“İlk konserde mutluluk gözyaşları dökeceğimiz kesin. Fakat esas olan, mümkün olduğu kadar neşe saçıp insanları bir araya getirmek!”
İngiliz müzisyen Jane Weaver en son 2019 tarihli albümü Loops in the Secret Society ile takdirimizi kazanmıştı. Bugün çıkan yeni uzunçaları Flock’ı ise “daima yaratabilmek istediği albüm” olarak görüyor, şarkıların haletiruhiyesini “negatif zamanlara inat pozitif bir vizyon” olarak tanımlıyor. Weaver’ın en iyi işlerinden biri olduğunu düşündüğümüz bu albüm hakkında daha fazla şey öğrenmek için sanatçının kendisine ulaştık ve sorularımızı yönelttik. Röportajı şurada orijinal dilinde okuyabilirsiniz.
Nasılsın? Pandemide hayatın nasıl gidiyor?
İyiyim, teşekkür ederim. Birçok insan gibi ben de aynı anda çok fazla şeyi deneyimliyorum.
Albümün son kısmını buradaki ilk karantina dönemi sona erdikten sonra bitirdim, haliyle o vakte kadar hayli meşguldüm. O zamandan beri de albümle ilişkili diğer şeyler üstünde çalıştım; fotoğraflar, videolar ve kapak görseli gibi.
20 senedir müzik endüstrisinin içindesin. Covid-19 ve Brexit gibi güncel gelişmeler ışığında Birleşik Krallık’taki sanatçıların durumuyla ilgili nasıl değişiklikler gözlemliyorsun?
Covid-19 yüzünden çok fazla şey değişti. Canlı çalamamak, canlı müzik dinleyememek zaten moral bozucu. Üstüne bir de insanların müzik dinleme platformlarına daha fazla başvurması, sanatçıların aşırı ünlü olmadıkları sürece bu tıklanmalardan pek gelir elde edemeyeceklerini daha iyi kavramalarını sağladı.
Brexit de şimdilik ülke çapındaki müzik üretimine ve turnelere fena köstek olacak gibi duruyor. Bunca vize muhabbeti bize pahalıya patlayacak gibi. Umarım yetkililer, yaratıcı sektör mensuplarının Birleşik Krallık dışındaki dinleyicilerle buluşmasını kolaylaştıracak koşullarda bir uzlaşma sağlayabilir.
Yeni albümün Flock için kutlarım. Harika olmuş. Bu albümün “negatif zamanlara inat pozitif bir vizyon” taşıdığını söylüyorsun. Bunu biraz açabilir misin? Müziğin yoluyla pozitifliği yakalamak senin için bir çeşit terapiydi diyebilir miyiz?
Teşekkür ederim! Birleşik Krallık uzun süredir siyasi düzlemde dengesiz seyrediyordu. Brexit referandumu sonrası ülke daha da bölünmüş hale geldi. Üzücü bir şey mi, tesirini hissetmemek elde değildi. Şahsen Flock’ı yazarken üzgün hissediyordum ama buna rağmen insanı iyi hissettiren melodilerle dolu bir pop albümü yarattım. Kendimi mutlu kılmaya çalışıyordum ve evet, bu bir terapi yöntemiydi.
Kayıt süreci nasıldı? Albümü kaydederken kimleri dinliyordun, üretim anında hangi insanlar ve araçlar yanındaydı?
Pop müziğin çok farklı türlerini dinliyordum, hem eski hem de modern şeylerdi bunlar. Her zaman turneye çıktığım grupla, aynı ses mühendisiyle, aynı stüdyoda çalıştım. Bir konsept albüm ya da space rock albümü üretmediğimden her zaman kullandığım synth’lerden yararlandım, sadece onları kullandığım bağlam farklıydı. Bazen glam, bazen funk, bazen pop art…
Flock kesinlikle yeni şeyler yarattığın bir albüm. Öte yandan çok “retro” etkileşimlere de sahip. Geçmişe yönelik bir nostalji hissettiğin oluyor bu, mesela 1980’li yıllara?
1970’li yıllardan space rock ve kosmische müzik üretimlerini çok seviyorum, ama kayıt esnasında 1980’lerden de bolca pop örneği dinledim. Will Powers, Tom Tom Club, Hall and Oates… Bu kayıtlardan bazılarının prodüksiyonu gerçekten ilham veriyor.
Albümün turnesine çıkacağın zamana yönelik özel planların var mı? Sonuçta hem sanatsal açıdan yeniden doğduğun bir albüm yaptın, hem de geleceğin konserleri muhtemelen böyle bir şeye hasret kalmış onca dinleyici için yepyeni duygusal anlamlar taşıyacak.
Canlı müzik elimizden alındığından bu yana geri dönmemiz mümkün olduğunda elimden gelen en iyi konserleri vermek istiyorum. Çok duygusal bir deneyim olacağına eminim, belki de fazla duygusal… İlk konserde mutluluk gözyaşları dökeceğimiz kesin. Fakat esas olan, mümkün olduğu kadar neşe saçıp insanları bir araya getirmek!
“Heartlow”un şarkı sözleri güncel iklimle baş etmeyi nasıl öğrendiğini anlatıyor gibi duruyor dışarıdan. Bu da kayda güçlü bir şekilde başlamamızı sağlıyor gibi hissediyorum. Kasti bir hareket miydi bu, yoksa ben mi öyle yorumladım?
Tesadüfi aslında. “Heartlow”un büyük kısmını pandemiden önce yazmıştım. Bir kısmını yazmam Aralık 2019’da Fransa’da olduğum zamana tekabül ediyor. Dolu sezonunda olmayan bir yazlıktaydım, böylelikle yalnız kalıp albümün sözlerini bitirmeye odaklanabildim. Kasabadaki neredeyse her yer kapalıydı, haliyle biraz depresif bir yerdi. Yine de bazen üzücü sözler içeren pozitif melodiler yarattım, yani bu yalıtılmış kesinlikle işime yaradı.
