Blur Snapchat’te Ne Arıyor?

Modern Life is Rubbish piyasaya çıkalı 25 yıl olmuş. Parklife da yuvarlayınca bir o kadar oluyor. 2000 küsurlara geldiğimizde; çıkardıkları ilk albüm Think Tank‘in üzerinden 15 yıl… Grubun kuruluşu desek, tam olarak 30 yıl öncesine gidiyoruz. Kısacası, bu yıl beşin katları üzerinden nostalji yapasınız gelirse bahsedilecek konular arasına Blur’ü almanız pek doğal.

Yepyeni bir albüm (“The Magic Whip“), onun üretim süreci ile birtakım canlı performanslarını kapsayan bir müzik belgeseli (“Blur: New World Towers“) ve bir turne sığdırdıkları 2015’i ise milenyum sonrasında en hareketlendikleri yıl olarak sayıyoruz. Hong Kong’dan ilham alan ve dünyanın gidişatını sorgulayan bir albüm olarak öne çıkan “The Magic Whip” üzerine, Hong Kong’ta yaşayan meşhur çizgi romancı Kongkee imzalı Travel To Hong Kong With Blur adlı çizgi roman da bulunuyordu. Ya sonrası?

Kafalarda, projelere bölünerek sürekli yeni bir şeyler deneme halindeki Damon Albarn meşguliyeti hakimken Blur çoğunlukla geçmişten günümüze göz kırparak varlığını sürdürdü. “The Magic Whip” sonrası gördüğümüz ufak tefek hareketler yine geçmiş odaklı. İki yıl önce çıkışının 25. yılı şerefine ‘Leisure’ın plak olarak basılmasını bu anlamda hatırlayabiliriz. Son zamanlarda da sosyal medya paylaşımlarında yoğun bir şekilde nostalji temalı içeriklerle karşılaşıyoruz. Yalnız, sadece Twitter’dan paylaştıkları alttaki gelişme ortamı biraz değiştirdi gibi…

Y ve Z nesillerine erişim söz konusu olunca pazarlamacıların aklına ilk gelen mecralardan Snapchat ile Blur’ün adlarını yan yana görüp meraklanan ya da afallayan olabilir. Bu hallerin herhangi birini veya her ikisini yaşayanların kafalarındaki ortak soru yazının başlığında. Peki gerçekten ne arıyorlar?

Konuya iki yönüyle bakılabilir. Öncelikle elemanlar halihazırda ne durumdalar? Son bir yıl içinde tüm üyelerin medyada iyi kötü yer almasıyla buna cevap vermek mümkün.

Grubun kurucusu ve gitaristi Graham Coxon, bu aralar Channel ve 4 Netflix kara komedisi “The End of The F***ing World“e yönelik çıkardığı albümün Kuzey Amerika turnesini duyurmakla meşgul. Soundtrack albüm deneyiminden konuşurken, konu gruba gelince herkesin kendi aleminde olduğunu dile getirmiş. Başka bir yerde benzer cevap verdiğinde yeni albüm yapma fikrine “neden olmasın” tutumuyla yaklaşmış. Blur dışında ürettiği ödüllü peynirlerle tanınan bas gitarist Alex James, odağında Led Zeppelin’in önümüzdeki yıl bir araya geleceği dedikodularının olduğu röportajında efsane olmanın olumsuz yönlerinden bahsetmiş. Kendi hayranlarının bir yandan eski parçalarını dinleyip diğer yandan ürettiği peynirlerle ilgilenmesini önemli bulurken; Led Zeppelin, Mick Jagger gibi isimlerin hayranlarıyla arasındaki ilişkinin eski şarkılarına odaklı olmasını pek sağlıklı bulmadığına değinmiş. James’in kendisini tamamen peynir-şarap tutkusuna verdiği, Britpop kavramını ciddiye almadığı ve “bağımsız ruh” gibi romantik bir fikirle rock grubunda yer almanın günümüzdeki farklılığı çok yakın zamanda yaptığı bir başka röportajın başlıklarından. Geçtiğimiz yıl İşçi Partisi’nden Norfolk il meclis üyesi seçilen baterist Dave Rowntree (resmi haliyle şöyle), grubun ilginç bir şeyler olduğunda harekete geçtiğini hatırlatmış, bu yıl ise punk ikilisi Slaves’in videosunda baterist seçmelerine katılan simalardan biri olarak yer almış. Damon Albarn’a gelince; geçtiğimiz yıl Humanz albümü sonrası bu kez The Now Now‘un gelmesiyle medyada Gorillaz solisti ve yaratıcısı kimlikleriyle ön planda. Halihazırda The Now Now turnesiyle meşgul olan Albarn, bir yandan on küsur yıldır sesi çıkmayan grubu The Good, The Bad & The Queen‘in ikinci albümünün yıl sonunda çıkacağını umuyor. Söz Blur’e geldiğinde, Albarn’a göre gidişatın Graham’ın müsaitliğine tabi olduğunu öğreniyoruz. Çok yakın zamanda da, yıllar sonra aynı şarkıları çalmanın mümkün olabileceğini dile getirmiş. Yani, peynirle haşır neşir James dışındakilerin ifadelerinden arda kalan ana fikir: “herkes uygun olunca, gerçekten isteyince ve ilginç bir şeyler dönecekse neden olmasın”.

