avangart, -dı isim, Fransızca avant-garde, Öncü.
Müzik tarihinin belki de en acayip şarkı ve albümleri, avangart grup ve kişiliklerin işlerinde saklıdır -ta ki bazıları bu sanat formuna dair kalıpları baştan yazarak yeni türlere ve yeni müzisyenlere ilham ışığı olana dek. Kaleme aldığımız bu yeni yazı serisi, ilk piyasaya çıktıklarında başka kimselere benzemeyen, kimi zaman bu yüzden yadırganan, ancak zamanla sayısız insana ilhama kaynağı olup kültleşerek müziği şekillendirmiş avangart albümler ve şarkılara şapka çıkarıyor, kendilerine sevgi sözleri sarf ediyor. Altıncı tefrikada bir kez daha hepsi birbirinden farklı üç isme yer veriyoruz.
Einstürzende Neubauten – Halber Mensch (1985)
Bir müzik grubuna isim seçerken “Yeni binaların yıkımı” seçeneğinde karar kılmak herhalde herkesten çok Blixa Bargeld ile ekibine yakışırdı. (Bargeld ayrıca 2003 senesine dek Nick Cave & The Bad Seeds’in asil kadrosunda yer aldı.) Endüstriyel müziğin ilk örneklerinden bazılarını üretecek Einstürzende Neubauten, 1981’de Kollaps adlı uzunçalarıyla müzik sahnesine adım değil, tekme attı adeta. Aynı anda yıkıcı ve yapıcı seyreden bu -o zamanlarda- tanımsız müzik, üçüncü albüm Halber Mensch ile kimilerine göre zirveyi gördü. Ekip albüm boyunca elektronik dans müziğine (“Yü-Gung (Fütter mein Ego)”), a capella’ya (“Halber Mensch”), progresif gürültülere (“Das Schaben”) takılıyor, halihazırda ne beklentide olduğunu bilmeyenlere yaratıcı sürprizler yapıyordu. Sonradan albümle aynı taşıyan ve grubun Japonya ziyaretini uzak gözlere aktaran bir belgesel film de çekildi.
Kimlere İlham Verdi? Nick Cave, Fatih Akın, Lydia Lunch, Throbbing Gristle…
Charles Mingus – The Black Saint and The Sinner Lady (1963)
Bu yazı serisini sürdürdükçe yakın dönem müzik tarihini kökten şekillendirmiş caz albümlerinin haddi hesabı olmadığını daha iyi anlıyoruz. Gelmiş geçmiş en büyük caz emektarlarından Charles Mingus’u bir albümüyle bu kategoriye yerleştirmek istersek de birçok kişinin The Black Saint and The Sinner Lady‘de mutabık olacağını düşünüyoruz. Mingus’un uzun bir bale bestesi formunda ele aldığı bu albüm 6 kısımdan oluşur. Duyacağınız müzik o kadar büyüleyici ve rahatlatıcıdır ki içine bir psikoterapistin (Mingus’un şahsi doktoru Edmund Pollock) notlarının düşüldüğü belki de yegane albümdür. “Müzik ruhu iyileştirir” lafını bu defa bir ruh doktoru da kendi kelamlarıyla desteklemiştir anlayacağınız. The Black Saint and The Sinner Lady, ayrıca bünyesinde Dannie Richmond, Jerome Richardson, Quentin Jackson gibi efsane müzisyenlerin dokunuşlarını da barındıran bir şaheserdir.
Kimlere İlham Verdi? Joni Mitchell, Keith Richards, Henry Rollins, Dr. John…
Henry Cow – In Praise of Learning (1975)
“Sanat bir ayna değildir -bir çekiçtir.” Film yapımcısı John Grierson’ın bu sözü yer alıyor In Praise of Learning‘in arka kapağında. Bu durum esasında müziğe kendisine ilişkin ipuçları sunuyor: Dinlemesi zahmet isteyen, bu zahmete girenin suratına ise darbeler indiren bir albüm karşımızdaki. Avangart müzik ile progresif rock’ı kesiştiren “rock in opposition” türünün de ilk örneklerinden biri. Açılış parçası “War” sona erdikten sonra bir daha yakalayıcı ritimlere rastlamadığımız In Praise of Learning, baştan sona armoniye ve enstrüman kullanımına dair bildiklerimizi tersine çeviren düzenlemelerle dolu. Böylesi bir kaosu bu kadar güzel kılan şey ise icracılarının duygularındaki samimiyet, gerçeklik olsa gerek. Müzikle siyaseti kol kola yürüten, bunu yaparken aynı anda teknik beceriye ve estetikliği seçen bir kulağa sahip olan orijinal bir ekip arıyorsanız, Henry Cow tam sizlik.
Kimlere İlham Verdi? Stormy Six, Univers Zero, Art Zoyd, Aksak Maboul…
Kate Bush – The Dreaming (1982)
Kate Bush gibi benzersiz bir müzik insanını tanıdığımız için Pink Floyd’un gitarı David Gilmour’a teşekkür borçluyuz. Bush’un ailesinin sıkı bir dostu aracılığıyla gencecik bir Kate’in demosuna kulak veren ve duyduklarına inanamayan Gilmour, bu genç yeteneğe profesyonal bir demo hazırlaması için maddi ve manevi desteklerde bulur, yeri gelir adeta akıl hocası olur. Çok geçmeden Bush ilk albümü The Kick Inside ile ortalığı birbirine katmıştır bile. Bugün “progresif pop” denince akla gelen ilk isimlerden olan Bush, dördüncü albümü The Dreaming ile bambaşka bir şaheser yaratır. Art rock ile post-punk semalarına göz kırpan bu deneysel şarkılara radyo dostu desek de yalan olur, yeraltının dibini yansıtıyor desek de… The Dreaming, radyoya yakınlık skalasının kendisi gibidir daha çok. Hem fazlasıyla melodik hem de özgün ve şaşırtıcıdır, bugün bile çoğu albüme benzemez.
Kimlere İlham Verdi? Björk, Big Boi, St. Vincent, Stevie Nicks…
Gelecek Tefrikada… Kimler olacak, ne zaman olacak bilmiyoruz. Bu seri için bir tatilin yolu gözüktü gibi. Heyhat bu son olsun istemiyoruz, tez vakit tekrar görüşmek dileğiyle.