Paris’in umursamazlığı ile geldi: Papooz

Her dinlediğimde kendi zevklerimden, isteklerimden başka bir şey düşünmediğim, dünyanın benim etrafımda döndüğünü (acaba?) bana en çok hissettiren gruplardan birisiyle kapınızı çalıyorum değerli Kıyı Müzik okuyucusu. 8 Mart 2019’da çıkardıkları yeni uzunçaları Night Skecthes ile Papooz, Paris sokaklarından getirdikleri o umursamazlığı bize hissettirmek ve playlistlerimizde yerini almak için bekliyor. Her zaman bana yolladığı muhteşem eserlerle beni besleyen bir arkadaşım sayesinde tanıştım Papooz ile. Aynı arkadaşımın Ürdün’e gitmeden önce İstanbul’daki veda partisini yaptığımız mekanda aylar sonra Papooz çalmaya başlayınca hemen bu Parisli ikiliyle aramızda bir elektriklenme başladı. İlk albümleri Green Juice’un bayrak taşıyıcısı “Ann Wants to Dance” ile başlayan bu sevgi yeni albümleri Night Skecthes ile devam etti. Çünkü ilk albümdeki ritmik şarkılara eklenen jazz derinliği ile Fransız ikili güzel bir iş çıkartmışlar. Günümüz müziğinde tarzların iyiden iyiye iç içe girmişliği ile albümün tarzına dreamy jazzy indie pop deme hakkını kendimde görüyorum, sayın okuyucu. Ama şunu da eklemeliyim grubun en güçlü olduğu şey kesinlike günlerce aklınıza takılan nakaratlar yaratmak değil. Yine de cafcaflı, çakırkeyf groovelarını öyle güzel oturtmuşlar ki aksak ritmleri kalbinizde işliyor.

Grupla ilgili araştırma yaparken, grubun üyeleri Armand Penicaut ve Ulysse Cottin’in en sevdikleri gruplar arasında The Strokes ve The Libertines olduğunu öğrendim. Bunun yanında albümün bir kısmını Arctic Monkeys’in son albümünü kaydettiği Paris yakınlarındaki bir banliyödeki La Frette Stüdyosu’nda kaydetmişler. Bu bilgiler Pacific Telephone’u dinlerken aklımdaki bütün soru işaretlerini cevapladı. Çünkü şarkıyı Glastonbury’de yağmurlu-çamurlu bir anda dinleseniz gerçekten ortama çok güzel uyar. Belki biraz funk kaçabilir ama o da grubun kendi esansını ortaya koyduğu nokta. Ama bazı şarkılarda şunu düşündüm; bu albümü, Tranquility Base Hotel and Casino ekseninde bir Arctic Monkeys albümü olmaktan alıkoyan tek şey sanki Alex Turner’ın Sheffield aksanı ve görece daha pes vokalleri.

Genel olarak albüm boyunca tarzını sürekli dışavuran ve bu çizgilerin dışına çok çıkmayan albüm, Bubbles ve Good for Nothing isimli şarkılarda biraz farklılaşıyor. Albümün genelinde sürekli esen romantik hava bu şarkılarda biraz daha folk elementlerine yerini bırakıyor. Sözlerde ise Charles Baudelaire’in yaşamının son zamanlarında anlattığı Paris havasından birkaç done bulmak mümkün. O da hiçbir şeyi umursamıyordu, Paris de onu umursamadı, Papooz da umursamıyor, dinlerken siz de umursamayacaksınız.

Bütün albümü sıkılmadan dinlemek için kendinize ve müziğe ayırmanız gereken uzunca bir vakit gerektiriyor. Dedik ya, bu albümde dünya sizin etrafınızda dönecek. Bunun yanında albümü dinlediğim kadarıyla eksikliğini gördüğüm tarafı ise ilk albümdeki “Ann Wants to Dance” gibi öne çıkan, diğerlerinin arasından sıyrılan, o bütün mücevher şarkıların öne çıkarttığı elmas bir parçanın eksikliği. Belki de Ann Wants to Dance ile olan anılarım bunu görmeme engel oluyordur. Spotify’da ve bilimum streaming servisinde dinleyebileceğiniz Night Sketches uzunçalarını dinleyin ve bu albümün elmas şarkısını bulursanız bana da haber verin 🙂

Kesin dinlenmesi gereken şarkılar: Pacific Telephone, You and I, Night Skecthes.