İsveç’ten Yeni ‘Kıyı’ Şarkıları

1970’lerde genç olanları ABBA ile tavlayan, 1990’larda ise Ace of Base’in kusursuz popunun önderliğinde varlığını ve nelere muktedir olduğunu iyiden iyiye belleten İsveç müzik alemi, bir yandan kendi değerlerini yaratıp başarıyla pazarlarken, diğer yandan dünyanın müzikal nabzını tutmaya da devam ediyor. Uluslararası sahadaki adı bilindik temsilcilerine sayısız örnek verebileceğimiz bir havuza sahip olmakla birlikte, yazımızın baş rolünde İsveç müziğinin Bob Dylan’ı The Tallest Man on Earth; kütükteki ismiyle Kristian Matsson bulunuyor.

Bob Dylan’ın uzunca bir zaman önce doğmuş bulunduğu Minnesota topraklarına bir hayli uzakta bir coğrafyada dünyaya gelmiş olmasına rağmen, 29 yaşındaki Matsson, bir şekilde geleneksel Amerikan folk müziğin gelmiş geçmiş en iz bırakan sanatçılarından Bob Dylan’la birlikte anılma payesini elde etmiş durumda. 15 yaşından bu yana Dylan şarkılarını hatmetmekle meşgul biri için hiç fena sayılmayacak bir durum olmakla birlikte, neyse ki Matsson tevazuyu elden bırakmıyor ve sevimsiz hallere bürünmüyor.

Bu gereksiz kıyaslama bir yana; kendisine verdiği ismiyle The Tallest Man On Earth’ün müziğinin çekiciliği, gitarıyla sesinin bütünlüğünden geçiyor ve şarkı sözü yazma hususundaki becerisiyle zirveye çıkıyor. Gençlik yıllarında gitar çalma konusundaki iştahını bir süreliğine kaybeden ve Nick Drake’in açık akortlarla süslü gitarını keşfettikten sonra yeniden müziğe odaklanan İsveçli, gayet iyi bir kulağa ve hünerli parmaklara sahip olduğunu her notasıyla ispatlıyor. 2010 yılında İstanbul’da da bir konser veren The Tallest Man on Earth’ün canlı performans meziyetleri ise, kendisine Bon Iver’le birlikte turneye çıkma kapılarını açtı geçmişte; yenilerinin de habercisi.

2006 tarihli The Tallest Man on Earth EP’si ile, sadece 23 yaşındayken folk sularına yelken açan şarkıcı, 2008 ve 2010 çıkardığı iki stüdyo albümünden sonra (Shallow Grave ve The Wild Hunt), çalışkanlığından taviz vermedi ve üçüncü stüdyo albümü There’s No Leaving Now’ı da sadece birkaç gün önce dinleyicileriyle buluşturdu (Stüdyo demişken; Matsson’un, albümlerini evindeki stüdyosunda kaydettiğini ve doğal olarak yapımcılığını da üstlendiğini belirtmekte fayda var). El emeği göz nuru kıvamındaki 10 şarkılık albümün ilk single’ı olma niteliğini taşıyan ve elektro gitar serpiştirmeleriyle şaşırtan 1904 ise zaten bir süredir çeşitli internet ortamlarında dinlenebiliyordu. Eski albümlerinden çıkma The Gardener, The King of Spain, Weather of a Killing Kind, The Dreamer gibi hatırı sayılır güzelliklere, Leading Me Now, There’s No Leaving Now, Wind and Walls, elbette ki 1904 ve belki daha fazlasıyla eklemede bulunacağı öngörülebilir Kristian’ın.


Biraz da magazine girecek olursak; yanık sesi, gitarı, örneğin The Gardener’daki iç parçalayan ‘gerçekçi’ şarkı sözleri, bu aslında çok da uzun olmayan dünyanın en uzun adamının, ‘analar neler doğuruyor!’ nidalarına neden olmasına engel değil elbette. Kulakla birlikte göze de hitap etmesine karşın; Idiot Wind ismiyle müzik yapan Amanda Bergman ile evli olan Matsson, turnelere hanımıyla çıkıyor, konserlerde hanımını sahneye davet ediyor, evi işe taşımaktan geri durmuyor. Sonuçlarına bakacak olursak, iyi de ediyor!

An itibariyla Kuzey Amerika’da bir dizi konser vermekle meşgul Matsson, Temmuz ayıyla birlikte Avrupa’ya dönüyor ve daha yoğun bir programla yeni albümünden şarkıları dinleyicisine canlı canlı tanıtmaya başlıyor. Türü seversiniz sevmezsiniz, ayrı konu; bu aklı başında gencin şu ana kadar yaptıkları takdiri, ‘kıyı’da duran yeni albümü There’s No Leaving Now ise dinlenmeyi hak ediyor.

Emre Yürüktümen