Melvins’ten Steven McDonald ile Sohbet

Kurt Cobain’den Mike Patton’a sayısız sanatçıya ilham verdiler. Grunge’ın ilk adımlarını atmasına yardımcı oldular, Boris grubu ismini bir şarkılarından aldı. Punk, metal ve rock sahneleri başta olmak üzere müzik alemi onlara çok şey borçlu. Şimdi ise 26. stüdyo albümleri Bad Mood Rising ile karşımızdalar. Huzurlarınızda Melvins. Her ne kadar grubun emektar üyeleri Buzz Osborne ile Dale Crover’ı yakalayamasak da basçı Steven McDonald bizimle Zoom ekranında buluştu. Kendisiyle çok keyifli bir sohbete giriştik.

Steven McDonald: Özür dilerim, tek başıma geldim! (gülüyor) Buzz ve Dale’in eksikliğini kapatmak için elimden geleni yapacağım.

Özür dilemene hiç gerek yok. Seni ağırlıyor olmak da çok güzel. Nasılsın şu aralar?

İyiyim! Melvins 2022’deki 108 konserlik turnesini yeni bitirdi. Güzel bir başarı bence. Biraz soluklanıp bu başarının tadını çıkarıyorum ben de.

Deli işi bir takvimmiş.

Üç günde bir konser yapmışız demek oluyor. Tabii o kadar düzenli değil, bazıları belli bir aralığa sıkışmış halde. Melvins gruba katıldığımdan beri her doğumgünümde konser verdi. (gülüyor) İşin tek kötü yanı o.

Elbette seninle bugün odak noktamız yeni albümünüz Bad Mood Rising olacak. Üçünüz geçtiğimiz yılı çok üretken geçirdiniz. Bu enerji nereden geliyor?

Yani, Melvins pandemide turneye çıkmadı sonuçta. Turneye hiç bu kadar uzun süre ara vermemişlerdi. Ben sadece 2015’ten beri gruptayım, ama sanırım 1997’den beri falan durmadan turneye çıkıyorlardı. Mekanların pandemi boyunca kapalı olması da çalışmayı bırakacağımız anlamına gelmiyordu! (gülüyor) Biz de bir şeyler kaydedip birkaç albümlük materyal ürettik.

Temel bilgiler üstünden geçelim: Bu albümün gözündeki yeri nedir ve nasıl şartlarda ortaya çıktı?

Hemen telefonumda çalmaya başlıyorum. (gülüşmeler) Albümün yaratımı ben ve Buzz’ın şehir dışına kaçmasıyla başladı. Demo sürecine geçtik oracıkta. Bir Melvins albümü için farkı bir yaklaşımdı. Gruba katıldığımdan beri hep Buzz ile Dale çok hızlı ve çok spontane çalışmıştır. Ben de hep “Bir dakika, ne yapıyorsunuz? Yavaşlasak mı birazcık? Bunu nasıl çalacağımı çözemedim.” demişimdir. Bana hep öğrenme güçlüğü çeken biriymişim gibi yaklaşıyorlar: (yavaşça konuşarak) “Şimdi. Bak, böyle yapacaksın Steven. Şimdi anladın mı?”

Buzz ile bu defa yaptığımız şey, uzaktayken şarkıların demosunu laptopuma kaydetmek oldu. Böylelikle rifleri o kadar baskı içinde olmadığım bir ortamda öğrendim. Sanırım dört gün sürdü o süreç. Albümün hikâyesi böyle başladı. İlk defa albümdeki şarkılara esas kayıtlara geçmeden önce bu kadar aşina olabildim. Benim için bu albümü farklı kılan başlıca şey bu.

Bu albümden yontması en kolay ve en zor iki şarkı hangileriydi senin için?

“Mr Dog Is Totally Right” çok uzun bir şarkı. Sırf süreler üstünden bile bakabiliriz buna bence. On dört dakika. (güler) “Never Say You’re Sorry” kısa mesela, hepi topu 5 dakika 25 saniye.

