Türkçe Punk ve Türk Kültüründen Serzenişler

1970’lerden beri rock müziğinin önemli bir parçasını oluşturan punk akımı; bir müzik türü olmanın ötesinde bir ideolojik, estetik ve sanatsal bir bütündür. İdeolojik temelleri arasında otorite karşıtlığı ve özgürlükçülük olan punk müzikte doğal olarak politik mesajlar sıkça dile getirilir. Türkiye punk müziğinde ele alınan konular ve duygular üzerinden müziğin Türk kültüründen beslenmesi ve bu müzik türünün ülkenin koşulları içerisinde nasıl şekillendiği görülür.

Punk müziğin otorite karşıtlığı çoğu kültürde başlarındaki politik güce ve hükümete karşı söylemlerle hayat bulur. Ancak Türk punk gruplarının çoğunluğunda ne kadar belli başlı siyasi güçlere karşı söylemler bulunsa da temel olarak karşı çıktıkları otorite, içinde yaşadıkları kültürdür. 

Özellikle marjinalize edilmiş grupları mağdur eden temel etken, siyasi otoritenin ötesinde geleneksel Türk kültürünün empoze edilmesiyle oluşan baskı olarak değerlendirilebilir. Bu değerlerin kadınlar, LGBTi+’lar gibi bu kültürce daha değersiz görülen bireyler ve insan ilişkileri üzerinde olan etkisi Türk punk müzisyenleri tarafından yoğun bir şekilde ele alınır.

Toplum baskısının yansımaları özellikle cinsel yönelim ve cinsiyet rolleri temalarıyla şarkılara konu oluyor. Padme’nin “Annem Eteğimi Vermedi” şarkısı, toplum tarafından göreceği tepki nedeniyle istediği biçimde giyinerek kendisi ifade etmesi engellenmiş bir erkeği ele alıyor. “Nasıl anlatırsın ki zaten onlara? / Oy pusulasıyla yön arayanlara,” gibi sözlerle anlatıcının toplumdan soyutlanışı ve toplumdaki insanların düşünmedikleri, anlamaktan aciz oldukları yönündeki eleştirileri gösteriliyor. Şarkıda anlatıcının anlaşılmama, değer görmeme ve baskılanma duygularını sinirli bir şekilde dile dökmesi ve vokal performansı destekleyen gitar yoğunluklu enstrümantasyon punk ruhunun Türk kültüründe topluma başkaldırı olarak kullanılabileceğini örnekliyor.

Aynı temanın daha eski örnekleri Cemiyette Pişiyorum şarkılarında görülebilir. “Mutant” şarkısı da toplum içerisindeki maskülenite algısının absürtlüğünü mizahla karışık bir şekilde ifade ediyor. “Kızlar uzak dursun yeter/Erkek adam erkek s*ker” sözleri toplumdaki homofobik yönelimlerle kadın düşmanlığının içerisindeki temel oksimoronu öne sürüyor. Aynı zamanda da maskülinite kavramının temel olarak anlamsızlığı ele alınıyor. Şarkı boyunca ailesi ve çevresi için bir utanç kaynağı olduğu söyleyen anlatıcı şarkıyı “Allah da beni böyle yaratmış, ne yapayım” sözleri ile bitirerek kültürün bir parçası olarak görülen din inancı ve bu inanca görünürde karşıt olan, ancak oldukça yaygın olan hoşgörüsüzlüğün oluşturduğu tezatı gösteriyor. Bu şarkı punk’ın ana elementlerinden biri olan provokasyonun Türk kültürü içerisinde nasıl uyarlandığının örneklerinden. Türk punk grupları kültür içerisinde tabulaştırılmış olan cinsellikten fazlaca bahsetmenin ötesinde bunu genellikle galiz biçimlerde ifade ederek komedik veya eleştirel bir biçimde kullanıyorlar. Otorite karşıtlığı ve özgürlükçülük idealleri içerisinde yapmamaları istenen ve beklenen eylemleri yapmak, sözleri söylemek bir çeşit protesto ve onun ötesinde de bu otoriteyi provoke ederek gücünü azaltmaya çalışmanın bir yöntemidir. 

