Radiohead – A Moon Shaped Pool

Hazırlayan: Aslı Dernek

Albümü müzik sağlayıcılardan dinlemek için burayı tıklayınız.
MP3 olarak indirmek için ise sizi şöyle alalım.

İngiltere’deki hayranlarına postaladıkları gizemli kartlardan, tüm dijital ortamlardan kaybolma eyleminden, stop – motion çekilmiş Burn The Witch ve Paul Thomas Anderson işbirliği ile görücüye çıkarılan Daydreaming videolarından sonra Radiohead, dokuzuncu stüdyo albümleri A Moon Shaped Pool‘u dün akşam (8 Mayıs) dinleyiciye sundu.

Şarkı sıralamasının alfabetik olarak düzenlendiği albümde grubun eski kayıtlarından en çok öne çıkan iki şarkı “Identikit” ve“True Love Waits” de dahil olmak üzere toplam 11 şarkı bulunuyor. Özellikle, ilk olarak 1995 yılında The Bends turnesinde çalınan ve 2000’lerin başından beri “kayıp” olan True Love Waits’in albüme girmiş olması 15 yıldır bekleyen hayranlarını oldukça heyecanlandırmış; albüm bu özel şarkı ile görkemli bir şekilde kapanıyor.

A Moon Shaped Pool’da grubun verdiği acı havadisler, yaylı orkestra ile kuvvetlendirilmiş nazik piyano ve akustik gitarın arka fonunu oluşturuyor adeta. Çok katmanlı tınlamalar müziğin boyutunu çoğulluyor.

Radiohead albüm boyunca ekolojik yıkım, kitlesel bilinçsizlik, yitirilmiş/yok olmuş sevgi ve devam etmek için aranan yollardan bahsediyor. Thom Yorke albümün bir kaç tempolu şarkısından olan “Ful Stop” da “Her şeyi gerçekten de berbat ettin.” derken neşe içinde dans edebileceğiniz bir tempo/ hareket vadetmiyor tabii ki – hiçbir zaman etmediği gibi.

“Daydreaming” de kasvetli, dalgalı piyano valsi eşliğinde Thom Yorke’un “Dönüşü olmayan noktanın ötesinde/ve artık çok geç, olan oldu.” diye mırıldandığını duyuyoruz. Şarkının sinematik videosunda Yorke birbiriyle bağlantılı birçok mekan içerisinden geçerek yürüyor – apartman dairesi, otopark, hastane, çamaşırhane, kumsal – ve en sonunda karla kaplanmış bir tepeye tırmanarak içerisinde ateş yanan tekinsiz bir mağaraya giriyor. Ateşin yanına uzandığında ise duyduğumuz şarkının kapanış sesleri oldukça garip; Yorke’un homurdanmaları “half of my life/hayatımın yarısı” liriğinin tersten okunuşu olarak yorumlanmış.

Albümü dinledikçe tasvir edilen dünya ve şarkıcının halet-i ruhiyesi birbirine dönüşüyor ve farksızlaşmaya başlıyor. “Identikit”de geçen sözler hem kişisel hem de politik/kurumsal otoriteye bir serzeniş olarak yorumlanabilir örneğin. Parçanın sonundaki gitar solosu bastırılan tüm duyguları açığa çıkarıyor adeta.

Albüm genel olarak Thom Yorke‘un tasalı, tedirgin vokalleri; Jonny Greenwood‘un ilmek ilmek dokunmuş senfonik acı melodileri ve grubun kalanının katkılarıyla dinleyiciye çözmeleri için bir puzzle veriyor.

Grup bizleri huzursuz ettikleri; eşit derecede de rahatlattıkları tuhaf alanlarını alışkın olduğumuz ölçüleriyle çizip bizi içeri hapsediyorlar bu yeni albümlerinde – yine ve yeniden.