King Krule’un boğucu bilinmezliği: Space Heavy

Hayatta yaptığın her şey bir sonuca bağlanır, bağlanmadan hemen öncesi ise en boğucu bilinmezlik ve boşluk bölgesidir. King Krule‘un yeni albümü Space Heavy, böyle çaresiz bir bilinmezliği ve bunun ağırlığını anlatmaya çalışıyor.

Albüm benim gözümde kendini çok net gösteren iki farklı yüze sahip. Biri bilinmezlik ve getirdiği keder, diğeri bitmeyen boşluk ve beraberinde gelen halsiz öfke. Bir yandan saksafonlar ve temiz reverb’lü gitarlar ile düşük enerjili bir inanca tutunmaya çalışan indie tarzı, diğer yandan büyülü İngiliz post-punk’ını yapan büyüklerine yetişmeye çalışan bir sinir. En kafa karıştırıcı kısım ise sadece ve sadece iki yüzü olan bu albümün kendisiyle bir ilişki kuramıyor olması. Üzerine çok düşünülüp budaklandırılmamış, çıplak. Yine de iki tanecik yüzü arasındaki alakasızlık ve ilişkisizlik içinde boğuluyor. Bence bunun sebebi oldukça açık. King Krule bu albümü oluşturmaya 2020 – 2022 arasında, eşinin doğum yapıp Liverpool’a taşınmalarından sonra başlamış. İkisinde de evi bulunan Liverpool ve Londra arasında gidip gelmiş sürekli, iki tarafta da bir hayatı var. Bu yolculuk halinin ve aradaki boşluğun kendini nasıl etkilediğinden bahsediyor röportajlarında. Boşluk ve ağırlık içindeki büyük şehir depresyonu ile ne yaşadığını bilmediğin bir yerde bulunma mentalitesi arasında sürekli yaşanan git geller, bu albümün alt metni.

Tüm bunlar bana King Krule’a bir sonraki albümde ne olur sorusu için iki olası cevap veriyor. Ya Krule bu bilinmezliğin ve git gelin üstesinden gelir ve kendini bulmasının öncesindeki adımı olur Space Heavy, ya da kaybolur ve hayata gerçekten tutunduğu son proje olur. Dinlediğimde cevabı ben de bulamadım, bu basit ve boğuk tarzı nereye götüreceği ancak bir sonraki albümde belli olacak. Şu an söyleyebileceğim şey ise, komplike hisleri ağır ağır anlatarak betimlemesi zor bir işe girişmiş olduğu. Basitlik tutabilir mi tutamaz mı diye görmenin merak uyandırdığı bir noktada bırakıyor bizleri.