Asia Minor’dan Eril Tekeli ile Söyleşi

Orijinal kadrosunda Eril Tekeli, Lionel Beltrami, Robert Kempler ve Setrak Bakırel’i bulunduran Asia Minor, 1973-1982 yılları arasında yayınladıkları iki uzunçalar ile (Crossing The Line ve Between Flesh and Divine) progresif rock tarihinde kendine saygın bir yer edindi.

Aradan onca yıl geçti, ekip 2014’te yeniden bir araya gelip sonunda üçüncü stüdyo albümünü yayınladı. Şimdilik plak formatında Rainbow45 Records’un sitesi üstünden satışa sunulan Points of Libration, önümüzdeki aylarda dijital formatta da yayınlanacak.

Points of Libration’a kulak verir vermez grubun gitaristi ve flütçüsü Eril Tekeli ile irtibata geçtik ve sorularımızı yönelttik. Yeni albümden yola çıkıp Asia Minor’ın etkileyici geçmişine uzanan keyifli ve aydınlatıcı bir söyleşi oldu. Keyifli okumalar dileriz.

Öncelikle yeni albümünüz Points of Libration için kutlarım. Uzun bir bekleyiş oldu Asia Minor hayranları için, bir önceki uzunçalarınız Between Flesh and Divine’dan bu yana dile kolay 41 yıl geçti. O esnada da dünyaya, yaşamımıza dair çok şey değişti. Pandemi nasıl geçiyor, keyifler yerinde mi?

Çok teşekkürler… Evet, son albümümüzden bu yana çok uzun zaman geçti. Tekrar sevenlerimizle yeni bir albümle buluşmaktan dolayı çok mutluyuz. Pandemi maalesef şu anda her türlü kültür faaliyetini durdurdu, müzik sektörünün de bundan dolayı çok zor bir durumda kaldığı gözüküyor. Birçok konser ve festival iptal oldu veya ertelendi… Points of Libration’un kayıtlarını ve miksajını Paris’te 2019’un Aralık ayında bitirmiş olmamız bizim için büyük bir şans oldu, albüm bu sayede 2021 yılı başında dinleyicilerle buluşabildi. Konser faaliyetlerimize başlayabilmek için daha uzun bir süre beklememiz gerekecek gibi gözüküyor. Moralimizi yüksek tutmaya gayret ediyoruz.

Grup olarak 2014’te yeniden bir araya gelmeden evvel 32 senelik bir ara verdiniz. Onca senenin ardından bu adımı atmanıza ne vesile oldu?

Grubun faaliyetlerine 1982 yılında son vermemizin sebebi arkamızda büyük bir plak firmasının desteği olmamasıydı; o dönem böyle bir destek olmadan dünyaya açılmak imkânsızdı. Fransa’da, Paris ve çevresinde çok dar bir alanda faaliyetlerimizi sürdürebiliyorduk ve dışına çıkamıyorduk. Bu durumda daha fazla devam etmemizin bir manası olmadığına karar verdik ve dağıldık. Ben de üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndüm. 1988 yılında bizim daha önce kendi imkânlarımızla 1979 ve 1980 yıllarında gerçekleştirdiğimiz Crossing The Line ve Between Flesh and Divine isimli albümlerimizi Fransız Musea plak şirketi önce LP, sonra da 90’lı yıllarda CD formatında, 2009 yılında Japon Marquee plak firması SHM CD formatında piyasaya çıkardı. İnternet sayesinde de bu faaliyetlerin yayılması bize uluslararası bir tanınmışlık sağladı. 2000’li yıllardan itibaren progresif müziğin tekrar canlanması ve bu türle ilgili festival ve konserlerin artmasıyla bizim için uygun bir ortam oluştuğunu düşünerek tekrar bir araya gelmeye karar verdik.

Between Flesh and Divine’ın 2016 tarihli plak baskısının künyesinde Rainbow45 Records’a teşekkür etmiş, bu olayın size yeni hayranlar kazandıracağını umduğunuzu not düşmüştünüz. Sahiden de kazandırdı gözlemlediğim kadarıyla. O 5 senede neler oldu, Points of Libration’ın doğumu bundan ne şekilde etkilendi?