Şarkının müzik videosu hakkında ne söylemek istersin? Başka videolar da gelecek mi?
Film yapımcısı Douglas Hart’la çalıştım onda. İşlerine hayranım, tarzını çok seviyorum. Şarkının da görsel anlamda yaratıcı bir şeyle uyuşacağını düşündüm. Bir canlı analog miksi kullanıyor, bir şeyler yaratma süreci çok ilginç. Videoyu geçtiğimiz kasım ayında Londra’da çektik. Şansımıza karantinaya denk gelmedi.
Evet, karantina sona erdiğinde kesinlikle başka videolar gelecek. Sıradaki tekli için şimdiden bir şeyler düşündüm.
David Bowie’nin Low albümü sana bir noktada ilham kaynağı oldu mu? Bilhassa “The Revolution of Super Visions” hem Prince’i hem de o albümün ilk yarısını hayli andırıyor.
Evet! “Sound and Vision”ı çocukken dinlediğimi hayal meyal hatırlıyorum. Hem moderndi hem de hayli futurist tınlıyordu. Prince’inse “Bambi” ve “Controversy” gibi şarkıları daima heyecanlı ve taptazeydi.
Şarkı için stüdyoda bir gitar synthesizer kullandık. Bu enstrüman Hot Chocolate şarkısı “Every 1’s a Winner”ın gitar rifinde de var. Sentetik ama kirli bir sound. Bana pekala Prince’i ya da Bowie’yi de hatırlatabilirdi.
“Stages of Phases”de belirttiğin gibi bugünlerde “her şey olabilir”. Dünyanın içinde geçtiği bu ekstrem derecede çılgın dönemin ne kadar sürmesini bekliyorsun. Müzik sahnesi ne kadar sürede toparlanabilir sence?
Eğlence endüstrisine dahil bir işte çalışan herkes iyi bilir ki böylesi inişlere ve çıkışlara alışkınız. Böylesi şeyler bu alanın bir parçası. Bence devam etmemize müsaade edildiğinde hızlıca toparlanacağız. Canlı performansları çok özledim ve kıymetini biliyorum.
Elbette, dünyanın daimi sorunlarına baktığımızda pandemic buzdağının sadece görünen yüzü. “Modern Reputation”da patriarkayı kınıyor, hayatta kalmak için yeni fikirler üretilmesini destekliyorsun. Hem sağ hükümetleri hem de yükseliş halindeki sol hareketi gördüğümüz günümüzde geleceğimize dair ne kadar umutlusun?
Gelecekte daha az ayrım olacağı konusunda umutluyum. Bu işin pek orta yolu yok gibi görünüyor. Bana kalırsa Facebook’un da platformunda nelere yer verdiği konusunda daha fazla sorumluluk alması gerekiyor. Eşitlik ve insanların adil muamele görmesi benim için çok önemli. Kısacası evet, belki de yeni fikirler üretmek tek şansımızdır.
“Flock”un şarkı sözlerinde bahsettiğin “le bois sonique” (sonik ahşap) nedir?
Şarkının ilk adı “The Sonic Wood” idi. Başta albümün açılış şarkısı olacaktı. Bir Fransa ormanına girdiğimi, bir kuş sürüsünü andıran flütler ile Fransız muhriplerini andıran enstrümanlar işittiğimi hayal etmiştim.
“Sunset Dreams”de (efsanevi İngiliz korku filmleri ve dizileri stüdyosu) Hammer Film Productions’a gönderme yapıyorsun. En sevdiğin filmler ve diziler nedir?
Hammer’ın bütün dizilerini seviyorum. Çocukken çok korkuturlardı beni, belli bölümlerden ve filmlerden kaçınırdım. The House That Bled to Death ile lanetli bir Afrika menşeili heykeli anlatan Charley Boy hep çok korkunç gelmiştir. The Devil Rides Out’u ise yetişkin olana dek izlemedim. Eski korku filmlerini çok seviyorum, Dario Argento’yu, Polanski filmi Rosemary’nin Bebeği gibi korku-gerilimleri… Son yıllarda izlediğim en iyi korku filmi Hereditary idi sanırım. Suspiria’nın yeniden çevrimini de sevdim.
“All The Things You Do” ile “Pyramid Schemes”de toksik ilişkileri tasvir ediyorsun sanırım. Bu çoğunlukla fark etmesi, eyleme geçmesi zor olabilen bir konu. Sen böylesi durumlarla nasıl başa çıkıyorsun?
Bugünlerde bu tarz davranışları nasıl saptayabileceğin, nasıl güçlü hissedip bu insanlarla başa çıkabileceğine dair daha fazla farkındalık ve tavsiye var. Güvendiğin insanlara sığınmalısın. Toksik insanlar sana kendini eksik hissettirebilir, çok yorulup sebebini anlayamayabilirsin. Taşları bir araya getirip onları hayatından çıkarmak bir bulmacayı çözmek gibi hissettirir, çok rahatlarsın.
“Solarised” büyük ölçüde bir disko hitine benziyor, son saniyelerde ise yeni bir alana doğru hareket ediyor. Artık hayallerinin albümünü yaptığına göre buradan nereye gitmek istiyorsun?
Sanırım şarkıya dans remiksleri üretmek güzel olur. Gelecekte yeni yapımcılarla çalışmak… Bir de film müziği üretmek.
Jane Weaver’ın resmi sitesine şuradan, Bandcamp profiline ise şuradan ulaşabilirsiniz.