Müzik tarihinin en çok yanlış anlaşılan şarkılarından biri Bruce Springsteen’in 1984 tarihli “Born in the U.S.A.” adlı şarkısı. Sözlerine biraz olsun kulak verildiğinde şarkının ne dediği gayet iyi anlaşılıyor olsa da senelerdir yurtsever Amerikalılar tarafından milli marş gibi söylenegeldi. Hatta ABD’de neoliberal politikaların ilk uygulayıcısı olan Ronald Reagan 1984’te New Jersey’deki seçim kampanyasında Springsteen’i şarkısındaki “umut dolu” mesajları için övmüştü. Şarkıyı yanlış anlayanlar sadece Amerikalılar değil tabii. Nakaratına odaklanıp şarkının geri kalanında Springsteen’in ne dediğine dikkat etmeyen herkes bu şarkının, Amerikalı olduğu için övünen bir yurtseverin şarkısı olduğunu sanabilir.
Oysa ki şarkı Vietnam Savaşı’ndan yeni dönmüş bir işçinin çaresizliğini anlatıyor. Vatanıyla övünmek bir yana, Amerika’da doğduğuna adeta lanet eden bir adam… Amerika için savaşmış, arkadaşlarını kaybetmiş, acı çekmiş olmasına rağmen ülkesine döndüğünde ne çalışacak bir işi, ne gidecek bir yeri kalmıştır. İş istemek için eskiden çalıştığı fabrikaya gider ama işe alınmaz, devlete başvurur, oradan da bir destek görmez. Springsteen’in kendi ifadesiyle şarkının kahramanı, devlet ve ailesi tarafından dışlanmıştır ve artık her şey onun için anlamını yitirmiştir. Bu anlamda şarkı tam bir Amerikan Rüyası antitezi.
Şarkı 1970’li yıllarda Vietnam’dan dönen Amerikalı gençlerin içinde bulunduğu çıkmazı çok güzel anlatıyor. Vietnam Savaşı, Amerika’nın kaybettiği ilk savaştır. Daha önceki savaşlardan dönen askerler kahraman ilan edilirken Vietnam Savaşı’nın gazileri toplum tarafından ilgi görmemiş; hatta savaş karşıtları tarafından dışlanmışlardır. Bu gençlerin birçoğu Vietnam’a gönüllü olarak gitmemiştir aslında. Devlet çoğunlukla orta ve alt sınıfa mensup gençleri askere çağırmış ve bunlardan çok azı askere alınmaktan kurtulabilmiştir. “Fortunate Son” ve “Bad Moon Rising” adlı klasikleşmiş iki Vietnam Savaşı karşıtı şarkısının sahibi Creedence Clearwater Revival ve The Doors gibi grupların üyeleri de askere çağırılıp LSD kullanma bahanesi ya da homoseksüel olduklarına dair yanlış bilgilerle savaşa gitmekten kurtulmuşlardı. Springsteen’in kendisi de Vietnam Savaşı’na gitmekten LSD kullandığı bahanesiyle kurtulmuştu. Ama herkes bu müzisyenler kadar şanslı değildi.
ABD, Vietnam Savaşı’na 1965 yılında katıldı ve hemen ardından askere alınmalar başladı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’de kurulan refah devletinin sağladığı sosyal yardımlar sayesinde üniversite eğitimi alabilen orta sınıf ailelerin çocukları savaşa karşı gösteriler düzenlemeye başladı. Sokaklarda “Hell no, we won’t go!” sloganlarıyla askere alımlara tepki gösterdiler.
1967’ye gelindiğinde Vietnam’da bulunan Amerikan askerlerinin sayısı beş yüz bine yaklaşmıştı ve bunların arasında 15.058’i savaşta ölmüştü (savaş sonunda bu sayı 58.200’e çıktı). Savaş uzadıkça Amerikalı askerler, savaşı ve Amerikan hükümetinin kararlarını sorgulamaya başladı. İlerleyen yıllarda, Vietnam’a hem gönüllü hem zorunlu giden Amerikalı askerler arasında fiziksel ve psikolojik bir çöküş baş gösterdi: Uyuşturucu kullanımı, travma sonrası stres bozukluğu, ordu içinde ayaklanmalar ve erlerin subaylara yaptığı saldırılar bunların arasındaydı. 1966-1973 arasında beş yüz binden fazla Amerikan askeri firar etti.