Buraya kadar, Snapchat’ten takip edilecek gelişmelerin “bir araya gelme” fikri üzerinden şekilleneceğini düşünebiliyoruz. Detayla ilgili olasılıklara gelirsek, sırada konunun diğer yönüne hitap eden soru… Şimdiye kadar müzik endüstrisi bu mecrayı ne şekilde kullanmış?

Snapchat yaklaşık beş yıldır müzik sektörü aktörleri özelinde de gündeme geliyor. En başta hakkında en çok haber çıkan MTV’den bahsedilebilir. 2014 MTV Video Müzik Ödülleri adaylarının Snapchat’ten açıklanması endüstrinin mecraya yönelik ilk hamleleri arasında sayılırken, 2015’teki ödül töreninin kırmızı halı bölümü ve kamera arkasına katılımcıları da dahil ederek canlı hikaye formatında paylaşmıştı.
Geçtiğimiz yıl ise kanalın dirilttiği kült programlardan MTV Cribs ve TRL mecraya özel formatlarıyla gündeme geldi.

Müzisyenlerin ise mecrayı genellikle yeni albüm veya video tanıtımı için kullandığı söylenebilir. Bu anlamda Afrojack’in yeni albüm tanıtımı, İsveçli DJ Alesso’nun yeni video tanıtımı, Madonna’nın “Living for Love” videosunun tanıtımı verilebilecek ilk örneklerden. O dönemlerde mecrada en yaratıcı veya fantastik video tanıtımı fikri tamamını izlemek için iki telefon, iki Snapchat hesabı takibi ve iki farklı hikayesi açmayı gerektiren görsel sanatçı ve rapçi Yung Jake‘e aitti. Müzik endüstrisinin işine yarayabilecek bir diğer eylem mecra üzerinden konser bileti dağıtmaktı. Live Nation, Ariana Grande konseri için Snapchat’ten yararlandı.

Mecranın zaman içinde gelişen özellikleri tanıtım şekillerini farklılaştırdı. Örneğin, Snapchat Lens özelliğiyle beraber yeni şarkı tanıtımları filtreler üzerinden yapılmaya başladı. Sage the Gemini, Harry Styles ve iki farklı zamanda Ed Sheeran bu özellikle gündeme geldiler. Sheeran’ın filtre üzerinden yaptığı ilk şarkı tanıtımı diğerleriyle benzerlik gösterirken diğer tanıtımda kullanıcının bitmojisine kendisinin de aynı formda gitarıyla eşlik ettiği bir kurguyla yer aldı. Daft Punk da daha çok ikonik başlıklarını filtreleştirme amacıyla Snapchat Lens’ten yararlandı. DJ Snake’in yeni videosunu kendisine özel sticker ile tanıtması için de Snapchat’teki yeni atılımlardan biri denilebilir.

Asıl konumuz Blur’e geri dönersek… Yeni video/albüm tanıtmak, sınırlı zaman içinde özel teklif sunmak (bilet, kupon, kod vb), yarışma düzenlemek, günlük hayattan hikayeler aktarmak, kamera arkasından/prova seanslarından bağlanmak gibi çeşitli amaçların sizce hangisi grubun halihazırda çizdiği tabloya uyuyor?

Mecranın güncel özelliklerini düşününce, artırılmış gerçeklikte eski veya yeni bir karakter formunu aramıza sokmak olabilir belki işin ucunda? Diğer yandan, bunca detaydan sonra olsa şaşırılmayacak bir birleşme konseri için bilet dağıtmak kadar düz bir hareket de çıkabilir? Galiba en kestirebildiğim başımıza Calvin Harris kesilmeyecekleri.