Şarkılar Türk gençliğinin altında bulunduğu baskıdan ve umutsuzluktan doğan ruhsal durumu da sık sık konu ediniyor. Apartmanlar’ın “Aptallığım Geçmiyor” parçası nedeni belirtilmese de depresyonda olan bir gencin ağzından öfkeyi, yorgunluğu ve üzüntüyü aktarıyor. Hedonistic Noise’un “Sizi Sevmek Zorunda Değilim!” şarkısında da çevresine olan öfkesi nedeniyle dönüştüğü insandan nefret eden birinin iç çatışması gösteriliyor. Tabii ki de bu tür mental sorunlar Türkiye’ye veya Türk gencine özel değil ancak bu sorunların Türk punk müziği içerisindeki yerini ve ifade edilen kızgınlık ve kırgınlık hislerinin Türk gencinin bir yansıması olduğunu inkar etmek mümkün değil. Bu tip konuları ele alan şarkılarda sıkça ifade edilen yalnızlık, yabancılık, çevreye nefret ve soyutlanma duyguları da aslında Türk toplumunun mental sağlığa bakış açısının bir yansıması olarak görülebilir. Mental sağlığa olan bu umursamazlığın müziğe yansımaları, müzisyenlerin topluma daha üstü kapalı bir şekilde sunduğu bir eleştiri ve toplumun onları yüzüstü bıraktığı başka bir alan olarak değerlendirilebilir. 

Kilink’in “Evet Öyleyim” parçasında toplum içerisinde insanların sokulduğu kategoriler ve bunların ayrıştırıcılığı görülürken “Çeşit çeşidim, 60 milyonda birim / Hepsinden önemlisi bu ülkedeyim” sözleri tekrar tekrar haykırılır. “Sağa bak, sola bak, etrafına bak / Zordur beni bulamamak” sözleri ile insanların kendilerini üstün görmek veya başkalarını kendilerinden yabancılaştırmak için kullandığı bu ayrımların aslında özgünlüğü yaratmanın aksine herkesi aynı ego-odaklı ayırt edilemeyen insanlara dönüştürdüğü aktarılır. 

Karşı çıkılan otorite açısından Türk punk sahnesi özel bir konumda olsa da bu noktada daha doğrudan yollarla siyasi otoriteyi eleştiren şarkıların varlığı da göz ardı edilmemeli. Asperger’in “Polis Amca” şarkısı kendi problemleri içerisinde boğulan bir gençlikle aslında onları koruması gereken polisin çatışmasını konu alır. “Lütfen bana vurma polis amca” sözlerinde “polis amca” ifadesi özellikle bir gencin ağzından bir hitap şekli olması açısından şarkının içerisindeki ironiyi destekler. Şarkının ikinci bölümü ise polisin aslında bir döngünün parçası olduğu anlatılır. “Kölelik yılları” bittiğinde ve elindeki güç gittiğinde durumun nasıl değişeceği ve bütün bu süreç içerisinde polisin gerçeği anlayamadığı ifade edilir. Toplum baskısından daha somut bir otorite teşkil eden polise karşı çıkan şarkı, Türk punk sahnesinde daha nadir olan doğrudan politik figürlere eleştiri sunan şarkılardandır. 

Türk punk müziğinin konusunun toplum olmasının nedeninin baskının yoğunluğu olmanın ötesinde özgür ifadenin kısıtlılığının bir etkisi olup olmadığı da tartışılabilir. Türkiye’nin çoğu Batı ülkesinden daha hemfikir bir bütünlüğe sahip bir toplum ve kültür yapısı olduğu savunulabilir. Bu yapının oluşturduğu baskı ve sahip olduğu güç de yukarıda görüldüğü üzere sık sık insanların hayatını olumsuz etkiliyor ve ötekileşmelerine neden oluyor. Dolayısıyla Türk punk müziğini bu konuya yönlendiren tek etkenin sansür veya kısıtlama olması pek de mantıklı bir kanı değil. Aynı zamanda İngiltere veya Amerika’daki punk hareketlerinde görüldüğü gibi doğrudan siyasal figürlere ve güçlere saldırının ülkemizde çok nadir oluşunda özgürlük eksikliğinin de bir rolü olduğu inkar edilemez.

Baskıya ve sınırlı ifade özgürlüğüne rağmen yirmi yılı aşkındır Türk punk müziği ülkede ezileni, görülmeyeni ve anlaşılmayanı temsil etmeye; onların sessiz çığlıklarını, biriken umutsuzluklarını, kırgınlıklarını, nefretini ve öfkesini seslendirmeye devam ediyor. Punk da tam bu nedenle var olan; insanları özgürleştirmeyi, haksız ve adaletsiz otoriteyi rahatsız etmeyi, ona karşı çıkmayı hedefleyen bir müzik türü ve sosyal harekettir. Türkiyeli müzisyenler de bu akımı taklit etmeyerek, bu topraklar içerisinde tekrardan var etmiştir.