Qual ile Söyleşi: “Öforik, Aydınlatıcı ve Acı Dolu”

Qual, Lebanon Hanover’dan tanıdığımız William Maybelline’in solo projesi. Projenin sıradaki albümü Tenebris in Lux, 1 Mart’ta dijital ortamlarda olacak. Maybelline albümü karantinanın ilk ayları esnasında hissettiği dehşetin bir tezahürü olarak yorumluyor. Albümün tamamına önden kulak verdik, ardından sorularımızı Maybelline’e yönelttik. Keyifli okumalar…

Yeni albümün Tenebris in Lux‘u nasıl tanımlarsın? Ne anlatıyor bize bu şarkılar?

Şarkılar günümüzün ruhunu temsil ediyor, en azından benim gördüğüm ve hissettiğim şekilde. Tamamen şahsi bir düzlemdeler. Dokuları, sözcükleri ve sesleri bir araya getirip imajımı yarattım. Dinleyici de duyduklarından ne hissederse onu alsın isterim.

Bu albümle önceki uzunçaların The Ultimate Climax‘te mevcut olan EBM etkileşimlerinin üstüne yürümüş ve hem daha EBM, hem daha endüstriyel müzikler üretmişsin. Nasıl karar verdin buna?

Bana kalırsa ondan daha az EBM var burada, ama daha endüstriyel ve deneysel olduğu kesin. Daha net tarif etmek gerekirse kabile müziğini andıran endüstriyel mecralara adım attım. Bunun sebebi ilkel benliğimiz ve geçmişimizle bağlantı kurma ihtiyacı hissetmemdi. Club beat‘lere çok meyletmemeye çalıştım, her ne kadar son üründe beat sahibi, hayli ‘sert’ giden birkaç parça olsa da. Zaten her albümümde de az ya da çok olsun isterim onlardan.

Kayıt süreci nasıldı?

Öforik, aydınlatıcı ve acı dolu.

Tek başına çalışmayı Lebanon Hanover’daki işlerinle karşılaştırdığında nasıl artılar ve eksiler söz konusu oluyor?

İkisini de çok seviyorum, herhangi bir olumsuzluk söz konusu olmuyor. İşlerimin artısı var sadece, o da sevdiğim müziği icra edebilmek. İkisinin arasındaki farklar bana birden fazla ses bölgesine erişme ve saldırma imkanı sunuyor. Kendime terapi sunmuş oluyorum.

Tenebris in Lux‘u yaratırken Sarin ile Coil’dan çokça etkilendin sanırım. Başka hangi gruplar ve projeler sana albümü yaratırken ilham verdi?

Sarin’i ve müziğini çok sevsem de burada ondan etkilendiğimi söyleyemem aslında. Coil ise şüphesiz yaptığım her şeye temas ediyor, tapıyorum adeta. Net bir cevap vermem zor bu soruna, sahiden bu şarkıları derinden etkilemiş bir sanatçı ya da grup düşünemedim. Daha ziyade bir hissi kovaladım. Soundcloud’da denk geldiğim bazı müzikler oldu, ama adlarını hatırlamıyorum. İstediğim şey endüstriyel bir tekno/kabile müziği yaratmaktı. Ayrıca drone müziğinden ve genel anlamda ilkel, antik müziklerden etkilendim. Hem bildiğin gibi Atina’da yaşıyorum, antik çağları görmüş bir şehir… Buranın sokaklarında işitebileceğin geleneksel müziklerden de etkilenmişimdir kesinlikle.

Sence şu anda bir pandemiyi deneyimliyor olmasaydık yine de bir noktada böyle tınlayan bir proje ortaya koyar mıydın?

Kesinlikle. İçimden çıkması gereken şeyler olaylardan bağımsız olarak bir noktada çıkardı. Pandemi ise kesinlikle albüme ve söz içeriğine katkıda bulundu diyebilirim. Sanki karantinayı ve şu an yaşanan başka her şeyi bir tuvale resmetmişim gibi hissediyorum.

VR Slaves videosu.

Albümden yayınlanan ilk tekli “VR Slaves”e Maru yönetmenliğinde klip de çekildi. Videonun yaratım süreci ve korkutucu görselliği hakkında yorum yapmak ister misin?

İlkel bir estetik üretmek istedik, yaratması çok çılgın bir deneyimdi. Bana görsellik korkutucu gelmese de senin böyle düşünmene sevindim. Bir şekilde dehşet uyandırmak istedim sahiden. Şarkı sözlerinde geçen “Black Gods Of WAR!” hayattaki korkutucu şeylere yönelik bir metafordu, yanına gelip ardından seni yakıp kül eden türde bir karanlık… Bana korkunç gelen şey buydu.

Videoda senin canlandırdığın kanlar içindeki rahip de korku etkisi bahşediyor şüphesiz. Korku filmleriyle aran nasıl?

İlginçtir, korku filmi izlemem. Çocukluğumda ve ergenliğimde bu türde çok film izledim, vaktinde çok ilgimi çekiyordu. Büyüdükçe biraz manasız gelmeye başladı ama. Yine de eski korku filmlerindeki bazı atmosferler ve estetikler hala hoşuma gidiyor. Çocukken en sevdiğim filmlerden biri Elm Sokağında Kabus‘tu. Atmosferine de, görselliğine de bayılıyorum.

Albümden başka müzik videosu gelecek mi?

Evet, hem de bir sürü!

Tenebris in Lux‘ta cesur bir tarz değişimine gittin. Bir gün üretmek istediğin başka hangi tarz müzikler var?

Belki de daha güçlü elektronik seslerin kullanıldığı, daha sert ve endüstriyel noise müziklerine yönelebilirim. Hala bazen bu ayarda bir şeyler üretmeye, en azında bu konuda tüyolar vermeye uğraşıyorum.

Ha, ayrıca kendimi film müziklerine adamayı da çok isterdim. Ama halihazırda elimde hem grubum hem de solo işlerim var, iş yüküm çok oluyor.

Sevdiğin sanatçılar içinde önceki başka hiçbir işine benzemeyen, hayranlarım duysa şok olur dediğin kim var?

Sabrina. (Bilhassa “Boys Boys Boys” şarkısı.)

Tenebris in Lux‘u kendi plak şirketin Operation Qual Records etiketiyle yayınladın. Bu şirketle ilgili ileriye yönelik planların neler?

Sıradaki EP’mi bu etiketle yayınlamayı planlıyorum. Belki başka albümler de gelir…

Bu delilik sona erecek mi?

Hangi deliliği kastettiğine bağlı. Pandemiyi diyorsan o konuda hislerim olumlu. Bir noktada nispeten normal bir yaşama döneceğimize, sabit bir yaşam standardına kavuşacağımıza inanıyorum. Kendi deliliğimin geleceğini ise belki sıradaki çalışmalarım belli eder. Olur da bir gün baştan sona mutlu şarkılarla dolu bir albüm yaparsam bil ki delilik diyarlarında yeni bir boyuta erişmişimdir!

Tenebris in Lux’un Bandcamp sayfasına şuradan ulaşabilirsiniz.