaretlerinden birini daha yapacak olan Hercules&Love Affair. Jessica 6’in sesini ve Anthony&the Johnson’s Anthony’sini içeren Hercules&Love Affair tam bir nu-disco simgeliyor. Aynı festivalde WhoMadeWho’nun da olduğunu ekleyelim.

30 Haziran’da Mono Fest’de göreceğimiz Metric’ in şarkıları dupduru bir pop rock sunuyor.

 

ve son olarak 13 Temmuz 2007’de İstanbul Caz Festivali kapsamında ülkemize gelmesi planlanan ancak daha sonradan iptal edilen The Dears konseri tam 5 yıl sonra, 12 Temmuz 2012 tarihinde gene Caz festivali kapsamında İstanbul’da olacak.

 

Şimdiden iyi eğlenceler