Moby – All Visible Objects

Moby uzun süredir listeleri sarsan büyük hitler ortaya çıkarmadığı gibi böyle bir gaye de belirlemiyor kendine, klişe deyişle ‘sanat için sanat’ yapıyor. All Visible Objects de müzik listelerinde olmayı amaçlayan değil, kulak veren kendi dinleyici kitlesinde sosyal mesajlar yoluyla bir şeyleri harekete geçirmenin peşinde olan bir albüm. Gerçi yıllardır aktivizme gönlünü vermiş birine sesini duyurmak için müzik listelerinin tepesini zorlamak şüphesiz inanılmaz yarayacaktır, o yüzden bu ihtimale karşı da hiçbir zaman ruhen boş değiliz.

All Visible Objects‘in kulaklarımıza sunduğu en baskın -ve aynı zamanda eseri kitlesel başarıdan men eden- duygu nostalji. İlk kez 90’lar tekno sahnesinde sesini duyurup serpilen Moby için bu görkemli döneme şefkatle bakmak zor olmasa gerek, nitekim ortaya çıkan sesler de o günlerin rave tınılarına yönelmiş durumda. İnsanı odanın içinde şiddetli salınışlara sevk eden ve enerjisiyle uyuşturan, tekrara dayalı elektronik parçaların en azından birkaçı müzikseverlerin kulaklarında tekrar tekrar dönecektir: Dead Kennedys emektarı D.H. Peligro‘nun çarkların yeniden dizilmesini talep ettiği ve “Baskıya uğrayan bizler, baskıcılarımıza savaş açmalıyız” dediği “Power is Taken”, insana hareket halinde bir huzur bahşeden “My Only Love” ile “One Last Time”, bütün bu çılgınlığın içinde kısaca ambient/klasik müziğe yöneldiğimiz “Separation” bunlardan bazıları.

Heyhat dakikalar ilerledikçe seçkiden kopma yaşamak hayli kuvvetli bir ihtimal. Kendi içinde fazlaca eylem planı barındıran şarkılar gelip gittikçe ortalama süresi altışar dakika olan bu 11 parçayı tek seferde sindirmek yorucu bir deneyim haline gelebiliyor. Bu durumun suçlularından biri Moby’yi ele geçiren nostalji hissinin yıldırıcı gücü, bir diğeri de eski dostumuzun esasen kendi meditasyonu için müzik icra etmesi olabilir. Belki de istenen kafaya erişebilmek için de önce bu tarz bir meditasyonla özdeşlik kurmak, sanatçının düşüncelerini hissedebilmek gerekiyordur. Yine de All Visible Objects, arada parıldayan bir elmas misali, içinde taşıdığı değerlerle önümüzde. Ne kadarını sindireceğimiz bize kalmış.