Kıvanç Kürkcü bir tiyatro emekçisi. Aynı zamanda bağımsız şekilde kendi müziklerini ve filmlerini üretiyor. (Hepsine resmi sitesinden ulaşabilirsiniz.) Son albümü sanılanın aksine gittikçe sessizleşiyor’un dumanı hala üstünde. Geçtiğimiz günlerde bir de “İronikler” isminde yeni bir tekli yayınladı. Bunun üstüne kendisiyle sanatı üstüne bir sohbete giriştik. Kısa, öz ve dürüst bir söyleşi oldu. Keyifli okumalar…
Pandemi çağında keyiflerin nasıl olduğunu, vaktini nasıl geçirdiğini sorayım öncelikle.
Neler olacağını uzaktan izliyorum bir süredir. Komik bile değil artık. Haziranda askere çağırdılar, corona olup döndüm. “Hastalıktan dolayı evdeyim” gibi bir bahanem de olamıyor maalesef. Ne kaldı elde? Keyfimiz: Eh işte 🙂
Geçmiş olsun çok, dikkat et kendine. Varoluşçu duygular içinde sürüklendiğimiz bir dönem gerçekten. Son teklin “İronikler” de bu haletiruhiyeden etkilendi sanırım?
Paylaştığım bütün işlerde bir problem edinip onu çözmeye çalışıyorum. “İronikler“de de farklı bir vokal kaydı ve yeni bir armoni denemek istedim. Motivasyonum çoğunlukla biçim üzerine oluyor. Yaparken de artık o sırada ne varsa sızıyor içine.
Şarkının vokal kaydı çok özgün cidden, armoniyle birlikte bir David Lynch filminden fırlamış gibi tınlıyor. Nasıl bir teknikle yarattın bu sound’u, hangi araçlardan yararlandın?
Antik Yunan’da kullanılan pentatonik (olympos pentatonic diye de geçiyor sanırım) diziyi kullanarak doğaçlama yaptım. Üzerine koro vokal kaydı alıp distortion ekledim. Vokali önce ses sonra -dikkatli dinleyince- söz olarak nasıl ayırırız diye düşündüm. Sonra parçanın finalinde bir patlama yaratmak istedim ve aritmik davullar yazarken buldum kendimi. Hatta şöyle enteresan bir şey oldu: Devil Daggers diye bir oyun buldum, bir süredir bayılarak oynuyorum. Parçayı yaparken bir taraftan bu
oyunu oynuyordum. Parçayı bitirip yükledikten sonra fark ettim ki sondaki davullar ve genel anlamda ses dünyası Devil Daggers’taki seslerle aynı yerden tınlıyor. Tabii ki farkında değildim. Bunları yakalayıp şaşırmak kadar çekici ve tatmin edici bir şey yok. Sızmaktan kastım buydu. Eğer iş yaparken dürüst olursanız müthiş bir zenginlikle karşılaşıyorsunuz ve şaşırıyorsunuz.
Az önce paylaştığın bütün işlerde bir problem edinip çözdüğünden bahsettin. Filmlerin de bu denkleme giriyor sanırım. Hangi çözümün görsel, hangi çözümün işitsel olacağı farklı şartlarda mı beliriyor? Bir projenin mutfak aşamasında görselden işitsele ya da işitselden görsele kaydığı oluyor mu?
Filmleri yaparken düşündüğüm şeyler de ses üzerineydi. Bir ses duyduğunuzda gözünüz odağını kaybedip ses kaynağına göre dolanır. Kamerayı da aynı biçimde hareket ettirmek istedim. Kendi çektiğim görüntüleri rastgele izlerken aslında gördüğümü değil duyduğumu kaydettiğimi fark etmiştim. Bunları art arda montajladığımda film/ oluştu. sanılanın aksine gittikçe sessizleşiyor albümündeki gibi hafıza çalışmasıydı. Nesne ses ne/’yi belirsiz bir mekanın içinde nesnelerin önce kendi kendilerine, ardından birbirlerine vurarak çıkardıkları sesleri dinlemek için yaptım. Gerçekten odaklanıp bütün filmi tek parça izlerseniz nasıl bir duygusu kalıyor anlaşılabilir. Kıyı kıyım ise farklı olarak ses ile görselin birliği üzerine denemeydi. Kullandığım naylonun göz odağına göre şekillenmesi, farklı maddelere dönüşmesi çok hoşuma gitmişti.
sanılanın aksine gittikçe sessizleşiyor da önceki işlerin gibi sessiz sedasız yayınlandı ve dinleyenlerinin gözünde saygın bir konuma yerleşti. Hem bu albümde, hem de önceki çalışmalarında gördüğüm kadarıyla geniş çaplı bir tanıtım kampanyası yürütmedin, ama takipçi kitlende dönüşü güzel oldu. Bir sanatçı olarak albümünü, eserini tanıtma işini her şeyin hızla tüketildiği bu çağda nasıl ele alıyorsun?