Savaşa tepkiler ABD’de devam ediyordu. Televizyonlarında savaşın korkunç görüntülerine maruz kalan Amerikalılar Vietnam Savaşı’na karşı tepki göstermeye başladı. 1967’nin Ekim ayında Pentagon’un çevresinde 35 bin kişilik bir savaş karşıtı gösteri yapıldı. ABD’deki savaş karşıtları Vietnam’da sivillerin öldürüldüğünü ve ABD’nin Saigon’da yozlaşmış bir diktatörü desteklediğini ileri sürüyorlardı.
1973 yılında Richard Nixon ABD askerlerinin Vietnam’dan çekilmesine karar verdi. 1975’te Saigon, savaştan sonraki adıyla Ho Chi Minh City, komünistler tarafından ele geçirildi ve savaş sona erdi. ABD büyük bir yenilgi almıştı.
ABD’de Vietnam Savaşı’nın etkileri savaştan sonra da devam etti. Amerikan devleti Vietnam’da 1965-1973 arasında 120 milyar dolardan fazla para harcadı ve bunun sonucunda ülkede büyük çaplı bir enflasyon baş gösterdi. 1973’teki petrol kriziyle birleşen bu enflasyon 1970’li yılların sonunda refah devleti politikalarının bir kenara atılıp neoliberal ekonomik modeli uygulamaya koymak için uygun zemini hazırlamış oldu.
Diğer yandan savaş Amerika’nın yenilmezliği mitini de yok etmiş oldu. Savaştan dönen Amerikalı askerler hem savaş karşıtları hem de savaşın destekçileri tarafından dışlandı. İlk grup askerleri Vietnam’da sivilleri öldürmekle suçlarken diğerleri ise savaşı kaybettikleri için suçluyordu. Dahası Vietnam’da savaştıkları süre boyunca Amerikan uçaklarından atılan 80 milyon litrelik zehirli gaza (Agent Orange) onlar da maruz kalmıştı ve bu bazı askerlerin vücutlarında fiziksel hasarlara sebep oldu.
“Born in the U.S.A.” savaştan dönüp de işlerini, ailelerini, toplumdaki statülerini kaybetmiş insanların hikayesi üzerinden ABD’nin Vietnam utancını ve devletin savaş gazilerine sahip çıkmamasını eleştiren bir şarkı. Springsteen şarkının doğru anlaşıldığından emin olmak için 1996 ve 1999’daki turnelerinde akustik olarak çaldı şarkıyı. Bazı konserlerinde nakaratı söylemeyip sadece diğer dizelerini söyledi. 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal edeceği kesinleştiği sıralarda dinleyicilerine şarkının barış için bir dua olduğunu söyledi.
Şarkının videosunu izleyenler aslında Springsteen’in anlatmak istediklerini gayet kolay anlayabilir. Konser görüntüleri haricinde Los Angeles’taki bir Vietnam mahallesinde ve New Jersey’de çekilen videoda fabrika işçilerini, sokaklarda yürüyen sıradan insanları, talim yapan askerleri ve maaşlarını almak için sırada bekleyen insanları gördüğünüzde şarkının Amerikan vatanseverliğiyle alakası olmadığını anlıyorsunuz. Şarkının neden yanlış yorumlandığı konusunda Springsteen şöyle diyor: “Galiba insanlar unutmak istiyor. Vietnam, Watergate, İran… Dövüldük, itilip kakıldık, küçük düşürüldük. Sanırım insanlar bunları unutup, yaşadıkları ülke hakkında güzel şeyler hissetmeye ihtiyaç duyuyorlar. Ama maalesef bu ihtiyaçları manipüle ve istismar ediliyor.”