Uyku ile uyanıklık arası bir diyardan sesleniyor Exit Ghost, kendini de şöyle anlatıyor: “Çevrenizdeki her şey tanıdık, sadece renkler biraz gerçek dışı. Kitap rafında bir kitabın cildi var sadece: John Fowles’un romanı Büyücü’nün. Kitabın sayfaları karmakarışık şekilde yere yığılmış halde, sonu olmayan bir hikaye anlatıyor. Döngüsel biçimde cevap arayan ‘Ne gerçektir, ne değildir?’ sorusu asla bir sonuca ulaşmayacak, sıralı bir hal almayacak.”
Exit Ghost için düşünülen ilk başlık olan “The Waiting Room”, Büyücü‘de bahsi geçen bir oda, içinde elbette çözülmeyi bekleyen anlamlar barındırıyor. Tıpkı Büyücü gibi Exit Ghost da kaleme aldığı her satırın üstünde uzun uzun uğraşan, işini titizlikle yoğuran bir düşünce insanının ürünü. Bilhassa Tangerine Dream ile tanıdığımız Paul Haslinger, bu albümü ile kendi başyapıtını yarattığı konusunda ısrarcı. Albümü ikinci dinleyişimizin ortasında anlıyoruz ki iddiasında muhtemelen haksız değil. Türler arası geçişlerin meltemde salınan bir tül misali zarifçe gerçekleştiği, iç içe geçen ritm örüntülerinin bu kadar tek vücut göründüğü bir işe çok sık rastlayamıyoruz.
Exit Ghost‘u bugünkü haline erdiren sergüzeşt Haslinger’ın piyanosunda başlamış. Sonrasında ne olmuşsa olmuş, o çok tanıdık piyano sesi ambient dokunuşlarla “gerçek ama gerçek dışı” bir ruh haline bürünmüş. Rüyaya yakın olsa da rüya olamayacak kadar dokunulası bir mekan böylece başarıyla yaratılmış. Kulaklarınıza sahiden nüfuz etti mi vakti geldikçe sizi kovalayacak, tekinsizliğiyle huzur veren, hayli çalkantılı ve etkileyici bir iş.