Kült Albüm: Slint – Spiderland

Kaydedilmiş en bunalımlı, yaş ve travma etkisinde yazılmış albümlerden birinin bir grup orta-üst sınıf 20 yaşlarındaki çocukların elinden çıkmış olması bazı kabul edilmiş olguları yıkıyor diyebiliriz. Slint’i var edenlerin gittiği okullardan yetiştirildiği ortamlara kadar ihtiyaçlarını oluşturan esas hususlar ebeveynleri ve çevreleri tarafından gözden gelinmemiş aslında; buz dağının görünen kısmından işler tıkırında, kanaatkârlık beklenilen bir ergenlik. Albümün Will Oldham tarafından çekilmiş kapağına bakınca daha yoğun hissedilen, kuytuda bırakılmış karın ağrıları ve bunaltılar göze çarpabilir, güler yüzlü dört çocuk su üstünde kameraya dönük, kalan her şey gölün içinde.

Parçalarda; büyümenin, manevi sorumluluğun artışının, izolasyon ve yetişkinliğe yaklaşmanın endişesini katarsis anlatılarla dinleyiciye aşılayan Spiderland; bu hikayeleri bazen fısıldayarak bazen bağırarak seslendirmekte.

Slint, enstrümanlarda sessizlikten matineye, sözlerde metafora doyurulmuş sohbetten tekrirlere dönüşen dengesiz geçişlerle yaşadıkları fiziksel ve psikolojik değişimlerin yarattığı girdabı albüme yansıtmaya çalışmış. Buna karşın -istemeden de olsa– Spiderland’e asıl hayat veren büyük bir ivedilikle yazılan sözler, teknik yönden eksikler; ki bunlar anlatılmak isteneni kavratıyor dinleyiciye. Albümü dinlemenin zorluğu bir yana, oluşturma aşamasında da grup üyelerine ruhsal açıdan zarar vermesi kaçınılmaz hâle geliyor tabii; her ne kadar Brian McMahanın albümü kaydetmeden önce yaşadığı neredeyse ölümle sonlanan araba kazası da bu Spiderland melankolisinin bir akıbeti olsa da, bütün grup için tetikleyici bir süreç olduğu hissedilmekte.

Post-rock’ın dönüm noktasına dönüşecek Spiderland albümünden önce; Brian McMahan ve Britt Walford’un çocukken yer aldıkları Languid and Flaccid, Maurice -Daha sonra Slint gitaristi David Pajo da projeye dahil edildi-, Squirrel Bait gibi gruplarda o dönemin Kentucky sahnesindeki grupları Rodan, Angry Dissidents gibi daha çok hardcore kategorisindeyken, Slint’in Steve Albini’nin yapımcılığını üstlendiği ilk albümü Tweez ile math-rock’a ani bir giriş yaptılar.

Tekrar eden, kendisini dinleyicinin kafasına çiviletilen rifflerle dolu olan Breadcrumb Trail ile başlayan Spiderland, karnavalda geçen bir günü anlatıyor.

 Korsan gemisini arıyordum ve bir ucunda bu küçük, eski çadırı gördüm / Çadırı kontrol etmeye karar verdim

….

Gülümsedi ve falımın okunmasını isteyip istemediğimi sordu (Falcı) / “Tamam” dedim ve oturdum / Ve bir an düşündüm ve onun yerine roller coaster’a gidip gitmeyeceğini sordum

Çocukça bir istek olan korsan gemisinden çadıra yönelmesiyle ergenliği; falın okunmasından vazgeçerek geleceğini merak etmeyip falcıyla bindiği roller-coaster tabiriylegeri dönülmez yetişkinliğe adım attığını dinleyiciyle dertleşir gibi bir hikayeyle anlatıyor. Diğer coming of age temalı şarkılardan çok daha farklı bir klasik, albümün hangi tonda gideceğini açıkça gösteren bir giriş.

