TikTok neslinin umut vaat eden ve etmeyen birleşimi

Bu sefer değerlendireceğim EP benim için zorlayıcı olacak. Kanadalı modern ve alternatif jazz grubu BADBADNOTGOOD ile Amerika’nın doğu sahillerinden hardcore punk diye geçen, ama alternatif demek istediğim Turnstile, New Heart Designs adında bir EP çıkardılar. Turnstile’ın 3 eski şarkısını coverladıkları iş, olayı çok daha güzel bi boyuta taşımış. Birbirlerini tamamlayan bir dinamikleri olduğu inkar edilemez olsa da aklımdaki şikayetleri uzun uzun dile getirmem gerek.

BADBADNOTGOOD’un her şeyden önce belirtilmesi gereken yetenekleri, groove konseptini modern müzikte anlayabilmiş olduğunu gördüğüm nadir gruplardan olmaları. Çok yönlü bir kültüre sahip olup her işlerinde orijinalliklerini de koruyor olmaları ise son 10 yıl içinde aktif olan gruplarda onları direkt göz önüne koyuyor. Kalıplar ve alt janralar üzerine sıkışmış geç Y jenerasyonu ve tüm Z jenerasyonu içinde alternatifi de, hip-hop’ı da, jazz’ı ve funk soul ritimlerini de otantik olarak kullanabilmeleri onları gerçek vizyonerler yapıyor. Herkes tarafından bilinen “Time Moves Slow” adlı şarkıları başta olmak üzere IV albümünün tamamını bu yazdıklarımın kaynağı olarak inceleyebilirsiniz. Altyapısı harbi sağlam olan modern çok grup yok.

Turnstile 2010 yılında kurulup 2016 sonrasında albüm yayımlamaya başlamış bir grup. Çoğu yerde hardcore punk grubu olarak geçiyor olduğuna özellikle dikkat ettim. Tartışmaya açık olmakla birlikte ben punk grubu olduklarını düşünmüyorum. TikTok jenerasyonunda her estetiğin temel ve kalıp halinde sub genre’lar üzerinden devam etmesi aynı şeyden bol miktarda çıkmasına sebep oluyor. Skater punk estetiği ve bu sub genre etrafında dönen gruplar kümesine örnek olarak Turnstile’ı koymak daha doğru olur gibi geliyor. Bizzat platformun içinde bulunsa da bulunmasa da görünürlük alabilen şeyler kaçınılmaz olarak bu akımların yörüngesinde oluyor. Çeşitlilik denen kavram artık çok daha geniş ve özgür görünüyor olsa da kısa trendlerin insanların tükettiği ve ürettiği şeyleri tekelleştirdiğini düşünüyorum. Dolayısıyla her kaykayını boyayıp pembe günbatımına doğru kulaklığından tahmin ediyorum ki Machine Gun Kelly veya YUNGBLUD kümesinde müzikler dinleyen liseli kızgın çocuğa punk denebilmesi punk kültürünün çıkışına hakaret olduğunu düşündüğüm bir gerçeklik haline geldi. Post janra bir dönemde olduğumuzu ve her grubun her müzik türünden yararlanabileceğini ve eski anlayıştan uzaklaşabileceğini biliyorum ve savunuyorum. Bununla birlikte, basit hip-hop beatleri üzerine uğraşılmamış bir riff’ten ibaret şarkıların sayısı ve sektörün bunlarla kalıplaşma miktarı hâliyle fazla. Her şeyin şekilcilik üzerinden gittiği yeni nesil müzik sahnesi içinde işe yarayan bir pattern bulunmuş ve kullanılıyor olması onlarca grubun benim gözümde tüm niteliklerini siliyor. Kısa zaman içinde aynı tema üzerinden yüksek miktarda iş görüyorum ve birbirlerinden çok farklı yöntemlere başvurmadıkları da aşikar. Turnstile sadece bu tarzın kendi içinde yeni bir boyuta geçmesini sağlayan araçlar arasında benim için.

Şarkıların önceki hallerini dinledikten sonra bu kadar gömmekten kendimi alıkoyamadım. BADBADNOTGOOD, eksiklerin neler olduklarını teker teker saklandıkları deliklerden çıkarmış bayağı. Şarkılar Turnstile’a ait olsalar da düzgün birer parça haline gelmelerinde bariz bir şekilde kendi payları daha sönük kalmış. Bununla birlikte yakaladıkları tarzlar ortalama ve de çoğu dinleyiciye ulaşmak için birbirini oturaklıca dengelemiş. İki grubun de kendi hallerinde kalmış ve birbirlerine karışmamış olmaları herkesin kârına olmuş gibi hissediyorum. BADBADNOTGOOD’un altyapısı, smooth ritimleri ile Turnstile’ın çocuksu tavrı birleşince, doğru betimlemeyi bulabildiysem, belirmesi gereken bir tezat ortaya çıkmış. “Alien Love Call” şarkısında ne saksafon, ne funky bass line, ne scream çakması vokal, ne araya giren kısa Blood Orange vokali, ne John Frusciante’msi elektro gitar solosu, ne de jazzy bateri birbirini başka yerlerde bulabilirlerdi diye düşünüyorum. Şarkıyı ele alma şekliyle vokallere dreamy bir etki verebilmeyi başarmışlar mesela. Orijinal kayıtta çıplak ve desteksiz kalan vokal aynı etkiyi vermiyordu, vardıysa da bu etki yeni haliyle çok daha güçlü. Bu şekilde işbirliklerine girdikleri sürece kendilerini dinletmenin yolunu hep bulurlar, bu da oldukça akıllı bir proje. “Alien Love Call” şarkısının eski halini de ne dediğimi daha iyi görmeniz için aşağı bırakıyorum. Abartıyor muyum bilmiyorum ama hayatınızın beş buçuk dakikasını ayırıp iki farklı versiyonu dinlemeye verirseniz, neden yetersiz bulduğumu ve başka bir perspektif işin içine girdiğinde bu perspektifin ne kadar fazla boş bırakılmış alanı doldurabildiğini görmek mümkün olacaktır diye düşünüyorum.

Kaykaya ve self-titled punklara benim kadar uzak değilseniz GLOW ON’a da bakmanızdan zarar gelmez. Görüşlerim istesem de istemesem de taraflı kalıyor bu tarz işlere. Sonuçta bunu yapan her grup bu aralar 20 milyon dinlenebiliyor gibi duruyor. O da pembe günbatımına doğru sürerken arkaya koyacak 15-20 saniyelik basit sesi vermeleri veya bir konserde 5-10 saniye süren bir kafası güzel anı yeterli kılması için. Turnstile ve onlar gibi spesifik olarak Amerikalı grupların başarısı bana kalırsa müzikal klasikler yaratmak ve otantik müzikleriyle hatırlanmak değil, enerjik ve dinamik konser çevreleri yaratmak. Bu cover EP için ise içimden sadece BADBADNOTGOOD ekibine teşekkür etmek geçiyor.