Plastic Ideas ile Söyleşi

Asperger ile Keçi K.’dan da tanıdığımız Berkan Çalışkan’ın şahsi projesi Plastic Ideas, geçtiğimiz günlerde dream pop ile shoegaze türündeki şarkılardan mürekkep ilk albümü Bakiyesi Belirsiz Ömrüm ile karşımıza çıktı. Biz de albümün ve Plastic Ideas’ın arka planı üstüne sorularımızı kendisine ilettik.

Bakiyesi Belirsiz Ömrüm’ün senin için çok şahsi bir boyutu olduğunun farkındayım. Bir de okurlarımız için bu albüm senin gözünde ne anlam taşıyor, anlatabilir misin?

Kendimi müziğim ve sözlerimle ifade etmek beni çok mutlu ediyor öncelikle. Yapı olarak geçmişe ve özellikle çocukluğuma fazlasıyla özlem duyan birisiyim. Şarkıların teması da çoğunlukla buralardan oluşuyor zaten. Plastic Ideas projesinde kendi içsel dünyamdaki sıkıntıları, çatışmaları ve özlemleri; beni en güzel anlatan, en çok kendimi bulduğum dream pop ve yer yer shoegaze tınılarıyla birleştirmeye çalışıyorum.

İki kişiye ithaf etmişsin albümü: Ferhan Şensoy ve Orçun Özdemir. Bu iki güzel isim Bakiyesi Belirsiz Ömrüm’e neler kattı?

Ferhan Şensoy beni en çok etkileyen insanların başında geliyor. Mizah anlayışıyla, kendine özgü tavrıyla, dili çok iyi kullanışıyla ama en çok da hayallerini kovalamasıyla. Otoriter bir figür olan babasından kaçıp Fransa’ya tiyatro eğitimi almaya gidiyor. Daha sonrasında Kanada’da en iyi yabancı yönetmen ödülü gibi bir ödül alıyor. Ve otobiyografisinin ilk kitabı olan ‘Kalemimin Sapını Gülle Donattım’ şöyle bitiyor:

‘Bir arzunuz var mı?’ diye gülümsüyor hostes. ‘Var. Bir tiyatro istiyorum!’

Büyük ihtimalle hiçbir maddi kazancının olmayacağını bile bile inatla yapmak istediği şeye tutunuyor. Avrupa’da da kalabilir, orada da tiyatrosunu yapabilir ama istediği şey ülkede bunu gerçekleştirebilmek. Biraz dik kafalılık ve inatçılık. Bende de harmanlanmış özellikler bunlar. Tiyatro ve müziğin konumu, ülkemizde bu alanlara bakış açısı benzer. %99,9 ihtimalle tutunamayacak olduğumu bildiğim halde inatla bu işin peşinden koşuyorsam, bunda en büyük ilham kaynağım Ferhan abidir.

Orçun ise benim bu sahnede tanıştığım ilk insan. Beni Zafer’le tanıştıran, dolayısıyla Asperger’in kurulmasına vesile olan insan. Asperger ile inanılmaz deneyimler elde ettim. Kendi bestelerimi yapmam için beni teşvik eden başlıca şey de bu deneyimlerdi sanıyorum. Orçun’un da isyankar tavrı Ferhan abiyle benzer zaten. Vefatı hepimizi derinden etkiledi. Tüm bunlardan ötürü albümü onlara ithaf etmek istedim. 

Albümün yapımında hepsi arkadaşın olan 4 kişinin daha emeği var. Onların da bir kulağını çınlatalım. 

Lara’yla yazın Burgazada Cennet Bahçesi’ndeki konserde tanıştım. Asperger ile çalıyorduk ve Lara sesimizi yapan arkadaşlardan biriydi. Aslında Bernadette Lara projesini daha önceden takip ediyordum ama o gün Lara’nın o olduğunu anlamamıştım… Sonradan fark edince tanıştık ve çok iyi dost olduk. Ben kendime en çok vokal konusunda güvenmiyorum, bu yüzden vokalleri Lara’nın süpervizörlüğünde kaydettim. Çünkü o bu konunun ustası… İnanılmaz bir sesi yokmuş gibi bir de kulağı harika. Kıskanıyorum bazen… Neyse, ben kaydettiğim vokallerden emin olamasam da Lara güzel dediğinde ben de okey oluyordum. Miks ve master sürecinde de yaptığım her şeyi sabırla dinleyip yorumlarını yaptı. Emeği çok bu albümde.

Can ile Keçi K.’de beraber çalıyoruz. Plastic Ideas’da da sahnede gitar ve back vokallerde. Ben de ara sıra Keçi K.’de back vokal yapıyorum ve seslerimizin yakıştığını düşünüyorum. Bu albümde beni tamamlıyor gibi bir durum söz konusu. O yüzden ona da çok ihtiyacım vardı ve sağolsun tam düşündüğüm gibi, çok güzel oldu onun katkısı da.

Onurhan Mimar Sinan’dan bölüm arkadaşım. Kendisi yazar ama ayrıca çok da iyi bir çizer. Zaten hep kullanmak istemiştim onun çizdiği şeyleri. Çok da güzel olduğunu düşünüyorum ve ona da buradan teşekkür ediyorum.

