3 günlük bir Whatsapp grubunda oyun “okumak”
Pandemi sürecinin birinci yılını hiç de kutlamayarak geride bıraktık. Ekonomi, sosyallik, sağlık, huzur hiçbir şey yolunda gitmiyor. Arada bir normalleşiyoruz, sonra yeniden yasaklanıyoruz, sonra birden yeniden normalleşiyoruz. Bu sürecin en büyük yaralarını tabi ki sahne sanatları aldı. Haziranda kısa bir haber metni olarak gördük ama Türkiye’de bir intihar salgını olarak 100’ü aşkın müzisyen intihar etti. Sahnelerden kopmak ruhsal olarak bir çöküntü yaratmanın yanında bir güvenceleri olmadığından işsiz de kalmış oldu sahnede iş yapan kişiler ve ruhsal olanın yanında ekonomik olarak gelen bir çöküntü de geri dönüşü olmayan hasarlar bıraktı herkeste.
Sanatçılar bir şekilde alternatif kaynaklar yaratma arayışına girdiler, kimisi Youtube üzerinden kanallar açtı, kimisi Instagram’a girişti, kimisi ise sahnede yaptıkları işleri online ortama uydurdu. Bu deneyimleri yaşamaktan hoşlandığım için -estetik olarak pek keyif almasam da hem destek olması adına hem de meraktan- etkinliklere katılmaya çalışıyorum. Tiyatrolar adına söylemem gerekirse sahne oyunlarının çekilerek canlı yayınlanması beni derinden üzüyor da olsa sahneden uzaklaşmamak adına önemli buluyorum bu gösterimleri. Bunun yanında her alanda olduğu gibi tiyatroda da sosyal medya araçları kullanılarak eskiden olduğundan çok daha fazla söyleşi, eğitim ve panel düzenleniyor. Bence online ortamda yapılan bunlar gibi etkinlikler ileride de onlineda kalmaya devam edebilir.
Sosyal medya üzerinden deneme olarak yapılan ilginç bir tiyatro oyunu deneyimim Whatsapp üzerinden oldu. Bir gün arkadaşlarım bir afiş attılar, bir tiyatro oyununun afişi, oyunun adı Korona ve Juliet. Korona döneminde evlere hapsolmamızla alakalı bir oyun olacağı belli oluyordu adından da, ama ilginç kısmı Romeo ve Juliet’in modern bir uyarlaması olması değildi, yapılacak platformdu. Oyun Whatsapp üzerinden olacaktı. Çok merak edip bilet aldım tabi ki. Bizi oyunun başlama saatinde bir Whatsapp grubuna aldılar, grupta izleyicilerin mesaj atma yetkisi yoktu, yalnızca oyuncular mesajlaşıyordu. Biz de seyirciler yani okuyanlar olarak o arkadaş grubunun mesaj grubunda mesajlarını okuyor oluyorduk.
Yeniliklere açık olmak için bazen kendimi fazla zorladığımı düşünüyorum. Çünkü bu oyun üç günlük bir serüven oldu ve her saat başı gelen yüzlerce mesajı tek tek okudum, videoları izledim, ses kayıtlarını dinledim. Sonunda dönüp baktığımda bundan hiç zevk almadığımı fark ettim. Bir arkadaş grubunun mesajlarını neden okudum? Bu oyun nasıl bir yeniden yazım çalışması ki adında Shakespeare’in en ünlü oyunlarından Romeo ve Juliet’in adı geçiyor? Yeni deneyimler, modernlik, biçimsel arayışlar her zaman kabulüm ama bu şahit olduğum şey gerçekten bir tiyatro oyunu muydu emin değilim. Bence değildi. Bilerek yapılan yazım yanlışları, ses kayıtlarındaki sıradanlık… Whatsapp elbette çok özel bir alanım ve o mesajlardan hemen önce yan sekmede yeğenimin atılan son fotoğrafına bakmış oluyordum, bu yüzden bir deneyim olarak da asla bir sanat eserini izlerken olduğu gibi tamamen odaklandığım, gerçek hayattan uzaklaşıp anlamını keşfetmeye daldığım bir deneyim olmadı.
Her zaman yeni deneyimlerin arkasında olmak isterim çünkü ancak bu şekilde bir çatışmayla ilerleme şansımız olur. Bu bugüne kadar böyle oldu ve elbette böyle devam edecek. Ama öyle bir dönemdeyiz ki herhangi bir şeyin herhangi bir anda sanat olabileceği gibi yanılgılara düşüyoruz çok sık. Belki yine bu biçimde bir başka girişim çok daha fazla heyecanlandırır beni, bilemiyorum. Ama ne yazık ki Whatsapp üzerinden katıldığım bu “tiyatro” deneyiminden zevk alamadım.