Yavaş yavaş açıldığımız, yüz yüze etkinliklere kavuştuğumuz şu günlerde kapılarını yeniden açan mekanlardan ve ev sahipliği ettikleri konserlerden izlenimler…
Uzunca bir aranın ardından ilk şahsi konser deneyimimi geçtiğimiz gün (10 Temmuz Cumartesi) Kadıköy’de, HOOD Base‘de yaşadım. Rapçi Ağaçkakan, namıdiğer Burkay Yalnız’ın -son albümü Kendiliğinden‘in kapak tasarımını da yapan- illüstratör Canavar ile ortaklaşa gerçekleştireceği etkinlik, aynı zamanda post pandemi döneminde gerçekleşecek ilk Ağaçkakan konseriydi. (Az daha ikinci konseri olacaktı, ancak gece 12’den sonraki müzik yasağını protesto etmek amacıyla duyurduğu bir önceki girişimi gözaltına alınmasıyla sonuçlanmıştı.) Bu da demek oluyordu ki pandemi döneminde yayınlanan Ağaçkakan şarkıları, ilk kez burada canlı bir nefese kavuşma imkanı yakalayacaktı. Kısacası bunu kaçırmak yazık olurdu!
Mekana geçer geçmez rastlaştığım ve muhabbete koyulduğum ilk sima, daha önce sadece Zoom ekranından tanıştığımız Burkay oldu. Rapçi çoktan konserine gelen insanlarla sohbete başlamıştı. Biz hızla değişen dünya ve ülke koşullarından, yazın bunaltıcı sıcaklarından dem vururken mekan da adeta bir komün görünümündeydi: Özünde bir konser mekanı değil, kolektif üretim merkezi olan HOOD Base, samimi atmosferiyle sanata değer verenlerin kolaylıkla diyaloğa geçebileceği, hiyerarşik yapılanmadan uzak bir oluşum. Organizatörü, sanatçısı, dinleyicisi daha performans başlamadan evvel sıcak ve içten bir şekilde mekan önünde laflamaya koyulmuştu. İlginin odağı elbette Ağaçkakan’dı, o da kendisiyle tanışmaya gelen kimseyi kırmadı. Sahnede olduğu kadar sahne dışında da hayli mütevazı ve içten bir profil çizdiğini sanıyorum orada bulunan herkes kabul edecektir.
Biletli şekilde düzenlenmeyen etkinliğe girişte bir kutu vardı, buraya istediğiniz miktarda giriş ücreti bırakabiliyordunuz. Buradan elde edilen gelirlerin ise %100’ü sanatçının kendisine gidiyor. Son derece adil ve dürüst bulduğum bu sistem, yine HOOD Base’in kimliğine dair bir şeyler söylemekte. Tek sorun konserin girişinde ortaya çıktı: Dinleyicilerinin ve sanatseverlerin Ağaçkakan’a gösterdiği ilgi, sayıca mekan kapasitesini aşıyordu. Bu soruna da akıllıca bir çözüm getirildi, iki molalı üç şarkı setine bölünen konserde bir sete girenlerin diğerlerine girmemesi rica edildi ve böylelikle mekan içinde sosyal mesafe şartları -şahsen katıldığım ilk sette gördüğüm kadarıyla- gözetilmiş oldu.
Performansın yakından takip ettiğim ilk setinde fark edilen şey, izleyici kitlenin çoğunluğunun sıkı Ağaçkakan dinleyicileri olduğuydu: Çalan hemen her şarkıya bir ağızdan eşlik edildi, ritim ve beat’lerde kaybolduk topluca. Tabi bu icracının başarısına da işaret eden bir durum: Ağaçkakan geçtiğimiz aylarda çıkardığı son üç teklisine (“Olağaniçi”, “Anlatılagelen”, “Bi nevi Aksesuar“) Kendiliğinden şarkılarına (“Geber”, “Hayret Bir Şey“) ve kariyerinin kalanından eserlere (“Hallelujah”, “Münkir”, “Lüzumsuz“…) etraflıca değinirken Canavar da rapçinin yanındaki bir panoya Kendiliğinden albümünün kapak görselini çizmekteydi. Bunu da hızla ve ustalıkla yapıyordu, yeri gelince sadece kendisinin zarif kalem dokunuşlarına odaklandık.
Sıcak bir yaz gününde, kapalı mekanda gelişen ve hepimizi hayli terleten (Ağaçkakan ile Canavar’ın konserin son setini tişörtsüz kapattığı söyleniyor) bu canlı rap enerjisi, sanıyorum orada bulunan herkese canlı müzik denen şeyin yükseltici ve birleştirici gücünü hatırlatmıştır. Bu gücü keyfi yasaklara kurban etmemek, günbegün güçlendirmek dileğiyle… #KusuraBakıyoruz #MüzikSusturulamaz