Opeth’in uzun zamandır beklenen on dördüncü stüdyo albümü The Last Will & Testament isimli albümün habercisi olan yeni single’ı nihayet dinleyicilerle buluştu. Mikael Åkerfeldt ve ekibi, eski günlerin ruhunu yeniden canlandırıyor. Opeth, “§1 (Radio Edit)” parçasıyla bizlere bir kez daha belki de en iyi beş scream vokalden biri olan Åkerfeldt’in gücünü hatırlatıyor ve bu geri dönüş, adeta yıllardır özlenen o eski Oldpeth ruhunu yeniden alevlendiriyor. Bu duruma son dönemde progressive ve death metal sahnesinde yaşanan harika olaylar çerçevesinde baktığımızda yıldızlar tekrar hizaya gelmiş gibi hissediyorum. Porcupine Tree’nin tekrar bir araya gelmesi, Mike Portnoy’un Dream Theater’a geri dönmesi ve Gojira’nın olimpiyatlarda sergilediği akıl almaz performans…Sanki metalde bir yeniden doğuşa tanıklık ediyor gibiyiz.
Parçaya gelecek olursak, “§1“, In Cauda Venenum ve Watershed albümleri arasında bir yerde duruyor. Watershed’e kesinlikle daha yakın, ama yine de son dönemin ağır prog rock sounduyla harmanlanmış bir yapıya sahip. Scream vokaller, gerilimli klavye tınıları ve dört nala koşturan ritim bölümüyle bir araya gelen bu tekinsiz parça, eski hayranlar için uzun süredir beklenen karanlık ve yoğun atmosferi yeniden getirirken, Newpeth sevdalıları için de Opeth’in ne denli derin bir müzikal geçmişe sahip olduğunu hatırlatıyor. 2004’ten beri Opeth dinleyen biri olarak, son birkaç albümde gruptan biraz uzaklaştığımı hissetmiştim, çünkü müzikal anlamda bana artık ilginç gelen pek bir şey kalmamıştı. Grup, Still Life‘tan Heritage‘a kadar öyle bir çıta koymuş ve bunu uzun yıllar devam ettirmişti (Ghost Reveries bu işin zirvesiydi) ki, aynı tazelikte bir iş çıkmadığında, birçok “Oldpeth”ci için bu durum hayal kırıklığı yaratmıştı. Ancak The Last Will & Testament albümü bu gidişatı bozacak gibi görünüyor.
Bu parça aynı zamanda grubun yeni davulcusu Waltteri Väyrynen’in Opeth ile ilk kaydı olması açısından da özel bir yere sahip. Daha önce Paradise Lost ve Bloodbath gibi gruplarda çalan Väyrynen, Opeth ile mükemmel bir uyum yakalamış. Bas ile olan uyumu ve davulun ana riflerdeki sinkoplu ritimleri mükemmel bir şekilde taşıması, parçayı ilk açtığımız andan itibaren dinleyiciyi içine çekiyor. İsveç’in metrekare olarak küçük ama etkili müzik dünyasında, Bloodbath ile yolları kesişen eski davulcu Axe ile yaşanan ayrılığın ardından, bu genç yetenek Opeth’in yeniden ivme kazanmasında büyük rol oynuyor. Waltteri, grubu son dönemde canlı izlemiş olanlar için yeni bir sima değil; çünkü Axe ile yollar pandemi dönemindeki aşı meselesi ve Amerika turlarına katılamaması nedeniyle ayrılmıştı.
11 Ekim’de çıkacak albümde, şarkı isimleri yerine birer vasiyet paragrafını andıran bölümler bulunuyor. Albümün konsepti, 1920’ler sonrasında, I. Dünya Savaşı’nın gölgesinde geçiyor. Ölen bir adamın son vasiyetini okuyarak aile sırlarını açığa çıkardığı bir hikaye etrafında şekilleniyor. Albümde ayrıca Jethro Tull’dan Ian Anderson’ın spoken word ve flüt katkıları, Joey Tempest’in geri vokalleri ve Mikael Åkerfeldt’in kızı Mirjam Åkerfeldt’in duygusal anlatımı yer alıyor. Bu unsurlar, albümün konseptini zenginleştiriyor ve Opeth’in müzikal evrenine yeni bir katman ekliyor.
Åkerfeldt, geçtiğimiz hafta Wacken Open Air festivalinde sahne almadan önce verdiği röportajda, albümde her şarkının birbirine bağlı olduğunu ve derin bir konsept albümünün yolda olduğunu duyurmuştu. Buraya kadar her şey yolunda. İşin ilginç ve tutarsız yanı, aynı röportajda radyo editlerden pek hoşlanmadığını belirtse de, “§1 (Radio Edit)” parçası Apple Music dışında her yerde bu şekilde yer alıyor. Adeta küfür etmeden küfür etmek gibi bir durum : ) Parçanın tam versiyonunun sonunda ise yaklaşık bir dakikalık özenle düzenlenmiş orkestral bir bölüm var.
The Last Will & Testament, eski hayranlar için bir geri dönüş, yeni dinleyiciler içinse büyüleyici bir keşif olacak gibi görünüyor. Bu albüm, Opeth’in en karanlık ve en progresif çalışmalarından biri olmaya aday. Hazır olun, çünkü bu albüm hepimizi içine çekecek bir müzikal yolculuk vaat ediyor!