1922 yapımı Nosferatu filminin etkisinde yazılmış olmasının getirisiyle ürkütücü ve panik yaratan atmosfere sahip diğer şarkı Nosferatu Man, davulda trampet ve tomlara yönelerek Hank Williams’ın Ramblin’ Man şarkısına göndermelerle dolu. “If I could settle down, I’d be doing just fine / Until I hear that old train, coming down the line.”

Albümün ilerleyen dakikalarındaki Don Aman, aralarındaki en kişisel parça. Yabancılaşma, sosyal anksiyete ve yalnızlığa sığınma Don karakteri üzerinden anlatılıyor. Aynada arkadaşını gördü…/ Yalnız kalmak iyi hissettirdi. Don Aman, overdrive ile Don’un dışarı çıkması, bara gitmesiyle hızlanırken eve dönüşünde baştaki tempoya dönmesiyle sonlanır.

Washer; bariz bir şekilde albümün en çarpıcı ürünü, zil ve gitarlı introsundan sonra Don Aman’a oldukça benzer yükselişi gösteriyor. Distortion’a kadar artan tempo, tekrar eden rifflerle sonlanır. Sevgiliye yazılan intihar mektubundan nekrofiliye kadar birçok yorumlamaya açık olan Washer, gruba en çok mental zararı verenlerden.

Albümün standart akort ve pedalsız For Dinner…’ı, Washer sonrası dindirici görevi üstlenip dinleyiciyi teselli eden enstrümantal kısa kısmı. Ardından gelecek olan Good Morning, Captain’ın yıkıcı etkisini azaltmak için de olabilir belki.

Good Morning, Captain, Washer ve Don Amana benzer yönden yavaş yavaş patlamaya gidenlerden. Spiderland’e olabilecek en başarılı kapanışı sağlamış, diğer parçalardaki gibi göndermelerini çekingenlikle gizlemedikleri kısım olarak düşünebiliriz. Good Morning, Captain, Samuel Taylor Coleridge’in The Rime Of The Ancient Mariner adlı şiirinden esinlenilmiş. Şiirde, bir denizcinin doğayı kontrol etmeye çalışmasının, albatrosu öldürmesinin yarattığı sorunlar anlatılır; ”Haç yerine albatros boynuma asıldı. Denizci, bu günahların kefaretini de bütün mürettebatının susuzluktan ölmesiyle öder, dua edemez hâle gelir. Denizcinin yaşadığı eziyeti, bir öykücü gibi seslendiren Good Morning, Captain, doruğuna kadar pişmanlığın yükseldiğini gösteriyor. McMahan’ın ”Seni Özledim” tekrirleri sırasında -kendisinin tabiriyle bilincini kaybetmek- yaşadıkları ve kayıt sonrası hastalanması Good Morning, Captain’ın yarattığı atmosferi dinleyiciye az çok izah ediyor. Dinamik tekniklerinin akıl almaz derecede başarılı kullanıldığı bu şarkı Spiderland’i malum ününe ulaştıran bazı özelliklerden biri.

Spiderland’in yayımlanmasına yakın ayrılmalarının tam sebebi bilinmese de Brian McMahan’ın albümü kaydederken artan travma bozukluğu ve depresyonu yüzünden bir süre akıl hastanesinde yatmasının büyük bir etkisi olduğu söylenebilir. Grubun ayrılışından sonra The Breeders, Watter, Evergreen, Tortoise, The For Carnation gibi projelerde yer alan grup üyeleri, yıllar sonra 2005 yılında All Tomorrow’s Parties (ATP) müzik festivalinde ve ardından çıktıkları Avrupa ve Amerika turneleri dışında ne canlı performans ne de tekrar birleşme meraklısı değil anlaşılan. 2014 yapımı Breadcrumb Trail isimli belgesel de grubun büyüyüşünü ve yaşadıkları çevreyi video kayıtlarından röportajlara kadar gösterdiğinden sevenine hazine niteliğinde.