Benim en hoşlanmadığım ve anlam veremediğim konu bu. Kıyı Müzik dışında yaptığım işlerle ilgili bir eleştiri, duyuru, tanıtım vs. yapan hiçbir platform veya kişi de olmadı. Ben de sosyal medyadaki hesaplarım ve internet sitem dışında hiçbir yerden duyuru, tanıtım vs. yapmıyorum. Beğenen takip eder, yeni işi merak eden varsa dinler diyorum ama uzun süre önce fark ettim ki sunumdan öte bir şey kalmamış. Popüler her şeyi yutalı çok olmuş. İnsanların merak etmeyi unuttuklarını görüyorum ve çok öfkeleniyorum elbette.
Çünkü ben dinlediğim ya da izlediğim şeylerde keşfetmeyi sevdiğim kadar kendi işimde de saklamayı ve emeği gözetiyorum. Ama boşa kürek çektiğimi görüyorum artık. Bırakın üretilen eseri, artık gündelik hayatın kendisinde bile sır kalmadı. İnsanlar özgürce seçim yaptıklarını sanıyorlar. Spotify editörleri bırakın kimin dinleneceğine karar vermeyi, kimin ne kadar para kazanacağına kadar karar veriyorlar şu an dolaylı olarak. İyi bir eser kendi içine doğru kapanır diye düşünüyorum. Yoksa sabun, deterjan üretir gibi her ay şarkı yapanların size bir şey kazandırması mümkün değil.
Sanal mecralara hapsolduk bir senedir. Bu durumdan en çok etkilenen alanlardan biri de sanat sahnesi oldu. Söylediklerin de bununla örtüşüyor, Spotify gibi hiç sanatçı dostu olmayan oluşumlar revaçta. Hayatta kalmak için online konserlere, tiyatro sahnesinde ise online oyunlara yönelim söz konusu. Senin bu uygulamalara yönelik fikrin nedir?
Bunların geçici ve yerinde çözümler olduğunu düşünüyorum. Mesleğim olmasından ötürü tiyatronun bu zamanda nasıl bir rolü olabileceği benim en çok aklımı kurcalayan soru idi ve o zaman ortada salgın yoktu bile. Hayatı kavrama biçimi değiştiğinde eskinin adetleri sadece verimliliğine göre sürdürülüyor sanırım. Eğer öyleyse tiyatro insanların -özellikle bundan sonraki kuşakların- hayvanat bahçesine gider gibi çekinceyle, uzaktan şahit olmaya gideceği, zamanda bir noktada duraklamış bir gösteriden ibaret kalacak. Online tiyatro meyvelerden enstrüman yapıp çalmaya benziyor. “Aa ne enteresan! Salatalıktan zurna gibi ses çıkıyor!”
Şu anda ileriye yönelik nasıl planlar, projeler biriktiriyorsun?
Şu anda çalıştığım bir şey yok. Anlamaya çalışıyorum 🙂
Dönüp dolaşıp kendini tekrar dinlerken bulduğun, anlamana ve ilham bulmana yardımcı olan müzikler neler? “İhtiyacın olan şarkılar” da diyebiliriz 🙂
Valla bu konularda çok kötüyüm. Sürekli değişiyor çünkü hangisi ne hangisi değildi unutuyorum. Ama uzun süre kalan tek müzik Swans’ın müziği oldu. Bir şekilde dinliyorum dönem dönem.
Toplumsal düzlemde çok zor zamanlardan geçiyoruz. Gelecek günlere yönelik temennilerin nedir?
Bilen konuşsun, işi bilen yapsın, yapabilen yapsın.
Kıvanç Kürkcü’nün resmi sitesine şuradan, Bandcamp sayfasına şuradan göz atabilirsiniz.