Gösta Berlings Saga – Konkret Musik

Uzun yıllardan beri müzik yapan bir grubun önceki albümlerinden daha iyi bir iş çıkarması ender rastladığımız bir durumdur. Ancak Stockholm’ün kılı kırk yaran progresif rock dörtlüsü Gösta Berlings Saga, geçtiğimiz yaz ünlü prog plak şirketi InsideOut etiketiyle yayımladıkları Konkret Musik ile kendi çıtalarını kendileri koyuyor. Dinlediğimiz şeyleri sevmemize doğrudan etki eden melodi, ritim, ton ve bağlam dörtlüsünü özenle birleştiren grup, Konkret Musik ile bir önceki başarılı albümleri Et Ex’i gölgede bırakıyor. Özellikle synthlerin daha yoğun ve odakta kullanımıyla grup, progresif rock, synthwave, cyberpunk ve postrock türleri arasında geçişler yapıyor. İbreyi rock tarzında sabitlemiş davul ve basların üzerine yürüyen synth ve gitar melodileri, farklı uzayların aynı düzlem üzerine bir projeksiyonunu sunuyor. Önceki albümlerine göre daha kısa parçalardan oluşan bu albüm için bütün, güçlü, kimi zaman tekinsiz ve oldukça akıcı diyebiliriz.

Albümün açılış parçası Släpad, hızla yükselen ve neredeyse akordu bozuk denecek gitarların yarattığı rahatsızlık hissiyatıyla dikkatimizi yakalıyor. Üzerine eklenen ve parçayı ileri iten ritim elemanları, kafalarımızı sallattırmaya başlıyor. Bu noktada alarm seslerini andırarak giren synth melodisi, dinleyiciye albümün genel manzarasına dair bir ön bilgilendirme sunuyor. Zaman zaman daha da sarsıcı olacak bu majestik synthler, albüm ilerledikçe davul ve basın kafamıza kafamıza vuracağı anların habercisi gibi. Davul miksajındaki yüksek oda sesi tercihi, belki de biz düşünmeden aklımıza gelen o Led Zeppelin (özellikle When the Levee Breaks) hissiyatını nazikçe veriyor. Hipnotik bir şekilde biten Släpad, yerini Vinsta Guldklocka’ya bırakıyor. Özellikle bu parçada grubun etkilendiği birçok farklı sesten referanslar duyuyoruz. Bu etkiler şaşırtıcı bir şekilde İskandinav progresif rock’ından Japon cyberpunk ve synthwave’ine kadar uzanıyor.
Takip eden parça Basement Traps ilginç video klibiyle dikkat çekiyor. Gaddar bir elektrik bas, satüre davullar ve üzerilerine eklenen soru-cevap tadındaki synth dokusuyla Basement Traps, albümün en akılda kalıcı parçalarından.

Albüm buraya kadar yüksek tempoda gelirken dördüncü parça Close to Home sanki albümün ilk perdesini kapatıyor. Atmosferik synthlerin üzerine minörlerde sakince gezinen gitarlar, dinleyiciye şöyle bir soluk aldırıyor. Bu parçayı dinlerken Opeth’in lideri Mikeal Akerfeldt’in clean tondaki PRS gitarı ile bir uzay yolculuğuna çıkmış gibi hissederseniz yalnız değilsiniz. Ne var ki, bu sakinlik uzun sürmüyor ve albüme ismini veren ve bence albümün en kudretli parçası olan Konkret Musik karşımıza çıkıyor. Kişisel görüşüm bu parçanın gerçek bir baş yapıt olduğu yönünde. Davul, bas ve synth üçlüsünün 7/8 + 9/8 lik ritmiyle darbeli matkap gibi başlayan parça, Raketkanon vari bir synth melodisine eklenen gitarlarla iyice yükseliyor. Ayrıksı seslerin ve belli belirsiz perküsyon oyunlarının ara ara kendilerini gösterdiği bu parça, huzursuzluğun en groove’lu hali olabilir. Yeri gelmişken, bu albümde konuk sanatçı olarak perküsyon çalan Jesper Skakrin’e hakkını teslim edelim. Yaklaşık iki dakika süren bu hipnotik bölümden sonra, parça yine synthwave havaları ile adeta genişliyor. Bu genişlemeyle tam rahatladık derken, matkap tekrar çalışmaya başlıyor ve bu ısrarcı delicilik artık daha tanıdık geldiğinden dinleyiciyi de içine alıyor. Öyle ki, parça bittiğinde sanki albümde bir başka bölüm daha kapanıyor. Zaten bir sonraki parça Closing Borders, bize bu değişimi gösteren bir dönüm noktası niteliğinde. Bu arada Konkret Musik’in eğlenceli bir klibi de var. Klipte virane bir karaoke barda enstrümantal bir parçayı söyleme ironisiyle sahneye çıkan mafya görünümlü bir abimizin dansını izliyoruz. Bu tuhaf dansı izleyenler arasında biralarını yudumlayan grup elemanlarını da görmek mümkün.

To Never Return, albümdeki favori parçalarımdan. Ride vuruşları ile sürükleyici bir davul ritmi üzerine kurulan güçlü piyano – bas birlikteliği ile bu parça, insanı başlar başlamaz havaya sokuyor. Davul parçayı o kadar güzel götürüyor ki, “tekerine taş değmesin birader” diyesi geliyor insanın. Klibindeki kriminal havayla çok güzel özdeşleşen bu parça da albümün öne çıkanlarından diyebiliriz.

Instrument VI yine Close to Home ve Closing Borders’ta olduğu gibi tatlı bir perde arası görevinde. Akabinde gelen patlayıcı parça Pugilist enerjiyi tekrar yukarıya çekerken, özellikle ikinci yarısında Mastodon’uanımsatıyor. A Fucking Good Man, belki de synth tonunun etkisiyle hatırı sayılır bir nostalji etkisi yaratıyor; şöyle bir uzaklara baktırıp iç çektiriyor. Förbifart Stockholm ise 4/4 lük ölçünün en beklenmedik zamanlarında vuruşlar yapan groove dolu bir parça. Grup, bu parçada bölümler arası pürüzsüz armonik geçişlerle ve parça boyunca eklenip ve çıkan farklı enstrümanlarla dinleyiciyi değişken duygulara yönlendiriyor. Son parça A Question of Currency, ağırlıklı olarak akustik enstrümanların yarattığı sinematik havayla albüme güzel bir kapanış yapıyor.

Gösta Berlings Saga bu vurucu ve esrarengiz albümüye çıtayı öyle bir yere koymuş ki, bir sonraki albümlerinde bu seviyeyi geçmek kolay olmayacak gibi görünüyor. Albümü baştan sona dinleyip bitirdiğinizde, sinemada iyi bir filmi izledikten sonra yaşadığınız ilk onbeş dakikaya benzer bir hissiyat yaşayacaksınız diyebilirim.