Londralı ekip Caroline yıllardır ilmek ilmek işlediği ilk albümünü geçtiğimiz ay servis etti. Kulaklarımızdan çıkmayan; post-rock, folk ve Midwest emo gibi türlerle akrabalık gösteren bu etkileyici albümün hikayesini sekiz kişilik grubun iki üyesinden (Jasper Llewellyn ve Mike O’Malley) dinledik.
İlk albümünüz çıktı, tebrikler. Basının size artan bir ilgi göstermeye başladığı şu günlerde nasılsınız?
Jasper: O ilgiyi aşırı yoğun bir şekilde görmedik bence henüz, ama evet, yaptığımız müzik söz konusu olunca beklediğimizden fazla ilgi gördüğümüz doğrudur. İnsanların ürettiğimiz şeyle ilgilendiğini görmek heyecan verici, ama bir yandan da garip. Çünkü bu sayede ikinci albümümüzü kaydetmemiz öncesi insanların onu da dinleyeceğini ve öncesinde nasıl bir tarzda olacağına dair bazı beklentileri olacağını biliyoruz.
Kalabalık bir ekipsiniz. Okurlarımız için kısaca kendinizi tanıtıp gruptaki görevlerinizden bahseder misiniz?
Ben Jasper. Çello ve davul çalıyorum, ucundan da gitara dokunuyor ve vokal yapıyorum.
Mike gitar çalıp biraz da vokal yapıyor.
Casper da aynı şekilde.
Alex flüt, klarnet, saksafon ve perküsyon çalıyor.
Hugh davul ve perküsyon çalıyor.
Magdalena keman çalıp biraz da vokal yapıyor.
Freddie trompet ve bas çalıyor, o da vokal yapıyor.
Ollie keman çalıyor ve o da arada vokal yapıyor!
Kimimiz çocukluk arkadaşıyız, kimimiz de daha yakın zamanda Londra’da ya da Manchester’da üniversitede tanıştık.
Grup üyelerinin sayısı siz kurulduktan bu yana ikiden sekize çıktı. Daha da büyümeyeceğiniz ya da gizlice bir tarikata dönüşmeyeceğiniz ne malum? (gülüyor)
(gülüyor) Bence artık daha fazla insana yerimiz kalmadı. Sekiz kişiyken halihazırda çok kalabalığız çünkü. Bu şekilde hiçbir eksiğimiz gediğimiz yok!
Ayrıca tarikata dönüşmediğimizi söylemedik hiç…
Bağımsız yaratıcı fikirlere sahip sekiz birey olduğunuz ve yer yer online buluşmalar düzenlemek zorunda kaldığınız düşünüldüğünde pandemi döneminde var olan bir grup olmak albümün yazım, kayıt ya da performans süreçlerinde size zorluklar yarattı mı?
Mike: Başta evet, ama bence zaman geçtikçe birbirimize yaratıcı anlamda yakınlaştık. Bu da şarkıları içimize fazlasıyla sinen bir şekle sokmamıza imkan tanıdı. Online buluşmalar biraz külfetliydi ama, yalan yok! Albümü miksajını da aynı şekilde, bu online buluşmalar yoluyla hallettik. Online buluşma dediğin başta iyiydi hoştu, bunu yapabiliyor olmak iyi geliyordu, ama Zoom ekranına bakmaya da bir yere kadar tahammül edebiliyorsun.
Caroline icra ettiği müzik türü boyutunda çok dönüşümden geçti. İkinci albümün de bambaşka tınlama ihtimali var mıdır? Örneğin hyperpop, hip-hop ya da EDM yaparken duyacak mıyız sizi?
Doğru, türümüz sürekli dönüşüp gelişiyor ve muhtemelen sıradaki albüm de farklı tınlayacak; tabii öncekinin üstüne de katan bir yerden giderek. Sanırım en çok dinlediğimiz müzik türü halihazırda hyperpop, o da muhtemelen bir yere sızacaktır. Sanki Jasper’ın vokal melodilerinde kendini gösteriyor da biraz.
İlk albümünüz yapımı esnasında dinlediğiniz müziklerden bazılarını saymanızı istesem?
Keşke hatırlasam. Bir an yaptığımız şeye çok heyecanlanıp eşzamanlı olarak sıradaki şeye geçerken buluyoruz kendimizi sürekli. Sanırım Mark Fell’i bol bol dinliyorduk. Aynı anda Lorenzo Senni de geçiyordu kulaklarımızdan. Albümün yapımı yıllar sürdü ama, hangi dönemimizi sorduğunu bağlı!
Albümden kaydetmesi en kolay ve en zor şarkılar hangileri oldu?
En kolayı “zilch”‘di. Telefon yoluyla, anlık ve öylesine kaydettik, başta albüme alma niyetimiz de yoktu.
En zoru da “Engine (eavesdropping)” oldu. Birden fazla kayıt odasını ve çok sayıda prova sürecini işgal etti.
Bir grup olarak hedefleriniz?
İyi müzik yapıp eğlenmek!
Caroline’ın Bandcamp profiline şuradan göz atabilirsiniz.