2016 yılında ikinci albümümüz Between Flesh and Divine’ın Rainbow45 Records tarafından da tekrar LP şeklinde piyasaya çıkarılması grubun motivasyonunu daha da arttırdı ve bize yeni dinleyiciler de kazandırdı, bu da bizim üçüncü albüm çalışmalarını çok olumlu yönde etkiledi.

Grup kadrosu değişse de Points of Libration’da “farklı” bir Asia Minor görmüyoruz. Zaten sürecin bir kısmında Lionel Beltrami ile Robert Kempler aktif olarak yanınızdaydı, bestelerde ve aranjmanlarda da imzaları var. Kadronun kayıt esnasında güncellenmesi ise albümün bütünlüğünden götürmemiş, baştan sona bir akıcılık söz konusu. Nedir bunun hikmeti?

Grubu tekrar faaliyete geçirmemiz başlangıçta ilk iki albümdeki parçalardan oluşan repertuarımızı konserlerde çalma ve festivallere katılma amaçlıydı. Bu kadar aradan sonra grupta yeni bir albüm projesi için yeterli ilham ve motivasyon oluşacağından emin değildik. Ayrıca çizgimizi korumak çok önemliydi, 1982 yılında grubu dağıtmamızın önemli sebeplerinden birisi de buydu. Hiçbir zaman değişen müzik piyasasına uygun bir şeyler yapalım diye çizgimizi değiştirmeyi düşünmedik. Bu kadar zaman sonra da yeni bir albüm yaparken eski çizgimize uygun olmayan bir şey düşünülemezdi. Her albümümüz bir öncekinden biraz farklılık gösterir ve bu doğaldır ama bir devamlılık içindeki bir değişikliktir. Albüme girecek besteler seçilirken bu kriter göz önüne alındı. Albüm hem kendi içinde bir tutarlığa sahip olmalı hem de önceki albümlerle bir uyum içinde olmalıydı. Bu kritere uygun bizi tatmin eden bir yapıt ortaya çıkınca stüdyoya girip albümün kaydını yapmaya karar verdik, yani önceki albümlerimiz gibi üstünde çok düşünülmüş ve emek verilmiş bir projedir.

Bence müziğe harika katkılar sunan Evelyne Kandel, Micha Rousseau ve Julien Tekeyan Asia Minor’a nasıl dahil oldu? Tekeyan Studios’daki üretim süreci nasıldı? Kayıt süreçleri boyunca hangi enstrüman modellerini kullandınız?

Evelyne Kandel ve Micha Rousseau’nun Asia Minor ile bağlantıları çok eskiye dayanır. 90’lı yıllarda Paris’te Setrak Bakırel, Lionel Beltrami ve Robert Kempler’in tekrar bir araya gelip Asia Minor ile ilgili yapmış oldukları, ama bir albüm kaydıyla sonuçlanamamış birçok projelerinde yer almış, dolayısıyla grubun stilini çok iyi bilen müzisyenlerdir.

Julien Tekeyan Fransa’da ünlü sanatçılarla çalan, birçok albüm kaydına katılmış, çok tecrübeli profesyonel bir davulcudur, ayrıca Asia Minor’u daha önceden tanıyan, müziğimizi bilen de bir müzisyen. Grubumuzun konserlerde ses mühendisliğini yapan Fred Pierre ile yakın arkadaşlar. Lionel Beltrami çok ciddi sıhhat problemleri yüzünden plak kaydı öncesinde gruptan ayrılması üzerine Fred vasıtasıyla Julien’le irtibata geçildi. Bu projeye dahil olması bu şekilde gerçekleşti ve gruba ve müziğimize mükemmel uyum sağladı.

Evelyne, Setrak ve ben Fender marka gitarlar ve amfiler kullandık. Micha Rousseau Nord Stage 2 keyboard kullandı, Julien’ìn ise çeşitli markalardan oluşan karma bir davul ve perküsyon seti var.

Albümün künyesine baktığımda ilk aklıma gelen kelime ‘aile’ oldu. Aile üyelerinizin albüm yaratımındaki manevi desteğinin büyük olduğu hissediliyor teşekkür notlarına bakınca. Hatta “Radyo Hatırası”nın sözlerinde Selen Tekeli, görsellerde ise Anouch ile Chouchane Bakırel imzası var. Grubun kendisi de bunca yılın sonunda bir aileye dönüştü diyebilir miyiz?