Buzz’ın rifleri öyle doğal biçimde ortaya çıkıyor ki ama. Kendine has, güçlü kişiliği olan biri. Müziği bambaşka bir biçimde duyuyor. Bazı rifleri öyle karmaşık oluyor ki “Onun ölçüsünü nasıl saydın?” diyorum. “Ne sayması? Saymadım!” diyor. “Nasıl yani? Nereden başlıyoruz saymaya?” “Ne bileyim!”

Sence tamamen içgüdüyle mi hareket ediyor?

Belki de, bilmiyorum. Dışlanmış hissediyorum önce, sonra Dale’e bakıyorum: “Dale, nereden başlıyoruz?” “Bilmem ki!” diyor. Rif dediğin şey genelde dörtlük ölçüde… Sen müzisyen misin? Müzisyen dilinde konuşabilir miyim seninle?

Maalesef. Kendime müzisyen demem. Müzik yazarıyım.

Çoğu şarkı şu ölçüde gider: “Bir, iki, üç, dört…” Buzz’ın şarkıları ise şöyle: “Bir iki, üç, dört, iki, iki…” Sonra da “Bir, iki, üç, dört, beş, bir…” Garip tempolarda ilerleyen garip ölçüler çıkarıveriyor ortaya. Üstüne düşünmüyor hiç, doğal biçimde yaptığı bir şey bu. Genelde bir besteci bunu yapacaksa önceden herkesi bu konuda uyarır: “Şimdi üçlük ölçü çalacağım, yapacağım zaman da size söylerim.” Seni temin ederim, önceden söylemezsen o üçlük ölçüyü yakalayacak müzisyen yoktur. Bizim Buzz ise gelmiş “Ne bileyim!” diyor. İyi, peki. (gülüyor) Yaptığı şeyin günümüzde bile eşi benzeri yok. Çoğumuz ondan çok daha sık tekrara düşüyoruz. Yavaş yavaş böyle şeyleri öğrenmem gerekti.

Bu kayıtta harika rifler var bu arada, “Hammering”de mesela.

Akılda kalıcı bir şarkı o.

Evet! Mott the Hopple’ın klasiklerinden biri gibi tınlıyor. Belki senin yaş grubun daha çok 80’lerin glam rock şarkılarına benzetir, Mötley Crüe gibi. O şarkı bana doğal biçimde geliverdi. O yüzden “Hammering” en kolayıydı diyeceğim. Dur bak…

(Bu noktada Steven, albümlerinden -mikrofonundan sesini alamadığımız ama “Hammering” olduğunu tahmin ettiğimiz- bir şarkıyı dinleyerek temposunu taklit ediyor.)

Yavaş yavaş öğreniyorum Buzz’ın numaralarını işte. Başına buyruk biri.

“Mr Dog Is Totally Right”taki bazı garip ses efektleri bana Twin Peaks dizisini hatırlattı. İzlemiş miydin?

Evet. Herhalde mistik ve metafiziksel kötü adam BOB’ın seslerini kastediyorsun.

Aynen. Sorum şu: Albümün kaydında hangi enstrümanlar ve araçlardan yararlandınız? Özellikle de o kısım için…

