David Bowie – Blackstar

Blackstar, 8 Ocak’ta (bugün) Bowie‘nin -69 yaşına geldiği- yaşgününde çıkmış albüm. Öncelikle dinlediğim bu müziğin neredeyse 70 yaşında bir adam tarafından yapıldığını idrak etmekte zorlanıyorum. Evirip çevirip dinliyorum ve hala inanamıyorum. Kendi yaşıt müzisyenleri kanepesinde uzanıp değişen dünyayı anlamlandırmaya bile çalışmazken, Bowie oldukça yaşlı kaldığı bu zamanın jenerasyonundan bir isim gibi. Üstelik bu dönemi ustalıkla özümsemiş bir isim. Müzisyenler kendi gençlik zamanlarında sıkışıp kalmış tekdüze, sıradan albümler çıkartırken bu adam hala zamanın ötesinde, çok farklı şeyler söylüyor. Bowie‘nin beynindeki yaratım ve üretim bölgesi yıllanmakta olan bir şarap gibi işliyor. 65-70 yaşlarında harika albümler yapmış, zamane genç müzisyenlerden çok daha farklı bir müzik yapan kim var tarihte? Bu üstün vizyon ve yaratım Bowie‘nin her döneme damga vurmasını sağlıyor. Bu özelliğiyle belki de tarihin en sıradışı müzisyenlerinden biri olarak anılması gerekiyor.

Blackstar daha önceki hiçbir Bowie albümüne benzemiyor, hiçbir tarza yakın durmuyor, günümüzdeki hiçbir müzikal eğilimi, hiçbir grubu, şarkıyı, albümü çağrıştırmıyor. Ortak nokta Bowie‘nin vokali ve arka planda kullandığı zengin orkestra. Bir önceki albüm The Next Day gibi kendine has ve ondan çok daha sıradışı.

Blackstar belki de ancak 2039’da 28 yaşındaki bir müzisyenin çıkarabileceği bir albümdü fakat Bowie dünyaya geldi ve 69 yaşında bir müzisyenin 2016’da çıkardığı bir albüm olmuş oldu. Resmen zamanı gelecekten takip ediyor. Kendisinin zaman makinası icat edip, herkesten gizlediğini düşünmekteyim.

Şu da var: Bowie soğuk savaşın en sert geçtiği dönemlerde yaşamış, 20. yüzyılı iliklerine kadar solumuş bir adam. Kafası fütürist bir mantıkla çalışan 20. yüzyıl insanı bu zamanki teknolojiyle karşılaşınca çok garip sonuçlar verebiliyor belki de. Bowie resmen bu zamanın gençlerine şunu diyor: “Müziğiniz bu kadar sığ olmak zorunda değil”. Bir başka deyişle müzik algısının sınırsız olduğunu ve 21. yüzyılda müzik teknolojisi ne kadar ilerlese de insan yaratımının belli çerçeveler içinde hapsolduğunu anlatmak istiyor.

Dinleyiniz.

Mustafa Şardan