Nick Cave‘in kişisel blogu The Red Hand Files‘ta cevapladığı hayran mektupları içinden hoşumuza gidenleri bir süredir sizinle paylaşıyoruz. Tüm dünyada kurulu düzeni hızla değiştiren, bizi evlere kapatan SARS-CoV-2 virüsüne ve sebep olduğu pandemiye karşı duyulan korkunun izleri elbette bu sitede de kendini gösterdi ve hepimizin aklındaki soruyu Cave’e Londra’dan John adlı bir hayranı sordu: “Şimdi ne yapacağız?”
Geçtiğimiz günlerde The Bad Seeds’in de turne iptal eden gruplar arasına girmesi üstüne kendini herkes gibi eve kapatan Cave’in aklında bu soruyu çokça döndürdüğüne kuşkumuz yok. Bu inanılmaz zor soruya verdiği cevap -tam da kendisinden bekleyeceğimiz şekilde- aynı anda şiirsel, kasvetli ve umutlu:
The Red Hand Files daima kendi halinde bir platform oldu. Kafama göre müphem varoluşçu düşünceler ürettim, dinsel meditasyonlara giriştim, hatalı tavsiyeler verdim, bin yıllık bunakça tavırlar sergiledim ve sıkıntı verdim. Bütün bunları yaparken de umut dolu biçimde nezaket ve şefkat göstermeyi sürdürdüm. Heyhat bu tarz geviş getirmeler daha ayrıcalıklı ve talihli bir zamanda vuku buldu. O zamanlar düşüncelere dalıp eğlenmeye yetecek oksijenimiz vardı. İşler değişti şimdi, müşterek bir düşmanla karşı karşıyayız, tarafsız, hissiz ve ölçüsüz boyutta bir düşman… Soyutlamalara uygun bir zamanda değiliz artık. Artık kelimelerimiz ve düşüncelerimizde temkinli olmanın vakti.
Bir arkadaşım bu yeni dünyayı bir ‘hayalet gemi’ye benzetti, belki de haklıdır. Daha geçenlerde kendisine çok yakın birini kaybetti, parçalanmakta olan bir dünyayı önceleyen o uyarıcı hissi kuvvetli biçimde deneyimliyor. Aynı şekilde hem şahsi hem de toplumsal anlamda kendimizi toparlamamız gerektiğini de anlıyor. Zamanla önümüze iki seçenek çıkacak. Ya kendimizin ve dünyamızın o eski, tecrit edilmiş, kişisel çıkarlara dayalı ve kabile benzeri sürümüne geri döneceğiz, ya da dünyanın her yerindeki insanın nasıl da birbirine bağlı, nasıl da müşterek olduğunu anlayacağız. Karantinada özümüzle tanışacağız. Birey olarak, toplum olarak ne olduğumuzu göreceğiz. Dünyada ve kendimizde neleri muhafaza edip neleri ıskartaya çıkarmak istediğimize karar vermemiz istenecek.
En nihayetinde bu sorular büyük önem arz edecek, şimdilik o kadar önemli olmasalar da. Şu anda bu meseleye hakim insanları dinleyip talimatlarına uymak durumundayız, bu ne kadar zor gözükürse gözüksün. Öngörülemez bir bilinmezliğe adım atıyoruz. Bilhassa kamuya açık kelamlarımızda dikkatli olmalı, yaptığımız gürültünün sesini kısmalı, bilmediğimiz bir şeyi biliyormuş gibi konuşmamalıyız. Doğru ve yanlış bilgilerin, görüşler ve karşı görüşlerin, karşı tarafa yönelik suçlamaların ve kehanetlerin, “Imagine” şarkısının kaydedilmiş en panik üretmeye yatkın yorumunun birbirine karıştığı bütün bu yaygara ortamı bize basit bir mesaj veriyor aslında: Ellerini yıka ve (mümkünse) evde kal.
Sevgiler, Nick.