O kısmı net hatırlamıyorum, ama büyük ölçüde Toshi Kasai’nin eseri onlar. Kendisi yıllardır bizimle çalışan, sihirbaz gibi hareket eden ses mühendisimiz olur. O kısımlar için ne yaptık emin değilim ama. Sanırım tersten konuşup sonra da o kaydı tersten oynattık. Hatırlamıyorum. Ama önceki seferlerden farklı olarak ne yaptım biliyorum: Sample kullandım. Melvins daha önce bunu yapmış mıydı bilmiyorum. Hani bazı Queen albümleri vardı, “Bu albüm hiç synthesizer kullanılmadan kaydedildi.” diye tanıtım metinleri vardı. Eğlenceli olaydı. Her neyse, “Hammering”deki gospel tarzı arka vokaller aslında sample. Albümün büyük kısmı ise Buzz’ın gitarını kurcalayışından ibaret. Birkaç da alet edevatı var. Şu aralar Hilbish Design için pedallar tasarlıyor kendisi. Başta sadece klasik distortion pedalları ve kompresörler tasarlıyordu, ama şimdi daha incelikli gürültü aletleri yapmaya başladı sanırım. Delay, flanger, ne ararsan var. Sesteki sihirbazlıkları esas Toshi’ye sormak lazım ama. Kendim kayıtta sadece Epiphone Thunderbass model bas gitarımı çaldım. Endonezya yapımı. Havalı Gibson modellerdense onu tercih ediyorum. Bugünlerde neyse ki enstrümanlar daha ucuz ve erişilebilir hale geldi. Artık Jimmy Page olmana gerek yok çalmak için.

En basitinden sanal enstrümanlar da var artık, başlı başına konuşulabilir üstüne. Şahsen bu çağdaş aletleri seviyorum, o yüzden Melvins’in efekt ve sample’lardan yararlandığını görmek hoşuma gitti.

13 yaşında bir oğlum var, arkadaşlarıyla yazılım üstünden hip-hop beat’leri üretiyorlar. Sitelere girip orada şarkı yazıyorlar. Biz henüz o noktaya gelmedik, ama kim bilir, belki de bir sonraki albümü tamamen o siteler üstünden yaparız! (gülüyor) Ben varım buna!

“Mr Dog Is Totally Right”da Earth grubundan Dylan Carlson da var, o nasıl gerçekleşti?

Sanırım stüdyoda çaldığı gün ben de vardım. Uğrayıp gitarını konuşturdu. Şahsen tanışmıyorduk. Buzz ile Dale’in eski arkadaşı, ta Aberdeen günlerinden falan sanırım. Tatlı biri, birlikte dışarı çıkıp güzelinden Akdeniz yemekleri yedik. Sonra da bize tuhaf kayıtlar bırakıp gitti.

Fotoğraf: Chris Casella

Bir arkadaşım sana Türkiye’de konser verme planınız var mı diye sormamı istedi.

Melvins İstanbul’da çaldı mı hiç? Sanırım çalmadılar. Amerikalı gruplar sık sık geliyor mu oraya?

Eh, evet.

“Evet” demeden biraz düşündün ama! (gülüyor)

Özellikle bu sene konsere gelen çok fazla yabancı sanatçı ve grup vardı. Yeri geldi sevdiğim birkaç grubun birden aynı gün konseri oldu, seçim yapmam gerekti. O anlamda yoğun bir seneydi.

Anladım. Eh, gelmek isterim. Hiç gitmedim. İstanbul’u görmek isterim.

Gelmelisiniz. Burada bir hayran kitleniz var.

Not düşülmüştür!

Neredeyse on yıldır bu efsanevi projenin bir parçasısın, sence şimdiye dek Melvins’in sana öğrettiği en değerli şey ne oldu?

Dünyaya dair kendilerine has bir felsefeleri var. Sıkı çalışmaya sonuna kadar inanıyorlar. Pandemi çalışmalarının önüne geçmedi. Buzz golf metaforlarıyla konuşmayı sever, çok sevdiği bir spor. Bu metafor da şöyle; dürtüsel bir çalma biçimine inanmıyor. Ağır olmalısın, ayağın yere basmalı. Bir plan yapıp, ona sadık kalıp sonra da eyleme geçirirsen her şey yolunda gider.  Ben golften hiç anlamam, ama hayata dair felsefesi genel olarak bu: Hazza hızlı bir şekilde ulaşmaya çalışma. İronik bir durum doğrusu, çünkü kendisine bir bakıyorsun, tipi çok ucube. Aslında her şeyden tiksiniyor gibi bir durum yok, numara icabı öyle. “Senden nefret ediyorum!” bakışları tamamen oyunculuğunun eseri. Tam bir performans sanatçısı. Gerçekte sevdiği birçok şey var. Gariptir, birçok açıdan fazlasıyla eylemsel biri. Oysa mesele işin kendisine geldiğinde önemli olan egosuna yenik düşmemek oluyor. İnsanı hedeflerine ulaşmaktan alıkoyan şey, anlık yaşadığı ego tatminleri aslında.

