Natalie Mering, namıdiğer Weyes Blood yeni albümünde bir peri olmaya her zamankinden yakın. Folk gitarını konuşturduğu dünyevi anlarda da, synth’iyle başka alemlere kapılar açtığı dokunuşlarında da bir çeşit aşk cisimleniyor kulaklarımızın önünde. Dünyayı kurtaracak havası veren bir sevgi bu, ancak terzi kendi söküğünü nasıl diksin: Mering o aşkın arayışında şarkılar dokuyup bizleri kahretmeyi pek seviyor.
‘Kendi yalnızlığımızda beraber olduğumuz’ fikrini altı dakikaya yayılan bir kavrayışla işleyen “It’s Not Just Me, It’s Everybody” gibi şarkılarda ‘biz’ olgusu temelinde hareket eden Mering, sözlerde sık sık kendisini aşan kolektif bir izolasyona işaret ediyor görünüyor. Mering’in bireysel aydınlanma yolculuğunda “God Turn Me Into A Flower” gibi spiritüel şarkıları dinleyicilere onlara has, eşsiz bir deneyim olarak mal eden bir detay bu. Söz konusu şarkı ise gerçekten de bir ‘deneyim’, bu sene duyduğumuz en etkileyici bestecilik işlerinden biri. “Children of the Empire“, “Twin Flame“, “Grapevine” gibi başka güzellikler Mering’in yolculuğuna eklemlenen hiçbir hayranı üzeceğe benzemiyor.
Kutsal bir aşkı -ya da onun yanılgısını- tasvir eden albümler içinde And In the Darkness, Hearts Aglow saygın bir konuma ulaşmayı kesinlikle hak ediyor. Ve bir Titanic Rising olmasa -bunu deniyor gibi durmasa- da Weyes Blood isminin o özgün ruhunu yüceltmeyi başarıyor.