Filmlerden Şarkılar: The Breakfast Club

“Ve dünyalarını değiştirmeye çalışan
Hor gördüğümüz bu çocukların
Tavsiyelerinize karınları toktur.
Neler yaşadıklarının gayet farkındadırlar.”

24 Mart 1984’te bir Cumartesi günü Shermer Lisesi kütüphanesinde toplanan, eğitim sisteminin, sosyal hayatın, ailelerin, benliklerinin kategorilere sığdırıp yalnızlaştırdığı beş gencin bir günlük hayatlarına şahit oluruz film boyunca. Onlar her ne yanlış yaptılarsa bunun için koca bir Cumartesi günlerini cezalı geçirmek zorunda olduklarını kabullenirler, sınırsız kalıplarda yaşadıkları özgürlükler içinde kabullendikleri diğer kurallar gibi. En basit kelimelerle en uygun tanımlarla bir beyin, bir sporcu, bir çatlak, bir prenses ve bir suçlu olarak büyürler.

Bir gün boyunca kütüphaneye kapatılarak, bin kelimelik bir kompozisyonla kim olduklarını düşünüp, neden orada oldukları yazmaları istenir. Beyaz bir kağıt üzerine, sayılı kelimelerle…

Yaratılmak istenen ideal çocuk, ideal öğrenci kavramları kendi benliklerinde zıtlıklar yaratır bu aykırı kişiliklerde. Ceza olarak getirildikleri bir günlük kütüphane yolculuklarında zayıflıklarını, sıkıştırılmış ruhlarını, sundukları bedenlerini keşfederler karşılarındaki kişinin gözünden.  Filmin bir bölümünde John Berder’ın dediği gibi “Vidalar her zaman düşer. Dünya mükemmel bir yer değildir.” Dünya, etrafı yıkarken kendi evinde en küçük hatasında işkence gören John Berder, görmezden gelindikçe kendi ruhunu görmez olan Claire, babasının hayallerini yaşamak zorunda kalan Andrew, hayattaki tek görünür alanı derslerindeki başarısı olan bu nedenle en ufak bir başarısızlıkla eline silah alan Brian, sürekli yalanlar söyleyerek tükettiği doğruluğunda kaybolan Allison için mükemmel değildir.

Bu beş aykırı gencin kütüphanenin üst katında oturdukları sahne tamamen doğaçlama olarak çekilip, filmin başından itibaren karakterlerini inançla yaratan oyuncularla çalışılmıştır. Yönetmen Judd Nelson filmin çekimlerine başlamadan önce çekim yeri bakmak için Chicago’da bir liseye kaçak olarak giderek, lisedeki öğrencilerden biri gibi davrandı. Böylece Moine North Lisesi spor salonu içerisinde film için özel olarak inşa edilen kütüphane ile, ismini Amerika’nın en uzun süre yayında kalan radyo programından alan “Breakfast Club” hayatımıza girmiş oldu.

80’lerin gençlik kült filmlerinden biri haline gelen The Breakfast Club yarattığı başarılı çıkışla on yılda bir devam filmlerinin çekilmesiyle, karakterlerin gerçek hayata uygun şekilde yaşlanmasıyla kulübü tekrar seyirciyle buluşturma şeklinde planlanmıştı. Bu plan John Hughes ve Judd Nelson arasındaki gerginlikler nedeniyle seyirciyle buluşamadı. Yönetmen bir daha onlarla çalışmayacağını söyledi. Kulüp üyeleri lisenin kapısının kapanmasıyla bir daha hiç yaşlanmamak üzere, “Büyüdükçe kalbin ölüyor” diyen Allison’ı da kurtararak hep aynı yaşta kaldılar. Tekrar okula döndüklerinde hayatlarında neler değişti, hangi aynılıkları okulun koridorunda bıraktılar hiç göremedik. Onlar hiç yaş almadılar, sonsuza dek kulübün üyeleri olarak kütüphanenin tavanında dans edip, merdivenlerden kayarak inen özgür ruhlu, yarınsız gençler olarak kaldılar.