Bu internet çağında bir şeyler üretiyorsanız yıllar boyu gizemli kalabilmek o kadar kolay bir şey değil. Yüksel Güney Hanedan 20 yıldır müziğini icra ediyor, lakin kendisi hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. Sitesinde yeni albümü The Voyage’ı “hayal ürünü post-modern bir araçta çıkılan yolculuğun izlenimci seslerini tasvir eden bir çalışma” olarak tanımlamış Y.G. Hanedan. Bu onun dijital platformlarda bu kadar geniş bir dağıtımla yayımlanan ilk albümü.
Geçtiğimiz yüzyılın başlarındaki avantgard çalışmalardan ilham alan The Voyage, son günlerde dünyanın en büyük progresif müzik dergisi Prog’un da radarına düştü, online müzik fanzinleri başta olmak üzere birçok ortamda övgüler aldı. Dinleyiciyi avucuna alan; noise, ambient ve new age gibi türleri bir arada eriten bir gece yolculuğu gibi görebiliriz The Voyage’ı. Şarkı sözlerinden yoksun bir konsept albüm var karşımızda, bir rüyada geçen yolculuğa dair belirsiz bir hikaye. Bu tekinsiz rüyaya kara film hissiyatı veren başlıca şey atmosferik synthesizer’lar, perküsyon, loop’lar ve dahasının iç içe geçip yeni, karanlık ama bir o kadar da parıltılı bir şey meydana getiriyor olması.
Açılış parçası “A Juvenile Departure”dan kapanış “The Lunar Bay”e dek ormanlardan geçiyor, fırtınaları uzaktan seyrediyor, geçmişe dair hülyalara dalıyoruz. Tekinsiz olduğu kadar rahatlatıcı, minimalist göründüğü kadar sofistike, hayalci durduğu kadar da vizyon sahibi bir albüm bu. Yapılacak en iyi şey arkamıza yaslanıp bu duygu cümbüşüne kulak vermek. Neredeyse cüret isteyen bir deneyim. Sürprizlere de oldukça açık. Mesela “Curtain Flap over Anxiety” panik içinde bir altyapıya sahip olsa da önümüze rahatlatıcı melodiler koyarak bizi arada bırakmayı başarıyor. “That Insignificant Station” adının aksine albümde en az diğer şarkılar kadar önemli bir durak olmayı başarıyor; statik temposu ve güzel düşlerden fırlama melodisiyle hem atmosferi belirleyen hem de atmosferden kaçan istisnai bir emsal. Albümü gerek tatlı düşleri andıran anlarında, gerek daha tekinsiz anlarında David Lynch filmlerine bir soundtrack olarak da yakıştırabiliriz. Hatta Lynch’ten yeni bir müzik albümü bekliyorsanız, The Voyage o vakit gelene kadar pekala sizi tatmin edebilir.
Rahatlatıcı tekinsizlikte seyreden spiritüel ve meditatif bir müzik hazırlamış Y.G. Hanedan bu yeni albümünde. Bir saate yaklaşan bir süre boyunca katman katman hazırlanmış, el emeği göz nuru bir ürünü dinliyoruz. Max Richter’ın Sleep’inin başını çektiği bir “meditatif gece albümleri” listesine ekleyebiliriz The Voyage’ı. Kısa ama ilgi çekici bir yolculuk, tekrar tekrar dinlenmeye de oldukça müsait.
Dinlerken uzaktaki hedefe odaklanın, bakalım ulaşabilecek misiniz?