Parham ile ‘Tabureler Kuruldu’ şarkısının vokallerini kaydettik. Aslında diğer vokalleri de kaydedecektik fakat zaman uyduramadık. Yaptığı şeyler zaten çok güzel, bir de tüm işlerinin yanında bana yardımcı olması çok tatlı.

Müziğin farklı disiplinleriyle içli dışlı birisin. Bakiyesi Belirsiz Ömrüm’ün bütün enstrümanlarını sen çalmışsın. Kayıt, miks, master da senden. Bunca işi birlikte yürütmek yorucu oluyor mu?

Evet, fazlasıyla. Zaten 2020’nin yazından beri bu albümle uğraşıyorum. Hatta ondan önce, diğer yayınladığım teklilerden sonra çöpe attığım bir dolu şarkı var. Aslında araya pandemi girmeseydi, tamamen gruplaşma yönünde bir fikrim vardı. Şu an sahnede benimle çalan arkadaşlarımla beraber. Evde tek çalışmak da kolay oluyor tabi, herkesin işi gücü var, ama dezavantajları da çok fazla. Bunlardan en önemlisi maddi olarak bir şeyler üretmenin imkansızlığı. Kayıt, miks ve mastering sürecinin evde tamamlanmasının ardındaki en büyük motivasyon maalesef ki bu… Bu albüm bu şekilde oldu, ileride nasıl olacak bilemiyorum. Açıkçası her türlüsüne açığım.

Bu arada yalan söyleyemeyeceğim, Dave Grohlvari bir şekilde her şeyi kendim kaydetmem egomu tatmin de ediyor… Tabii keşke davulları stüdyoda çalabilseydim. Ama param yok…

Plastic Ideas’ın tarzı dream pop’a yakın. Asperger’den de, Keçi K’dan da çok farklı tınlıyor. Romantik tabirle bu türdeki ilhamların, kaba tabirle bu müzikleri yaratırken tükettiğin şeyler nelerdi?

2017, 2018 yıllarından beri bu türü çok fazla tüketiyorum. Tanışmam değil ama alışmam Alvvays ve Seapony sayesinde oldu. Eskiden sevdiğim, ama o kadar da dinlemediğim Lush’a da çok fena taktım buralardan sonra. The Doors da tam olarak bu türden olmasa da beni çok etkiliyor. Bunlar haricinde çok fazla Slowdive, Westkust, Cocteau Twins, Camera Obscura ve Mazzy Star dinledim. Bir de yalnızca ikişer üçer şarkısını dinlediğim grupları sayarsam bu listeyi bitiremeyiz, o yüzden susuyorum.

Yerli sahneden de Palmiyeler, Ali Gem, Morunay ve nazire gibi sanatçıları çok beğeniyorum ve tüketiyorum. Onlarla bir konserde buluşmayı çok isterim. 

Albümde bir cover parça olan “30 Minutes” de var. Sevdiğin parçalar içinde öne çıkaran, bu albüme girmesini sağlayan şey ne oldu?

“30 Minutes” çocukluğumda çok dinlediğim şarkılardan birisi ve dream pop sounduyla çok güzel olabileceği fikrine kapıldım bir gün. Ve bana çocukluğumu da hatırlatıyor olması bu işe girişmemi sağladı. Tabii Yuliya ve Lena’nın söylediği bir şarkıyı söylemeye çalışmak baya aptal bir cesaret. Ama Lara’nın muhteşem sesi sayesinde çıkan sonuçtan çok memnun kaldım. <3 

“Tabureler Kuruldu” duygulu, epik bir kapanış parçası. Geçmişte dinlediğin albümlerden çok sevdiğin “epik kapanış” şarkıları var mı?

The Doors’un ilk albümünün kapanış şarkısı olan “The End”, hayatımda duyduğum en epik şarkı olabilir. The Doors dinliyordum ama o şarkıyla tanışmam, The Doors’un filmini izlemem ile oldu. Hatırlıyorum da, lisedeyken teneffüs aralarında falan telefondan izliyordum. “The End” çalan sahneyi izlediğim gün eve giderken, kimsenin olmadığı bir minibüste bu şarkıyı dinlerken tüylerimin ürperdiğini hatırlıyorum.

Yine Lush’ın “Desire Lines” parçası da kapanış şarkısı olmasa da ‘epik’ olarak adlandırabileceğim türden. Tabii aynı albümün kapanış şarkısı “When I Die”ı da unutmamam gerek.

Eklemek istediğin bir şey var mı?

Sizlere çok teşekkür ederim bu röportaj ve ilgili sorularınız için. Yakında konserler olacak! Bir de klip çekmek istiyorum birkaç tane. Ve Plastic Ideas’ı takip edebileceğiniz linkleri bıraktıktan sonra diyeceğim hiçbir şey kalmayacak.

Plastic Ideas – Home | Facebook

Plastic Ideas (@plasticideasband) • Instagram photos and videos

Plastic Ideas (@plastic_ideas) / Twitter

Plastic Ideas | Spotify

Plastic Ideas / Bandcamp