Bu yazı, iki farklı döneme ait iki eseri ortak bir noktada birleştirmek üzerine oluşturulmuş olup, çok fazla duygu içerir.
Öncelikle şunu iddia etmek isterim ki, bakan kişide bir sanat eserine ait anlamın oluşması için, serden dolayı ortaya çıkan duyguların önemli bir yeri olmalıdır. Burada bahsettiğim bu duygular ne kadar güçlüyse esere dair çıkan anlam o kadar etkileyici olur. Başta şunu belirtmeliyim ki yukarıda bahsettiğim “anlam” bir cümle olmak zorunda değildir. “Anlam” kelimelerle ifade edilmek zorunda değildir. Önemli olan, bakan kişide bir karşılığının olmasıdır. (Burada bahsedilenlerin her dönem eseri için geçerli olmadığını belirtmek isterim.)
Yazıda geçecek olan iki resmi ilişkilendirmek başta ilginç görünebilir ancak bu iki eser duygu bakımından ortak bir noktaya sahipler: Acı. Bu resimlerden birincisinin ismi El Grito nº 3 ve Oswaldo Guayasamin‘e ait. İkincisi ise Transparencies ve Francis Picabia’ya ait.
El Grito nº 3, Oswaldo Guayasamin
Bu resimde acıyı ve hüznü fark etmek ya da hissetmek oldukça kolay. Belki de figürün eliyle yüzünün bir kısmını kapatması bunu daha kolay anlamaya yardımcı olur. Ancak figürün bu hareketi aynı zamanda korkuyu da içerdiği yorumunun eklenmesine de yol açabilir. Özellikle gözün oldukça açılmış ve gözbebeğin oldukça küçülmüş olması bu bahsedilen duyguları yakalamak için önemli bir ipucu. Ağız kısmının duruşu da bir şaşırma olarak yorumlanabilir. Bunların hepsini birleştirerek şu yorumu yapmak isterim: Buradaki figür, gerçekleşmesinden korkulan bir olayın gerçekleşmesinden dolayı hissedilen acı, korku ve şaşkınlığın bir bütünüdür. Tüm bu noktaları toparlamak gerekirse, oldukça kötümser olduğunu düşündüğüm bu eserin aynı zamanda bakan kişide güçlü ve kötü olduğu iddia edilebilir duygular, özellikle acı uyandıracağı düşüncesindeyim.
Transparencies, Francis Picabia
Bu çalışma, ilk bakışta içinde barınan tüm figürleri algılamak için oldukça karışık bir eser. Tüm figürleri aynı anda görmeye, anlamaya çalışıldığında kaos hissi ortaya çıkıyor. Bakmaya devam edildikten sonra gerginlik hissi ortaya çıkıyor ve tüm figürler birbirine karışıyor. Figürleri anlamaya çalışınca, bir kayanın üzerinde düşünen bir adam, soluk bakışlı bir erkek çocuğu, yan profili görünen cinsiyetini tam anlayamadığım bir figür ve bunlara ek tam olarak anlayamadığım bir portre daha. Her şeyin karıştığı bir noktada olduğu için algılaması oldukça zor ve bu son figürü algılamaya çalışırken anksiyete, gerginlik hissi daha da artıyor. Tüm bunlar birleştirilirse eğer, şu çıkarım yapılabilir: Bir kişinin geçmişine dönüp bakması. Kişinin içinde bulunduğu dönem oldukça açık ve anlaşılabilir, çocukluk da aynı şekilde biraz karışık olsa da anlaşılması bir nebze kolay. Ancak daha ileri döneme geldiğimizde, ergenlik ve yetişkinlik arasındaki dönem olduğunu düşünüyorum, her şey birbirine karışıyor. Bu yorumdan yola çıkarak eserin ismiyle şöyle bir bağlantı kurulabilir: Bulunduğumuz dönemde geriye baktığımız zaman, geçmiş hayatımızı birbirinden ayrı dönemler olarak değil, iç içe geçmiş birbirleriyle etkileşimleri olan ve hatta etkileşimleri bulunulan döneme sarkmış karışık bir bütün olarak görürüz. Ve bu bütünlüğü sağlayan da dönemler arasında transparan bir örtü bulunur.
Bu iki eseri birbirine bağlamak için şuradan yola çıkılabilir: İnsanlar yaşadıkları acıyı çok farklı şekillerde ifade edebilirler. Bazıları acı hissederken gergin olabilirler. Kendi içlerinde çatışmalar yaşayabilirler. Bu tarz bir acı ifadesi, seçilmiş olan ikinci eserle ilişkilendirilebilir. Bunun dışında, bazıları ise bu acıyı bir ağrı gibi çok büyük bir boyutta hissedebilirler. Yaşadıkları bu psikolojik acı, fiziksel bir soruna dahi dönüşebilir. Bu durumda yaşadıkları acıyı vücutlarındaki her hücrede hissedebilirler. Buradaki yoğun acı hissinin birinci seçilmiş eserle ifade edildiği iddia edilebilir. Özetle, acı bu iki resmin ortak noktası olabilir ve bu acının iki farklı tasavvuru bu iki eserle görülebilir.