Evet, grubun müzisyenleri arasındaki dostluk bağları çok sıkıdır. Bu albümde “Radyo Hatırası” parçasının sözleri kızım Selen’e ait ve albüm kapak çalışmalarını da Setrak Bakırel’in kızları Anouch ve Chouchane yaptılar. Çocuklarımızın da bu şekilde bize güzel katkıları oldu. Asia Minor’un bize kazandırdığı en güzel şeylerden biri de aramızdaki bu dostluk bağlarıdır.

Points of Libration’da ilk albümünüz Crossing the Line’dan bu yana ilk kez Türkçe bir şarkıyla karşılaşıyoruz. “Radyo Hatırası”nın hikayesi nedir? Yapımında en fazla kişinin emeğinin geçtiği şarkı da o…

Radyo Hatırası” kızım Selen Tekeli’nin bir şiiridir. Setrak bu yeni albümde Türkçe sözlü bir parça olmasını çok arzuluyordu. Kızımın bu şiiri onun çok hoşuna gitmişti, bu şekilde Radyo Hatırasının sözleri haline geldi.

Asia Minor’ın karakteristik özelliklerinden biri de senin flüt kullanımın. Prog sahnesinin yabancı olduğu bir enstrüman değil flüt, Jethro Tull’dan Camel’a nice efsanenin müziğinde kilit rol oynuyor. Flütle arandaki ilişki hakkında ne söylemek istersin?

Flütün tınısı çocukluğumdan beri bana çok cezbedici gelmiştir. Caz müziğinde olsun, klasik müzikte olsun, progresif rock müziğinde olsun beni hep büyülemiştir. Asia Minor’un müziğinde flüt kullanımı için çok uygun bir ortam var, birçok parçada flüt çalıyorum, dolayısıyla grubun karakteristik özelliklerinden birini oluşturuyor.

Kariyerinizde büyük bir şirketle çalışmadınız, hatta kendi başınıza böyle müzikler ürettiğiniz için zamanında Bill Bruford’un övgülerine mazhar olmuşluğunuz var. Bu durumun Asia Minor’a artıları, eksileri neler oldu?

Bill Bruford çok sevdiğimiz takdir ettiğimiz bir müzisyendir. Çok da mükemmel kişiliği olan zarif bir insandır. Kendisiyle Between Flesh and Divine albümünü hazırladığımız dönemde tanışma şansımız oldu. Müziğimizle ilgili bizi çok motive eden övgüleri oldu.

Bill Bruford’un size övgüleri aklıma getirdi: Asia Minor’un aktif olduğu ilk yıllardan paylaşmak istediğin, çok bilinmeyen havalı anıların(ız) var mı?

Bir de gene o dönemden Alan Parsons ile ilgili bir anımız var.  Alan Parsons beşinci albümü The Turn of a Friendly Card‘ın kayıtlarını 1979 yılının sonundan 1980 yılının ortalarına kadar, Paris’te Acousti Studio’da gerçekleştirdi. O yıllarda Asia Minor’un konser menajerliğini Joseph Cohen-Solal isminde bir Fransız arkadaşımız yapmaktaydı. Joseph, Studio Acousti’de Alan Parsons albüm kayıtlarını yaparken onun ekibinde teknik yardımcı olarak görev aldı. O dönem bizim birinci albümümüz Crossing The Line Fransa’da kendi çabalarımızla piyasaya çıkmıştı, ikinci albüm çalışmalarına başlamıştık. Joseph, Alan Parsons’a bizim Crossing The Line albümünü dinletmiş, etkilenen Alan Parsons bizle tanışmak istemiş…

Acousti Stüdyo’da Alan Parsons’la bir görüşmemiz oldu. Sohbet esnasında albümümüzü çok beğendiğini, çok sıkı bir çalışmanın sonucu olduğunun belli olduğunu söyledi ve “Bir albüme dünyaları sığdırmışsınız, tebrik ederim” şeklinde bir yorumda bulundu. Bu arada yapmakta olduğu kendi albümünden de ham kayıtlar dinletip izlenimlerimizi almıştı. Bu hoş sohbet sonunda kendisine teşekkür ettik, birbirimize başarılar dileyip ayrıldık.

1970’ler progresif rock’ın hem medyada ilgi gördüğü, hem de inanılmaz hızda şaheserler ürettiği bir on yıldı. 80’lere geldiğimizde sahne tabiri caizse yorulmuş, medyanın spot ışığı üstünden çekilmişti. Bunun sebebi neydi sizce, 1982’de dağılmanızda bir şekilde etkisi oldu mu?