Belki de çok klişe konuştum, muhafazakar ideallerden bahsettim. Ama bu idealleri uygulamakta bugüne dek hep çok istikrarlıydı.  Onun için işe yarıyor. Çok iyi ifade edemedim kendimi ya…

Yok, gayet iyi ifade ettin.

Peki. Seksi bir cevap olmadı ama. Seks, uyuşturu, rock ‘n roll! Herkes bunu bekliyordu, değil mi?

Ama içten bir cevap oldu.

Evet. Zaten hızlı yaşayıp geç ölmek çok yaşlandım. (gülüyor) Benden geçti artık.

Gruba katılmadan önceki Melvins albümlerinden favorin hangisi?

En çok sık sık çaldığımız şarkılara aşinayım. Dur, tekrar iTunes’uma bakacağım. (telefonunu çıkarıyor) Aklıma hemen en çok bilinen albümleri, Houdini ve Stoner Witch gibi hayranların en sevdiği albümler geliyor. Geçenlerde konserlerimize (A) Senile Animal’dan şarkılar ekledik. O zamanlar grupta iki davulcuları vardı. Onları çalmak da çok hoşuma gitti. O albüm Melvins’in ikinci ya da üçüncü altın dönemiydi. Sanırım Melvins için yeni bir altın dönem yaratmaya başladık. Bunun parçası olmak çok hoşuma gidiyor.

Hemen bir oyun oynayalım, hile yapmak yok: Müzik dinleme platformunun arama geçmişinde gözüken son üç şarkı nedir?

Bakayım! Nerede bu ya… Bu kısmı asla tam olarak beceremiyorum. Kazara arama geçmişimi silmeden kontrol etmeye çalışıyorum şu an. (gülüşmeler) Ama daima The Beatles ile The Rolling Stones dinlerim. Klişe olduğum için özür. Turneler için bir çalma listesi hazırlamıştım ama. Oğlumla birbirimize çalma listeleri hazırlayıp yolluyoruz.

O listeler dışarıdan da görülüyor mu?

Emin değilim. Belki de. iTunes kullanmaya hep korkuyorum, tüm çalışmalarım orada, bir noktada kazara demolarımı paylaşabilirim. Umarım yaşanmaz bu! (gülüyor) Yazın çıktığımız turnede ise… (telefona bakıyor) bol bol The Rolling Stones, B-52’s, The Supremes falan dinlemişim. Klasik 60’lar ve 70’ler şarkıları. Hit şarkılar yok ama. Değeri bilinmeyen şarkılar var. Bir de geçen gün Big Star’ın 50. yıl özel konserine gitmiştim, onlar da en son çaldığım sanatçılar arasında.

Şarkı sözlerinizden birini bundan 100 yıl sonra Melvins anısına dikilecek bir taşa kazıyabilsen hangisini seçerdin?

Sözleri ben yazmıyorum, ama Bad Mood Rising’den bir şey seçecek olsam “Never say you’re sorry (Asla özür dileme)” derdim.

Çok havalı cevap oldu.

Gerçek yaşamda da bunun tam tersiyimdir ha. (gülüyor) Hep “Bir kere de haksız çıksana!” derim. Melvins’in ise bu sözü yaşattığını gördüm. Bence bunda samimiler. Aynı zamanda hareketlerini daima dikkatle uyguluyorlar. Dürtülerine teslim olmuyorlar.

Ama bak ne diyeceğim. Galiba Buzz benden bir kere özür dilemişti.

Melvins’in resmi sitesine şuradan ulaşabilirsiniz.