Dream Theater – Distance Over Time (2019)

Hayranlar için üzücü bir gerçek: Dream Theater uzun bir süredir kendi dinleyicileri arasında Nickelback‘le yarışacak sıklıkta espri malzemesi oluyor. Tabi bu durum grubun sevilmediğini göstermiyor, seveni de sevmeyeni de dalga geçecek bir unsur buluyor grupta sadece. En basitinden James LaBrie‘nin vokal performansı, yetersiz bulunan şarkı sözü yazarlığı, müzikte aşırı tekniklik gibi detaylar tepki çekmekte. Daha ağır ithamlar ise grubun patlamaya hazır bir balon olduğu, bütün ömrünün ise tekrar tekrar yazılan bestelerden mürekkep olduğu yönünde. İroniye bakın ki tekrara dair eleştirileri dinleyip sahiden farklı bir şey deneyen son albüm The Astonishing, birçok kişi için gerçek bir hayal kırıklığıydı.

Yeni raunt Distance Over Time, bestelere sertliği ve teknik derinliği geri getirerek bir nevi The Astonishing‘in yarattığı enkazı toprağa gömmeye çabalıyor. Birçok anlamda başarıyor da: Uzun yıllardır dinlediğimiz en başarılı Dream Theater albümüyle karşı karşıyayız. Yıllar boyu grupla özdeşleşen usta davulcu Mike Portnoy‘un yerini adaşı Mangini‘ye bırakmasından beri gelen en ‘oturmuş’ çalışma olduğunda da neredeyse herkes hemfikir. Besteler akıcı, teknik-duygu oranı hiç fena değil, birçok kişinin yakındığı ‘toplam sürenin kısalığı’ mevzusu bile grubun lehine işliyor. Heyhat alıştığımız bazı sorunlar da bitmiyor: Bir oturuşta dinlenirken ortalarda bir yerde Distance Over Time çok tanıdık bir şeye evriliyor. Jordan Rudess‘in usta klavye darbelerini, John Petrucci‘nin ‘bam bam bam’ riflerini, John Myung‘un odaklanmış basını ve LaBrie’nin ‘çok çabalayan’ vokallerini dinlerken aklımız eski şarkılara gidiyor, “Bari yine ezbere bildiğim bir şeyleri dinleyeyim”, diye düşünüyoruz. Albümü tam anlamıyla tatmin edici olmaktan men eden etmen de bu.

Yine de üstatların hakkını yemeyelim, Distance Over Time birkaç yıl şans verildiğinde klasik olarak kabul görecek besteler içeriyor. “Pale Blue Dot”, “Out of Reach”, “Room 137”, “S2N”, “Viper King” gibi örnekler sahiden etkileyici ve hatta içinde grup için deneysel ve cesur sayılabilecek partisyonları barındırıyor. Ancak -aşırı temiz sound haricinde- kimilerinin kayıtta gördüğü kusursuzluğu da göremiyoruz bir türlü. Belki bakış açımız eksiktir, belki de beşinci şansları bekliyoruzdur, kim bilir. Bildiğimiz tek şey, Dream Theater’ın ne olursa olsun progresif metal deryası içinde baki kalacak bir değer olduğu. Aksini söyleyenlerin canı sağolsun.

PUANLAMA: 6.6/10 (2/3)

https://www.youtube.com/watch?v=C7m7l8iqGAk