1970 – 1980 arası progresif müziğin altın yıllarıdır. 80’lerden itibaren bu tür çok sofistike müziklere karşı genç nesilde bir tepki oluştu, basit müziğe yöneldiler ve ortaya punk rock denilen yeni bir akım çıktı ve bütün müzik piyasasını etkisi altına aldı. Artık birçok plak şirketi bu tür gruplara rağbet göstermeye başladı, tek istedikleri radyoda çalınması kolay, uzunluğu üç dakikayı geçmeyecek basit parçalardı, içinde uzun enstrümantal bölümler olan müziklerin piyasada artık hiçbir şansı kalmamıştı. Bizim albümlerimizi yaptığımız dönem tam bu değişimin yaşandığı yıllara rastlar, dolayısıyla Asia Minor’un dağılmasında bu kötü koşulların payı büyüktür.

Şu sıralar hangi grupları/müzisyenleri dinliyorsun?

Bütün neo-progresif gruplarını dinliyorum. Bu grupların müzisyenleri arasında 70’li yıllardakilere göre çok fazla geçişkenlik var. Değişik gruplardan müzisyenler sık sık bir araya gelip yeni projeler üretebiliyorlar ve değişik projelerde yer alabiliyorlar. Aralarında geniş bir dayanışma var, sanki büyük bir aile oluşturuyorlar. Birçok projenin içinde yer alan ve mimarı olan Neal Morse’u bu akımın en üretken ve en başarılı müzisyeni buluyorum.

Points of Libration’ın Avrupa’daki dağıtımını İtalyan AMS Records üstlenecek. Onlarla ortaklığınız nasıl gelişti?

AMS Records’un sahibi Matthias Scheller ile Milano’da Casa di Alex’te 15 Aralık 2018’de verdiğimiz konser esnasında tanıştık. Kendisi Asia Minor’u önceden tanıyordu, plaklarımızı dinlemiş ve grubumuzu beğenmişti. Konser sonrası sohbetimiz esnasında yeni albüm çalışmalarımızdan haberdar olunca sahibi olduğu AMS firmasından bahsetti ve kendilerinin yeni albümümüzü çıkarmaya talip olabileceklerini söyledi. Albüm kayıtlarını bitirdiğimizde kendisiyle irtibata geçtik ve görüşmelerimiz olumlu sonuçlanınca AMS Records ile anlaştık.

Crossing the Line’ı da plak formatında yeniden basma planlarınız var mı?

AMS ilk iki albümümüzü de tekrar piyasaya çıkarmayı düşünüyor. Rainbow45 Records’un da Crossing The Line’ı plak formatında tekrar basma planları var.

Günümüzde yaygın eğilim albümleri önce dijital formatta, ardından (mümkünse) fiziksel olarak yayınlamak. Points of Libration buna sağlam bir istisna oldu. Günümüzün müzik paylaşım/dağıtım imkanları hakkında ne düşünüyorsun?

Bugün LP üretimi müzik sektöründe tekrar önem kazandı, Avrupa’da olsun, Türkiye’de olsun buna dönük talep artışta. Eğer yanılmıyorsam dünya genelinde LP satışları CD satışlarını yakalamış görünüyor. Ama albümlerin reklamı, pazarlanması açısından Youtube veya Spotify gibi dijital platformlarda da yayınlanması önemli.

Dünya biraz olsun kendine geldiğinde neler yapmayı planlıyorsunuz? Umarım konser planları da buna dahildir 🙂

Pandemi geçtikten sonra, dünya biraz olsun kendine geldiğinde grup tekrar konser faaliyetlerine devam edecek, bu arada Points of Libration yeni dinleyicilere de ulaşmış ve Asia Minor sevenleri daha da çoğalmış olur diye ümit ediyoruz. Belki arkasından bir dördüncü albüm de gelebilir.

Sorularım bu kadardı. Eklemek istediğin bir şey var mı?

Sözlerimi bitirirken bütün okuyucularınıza ve Asia Minor sevenlerine sevgilerimi yolluyorum, umarım bu pandemi sürecinde geçirdiğimiz şu zor günlerde yeni albümümüzü dinlemek onlara biraz mutluluk verir.

Sevgiler,

Eril Tekeli