Matt Berninger ilk solo albümü Serpentine Prison‘da bir kez daha her zerresiyle kendisi: Melankolik ve içe dönük, olgun ve muzip, hüzünlü ve bununla barışık… Grubu The National‘a ruhunu bahşetmiş bu karizmatik adam, yine her zamanki kadar The National’ı andırıyor, bu konuda sürprizlere yer yok. Berninger da yıllardır böyle bilindik numaralarla gönlümüzü fethediyor zaten. Açılış şarkısı “My Eyes Are T-Shirts“te belirttiği gibi: “Gözlerim tişörte benzer, kolaydır okuması“.
Serpentine Prison‘daki göz-gönül temasları, melodilerin naif-zarif güzelliğiyle ve sözlerin içtenliğiyle vuku buluyor. “All for Nothing”de hepimizin ara sıra düştüğü türde bir biçareliğe vurgu yapıyor Berninger: “Bataklıkta dikilip gülümsüyorum yine / Rahatsızlık vermem istemem / İstemem kimseden yerime geçmesini / Kim kabul eder ki zaten böyle teklifi? / Her şey boşuna yine“. Kısa süre içinde klasikleşmesi kaçınılmaz gözüken “Distant Axis“te tanımadığımız birinin yanına gelmesi isteğiyle yanıp tutuşurken kendini bir gezegenin çevresinde dönen uyduya benzetiyor, “Sanki senden olabilecek en uzak noktadayım,” diye de ekliyor. “Tümüyle teslim oldum, bir tasavvur gördüm / Herkes çığlık çığlığaydı, bense bir gündüz düşünde” gibi serzenişlere imza atıyor albüme adını veren kapanışta. Evet, ruhani boyutta şüphesiz bize temas eden çok fazla şey burada.
Gail Ann Dorsay, Andrew Bird, Booker T. Jones gibi değerli müzisyenlerin katkılarıyla sözlerin duygusal yüküne eşdeğer bir enstrümantal katmana erişen Serpentine Prison, sizi duygulandırırken düşündürecek, hayallere daldırırken hayatın gerçekleriyle yüzleştirecek şairane ve unutulmaz bir yapıt. Bu tarz bilindik zarafetleri sürprizlere yeğ tutuyorsanız yüksek ihtimalle bir hazineye adım atıyorsunuz.