Enslaved ile Uzaya Yolculuk

Progresif/black metal dünyasının saygı değer isimlerinden Enslaved, Caravans to the Outer Worlds isimli yeni EP’lerini Nuclear Blast etiketiyle yayımladı. Pandemi döneminde 15. albümleri Utgard ile etkinliklerini sürdüren Norveçli beşli, bu etkleyici EP ile momentumlarını korumakla kalmayıp yeni yolculuklara yelken açıyorlar.

Günümüz dünyasının hengamesinde, uzayda bir yaşam düşüncesi eskisine oranla daha fazla dillendirilmeye ve akla yatmaya başladı. Özellikle yok efendim aydan arsa aldık, balayına Mars’a gidiyoruz, yok Elon Musk bize daire sattı gibi tuhaf tuhaf şeyleri yavaş yavaş duyar olduk. Uzay hukuku üzerine bile birçok yeni görüş de peyda oldu. Bunlarla ne kadar ilgili bilinmez ama Enslaved, Caravans to Outer Worlds ile dinleyiciye umutsuz ve ıssız bir dünyayı geride bırakmanın müziğini sunuyor. Genel bir konsept içerisine oturtulmuş dört tema tabanlı parça, bu yolculuğun ve bilinmeyenin keşfi üzerine sürükleyici bir hikaye anlatıyor.

Müzikal açıdan baktığımızda kişisel görüşüm bu EP’nin bir önceki albüm Utgard’dan çok daha akılda kalıcı olduğu yönünde. Grup, bu EP’de özellikle klavye tabanlı yeni bir arayışa gitmiş ve bu yolda da bir dikiş tutturmuş gibi. Yanlış anlaşılmasın; eski işlere çok benzer yönler var ancak bu EP’ye dair bazı şeyler çok taze ve ferahlatıcı. Eski black metal dönemlerinden gelen o çiğ sound ile yakın dönemdeki progresif metal etmenlerinin bölüm bölüm flörtleşmesi oldukça ilgi çekici. Açılış parçası, ürkütücü synthleri, hafızalara kazınan bas riffi ve ölüyü diriltecek kudretteki gitar sololarıyla yankılanıyor. Çok geniş olmasının yanında odak noktasını da kaybetmeyen başarılı bir sound yakalanmış.  Parça katman katman ilerliyor ve her bölümde başka bir enstrüman, parçanın klibindeki volkanik patlamalardaki gibi yeni bir tabaka oluşturuyor. Bu cürufu EP’nin devamında bırakıp gideceğimiz açgözlü dünyanın uğursuzluğu şeklinde okuyabiliriz.

Bu güçlü açılış parçası, “Towards the outer worlds” (dış dünyalara doğru) sözleriyle atmosferik bir şekilde yerini  Intermezzo I: Lonnlig.Gudlig’e bırakıyor. Sinematik ve karanlık bir havadaki bu enstrümental parça, EP’deki gerilimi arttırıyor. Bir marş kıvamında yükselen parçada trampet, sinir bozucu denebilecek organ ve palm-muted gitarlar adeta yangına körükle gidiyor. Ardından gelen o ağır ve oturaklı riff ile kendimizi bir savaşın ortasında buluyoruz ve sonra bir anda her şey yok oluyor.

Sıradaki parça folk tabanlı Ruun II – The Epitaph açılış parçasının bir başka sureti gibi. Evet, grubun 2006’da yayımlanan ve belki de diskografisinin en sağlam yapı taşlarından biri olan 9. albümü Ruunun yıllar sonra başka bir biçimde geri dönüşü.  Ruun II, klibiyle de ilk parçanın devamı/karşıtı niteliğinde. Etkileyici akustik gitar vuruşlarıyla başlayan parça, ilk elektrik gitar dokunuşlarında bizi 2006’ya şöyle bir götürüp getiriyor. Organların harika desteğiyle birlikte giren tomlar, yüce bir kahramanlık öyküsü anlatan vokalin gururlu konvoyu gibi. Ortadaki kırılma anı, özellikle modülasyon efektleriyle bir girdap gibi dinleyiciyi içine çekiyor. Sağlı sollu akustik gitarlar ve kasvetli bir koronun ardından yeniden yükselen parça dinleyicinin kemiklerine işliyor. Geçmişin gölgesinde takılı kalma temasıyla biten parça benim bu EP’deki favorim.

Son parça Intermezzo II:the Navigator dinleyiciyi uzaya götüren bu çılgın karavanın pilotu. Her ölçüde bir tık daha yükselen şarkı, uzay gibi genişledikçe genişliyor. Temposu yüksek davullar, tanrısal synthler ve yorulmak bilmez gitarlar ile Norveçliler “bu yolculukta pişmanlık yok” diyor. Parçanın son 30 saniyesi, karavandan fırlatılıp uzayın boşluğunda bu parçadan aldığımız ivmeyle kaybolmak gibi.

Enslaved Caravans to the Outer Worlds ile ağzımıza bir parmak bal çalıyor.  Başından sonuna her şeyiyle güzel düşünülmüş yenilikçi bir iş. Özellikle konsept albümlerde zaman zaman işler biraz banal veya samimiyetsiz olabilıyor. Ancak Odin’in savaşçıları alınlarının akıyla bu işin üstesinden geliyor. İyi dinlemeler efem.